Geçtiğimiz günlerde Mecliste kabul edilen 7394 sayılı Torba Kanun’la Vergi Usul Kanunu’nun ceza düzenlemelerinde yapılan değişiklikleri daha önce aktarmıştım. Bu yazımda da anılan kanunla Kurumlar Vergisi Kanunu’nda yapılan değişiklikleri aktarmaya çalışacağım.
Kurumların tam mükellefiyete tabi girişim sermayesi yatırım fonları ile diğer yatırım fonlarından elde ettikleri kâr payları istisna kapsamında (md. 5/1a-4) iken 7394 sayılı Kanun’la istisna kapsamı genişletilmiş ve söz konusu fon katılma paylarının fona iadesi suretiyle elde edilen kazançlarda kapsama dahil edilmiştir. Öte yandan söz konusu fonların katılma paylarından Vergi Usul Kanunu’nun 279. maddesi kapsamında dönem sonu değerlemesine tabi olanlarda değerleme kazançları istisna kapsamında değilken, yapılan değişiklikle istisna kapsamına alınmıştır.
Bu konuda yapılan bir diğer değişiklikte gayrimenkul dışındaki varlıklara yatırım yapan, münhasıran altyapı yatırım ve hizmetlerinden oluşan portföyü işleten veya işletecek olan gayrimenkul yatırım ortaklıklarının gayrimenkul yatırım ortaklığı kapsamında değerlendirilemeyeceği hükme bağlanmıştır. Yeni düzenlemeye göre gayrimenkul fon ve yatırım ortaklıklarının kazançları, esas faaliyet konusunun gayrimenkul, gayrimenkul projeleri ve gayrimenkule dayalı haklardan oluşan portföyü işletmek olması koşulu ile vergiden istisna olacaktır. Yargı kararlarını berteraf etme sonucu doğuran bu düzenleme 1.1.2023’den sonrası için yürürlüğe girecektir.
7394 sayılı Kanun’la Kurumlar Vergisi Kanunu’nda yapılan bir başka değişiklikte, kanununun 5/1-e maddesinde düzenlenen ve kısaca taşınmaz-iştirak hissesi satış kazancı istisnası olarak bilinen istisnanın kapsamının genişletilmesidir. Yapılan değişiklikle iki yıldan uzun süreyle elde tutulan yatırım fonlarının katılma paylarının satışı halinde satıştan doğan kazançların da %75 oranında istisnaya tabi olması sağlanmıştır. Buradaki satışın “fona iade” şeklinde anlaşılması zorunludur. Kanunun 5/1a-4 maddesinde yapılan değişiklikle “fona iade” ibaresi kullanılırken, burada kullanılmamasına ve sadece satıştan bahsedilmesine bir özel önem atfedilmemesi, bir yazım özensizliği olarak görülmesi gerektiği düşüncesindeyim.
Öte yandan yapılan bir değişiklikle de, uygulamada sermaye şirketlerince oluşturulan “sermaye tamamlama fonu” veya “zarar telafi fonu” olarak adlandırılan fonların kurum kazancının tespitinde dikkate alınmaması sağlanmaktadır. Türk Ticaret Kanunu hükümlerine (md. 367) göre, son yıllık bilançolarında sermaye ile kanuni yedek akçeler toplamının üçte ikisinin zarar sebebiyle karşılıksız kaldığının anlaşılması durumunda, şirketlerin kendiliğinden sona ermiş sayılmaması için, genel kurulca sermayenin üçte biri ile yetinme veya sermayenin tamamlanmasına karar verilebilmekte, bu amaçla da ortaklar tarafından verilen paralar ile söz konusu fon oluşturulabilmektedir. Bu konuda alınabilecek tedbirler ve fonun oluşturulması konusundaki ayrıntılar Ticaret Bakanlığınca 15.9.2018 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanmış tebliğde yer almıştır. Bu Tebliğde daha sonra 26.12.2020 günlü Tebliğ ile bazı değişiklikler yapılmıştır. Bu fona ortaklarca konulan tutarların, özünde -Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 6/2. maddesi uyarınca kurumlara da uygulanan- Gelir Vergisi Kanunu’nun “pay sahiplerince işletmeye ilave olunan değerlerin” kazanç tespitinde dikkate alınamayacağını söyleyen 38. maddesi uyarınca vergiye tabi olmaması gerekirken, idari anlayış özelge bazında ve yanılgın bir şekilde aksi yönde oluşmuştur. Şimdi Kanun ile bu anlayış değiştirilmekte ve söz konusu fona ortaklarca konulan tutarların kurumlar vergisi matrahının hesabında nazara alınmayacağı hükme bağlanmaktadır.
Bu değişiklikte de geçmişte de zaman zaman olduğu gibi, idari anlayış sonucu ortaya çıkan ve bir özelge veya genel tebliğ ile ortadan kaldırılabilecek nitelikteki bir sorunun, kanun koyucu eliyle giderilmesi yoluna gidildiği görülmektedir. Bu gibi kanun değişikliklerinde uygulama sorunu ile kanundan kaynaklanan sorunların ayrıştırılması, uygulama sorunlarının kanun konusu yapılamaması gerekmektedir. Ancak şimdi kanun koyucunun müdahalesi ile getirilen bu çözüm, geçmişe ilişkin bir geçici düzenleme içermemesi dolayısıyla, sanki maddenin yürürlüğünden sonra oluşturulacak fonlar için geçerli olduğu, geçmişte oluşturulan fonların ise -maddenin mefhum-u muhalifinden çıkan anlama göre- kurumlar vergisi matrahına dahil edilmesi gerektiği gibi bir sonucu da beraberinde getirmiştir. Nitekim madde gerekçesinin kaleme alınış şekli de bu düşünceyi doğrulamaktadır. Keşke Kanuna bir geçici madde eklenerek sorun geçmişe de etkili şekilde çözülse idi.
Bir başka değişiklikle de 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun’un ek 4. maddesi kapsamında hakkında reklam yasağı uygulananlara verilen reklamların giderleri, kanunen kabul edilmeyen giderler arasına alınmıştır.
Kurumlar Vergisi Kanunu’nda yapılan son değişiklik ise oran konusundadır. Bilindiği gibi kurumlar vergisi, 2022 yılı kazançlarında % 23, sonraki yılların kazançlarında ise ise % 20 oranında tahsil edilecektir. Yapılan değişiklik ile bankalar, 6361 sayılı Kanun kapsamındaki şirketler, elektronik ödeme ve para kuruluşları, yetkili döviz müesseseleri, varlık yönetim şirketleri, sermaye piyasası kurumları ile sigorta ve reasürans şirketleri ve emeklilik şirketlerinin 2022 ve sonraki yıl kazançları üzerinden ödeyecekleri verginin oranının % 25 olması öngörülmüştür. Bu şirketlerin, kendileri için eşitliğe aykırı şekilde oran belirlemesi yapılmasının Anayasaya aykırılığı savıyla ihtilaf konusu yapıp yapmayacaklarını zaman gösterecektir.
(Kaynak: Bumin Doğrusöz / Dünya Gazetesi | 12.04.2022)
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.