Ülkemizde vergi sisteminden ne devlet ne de vatandaş memnun. Maliye, tahsilat sıkıntısı çekerken, mükellef omuzlarındaki ağır yükten yakınıyor. | |
Oysa yapılacak küçük düzenlemeler, bürokrasiyi azaltacak minik adımlar her iki tarafı da oldukça rahatlatacak. Örneğin emlak vergileri. Bu hafta içinde bir okurum emlak vergisi uygulamalarında yaşadığı sıkıntıyı güzelce ortaya koymuş. Peşine çözüm önerisini eklemiş. Bunun diğer alanlara yansıyacak faydalarını da unutmamış. İlgililerinin de dikkatini çekeceğini düşündüğüm öneri şöyle: "İlgili mevzuat hükümlerinden anlaşılan şudur: Bir gayrimenkulü satın alan kişi ilgili belediyeye giderek emlak vergisi için beyanname verecek. Beyanname, taşınmaz yıl içinde alınmış ise; ilgili yılın sonuna kadar, taşınmaz yılın son üç ayı içerisinde alınmışsa iktisap tarihinden itibaren üç ay içerisinde verilecek. Beyannamenin verilmemesi durumunda da usulsüzlük cezası yaptırımı ile karşı karşıya kalınacak. Bu türden bir beyanname için belediyelere gidilmesi, işgücü ve ciddi zaman kayıplarına da neden olacak ve birden fazla nüfus cüzdanı, tapu örneği gibi belgelerin de temini gerekecek. Bu hususa son vermek, merkezi ve yerel idarelerin daha verimli çalışmasını sağlamak, mükelleflerin de işgücü ve zaman kayıplarını önlemek için çok basit bir çözüm yolu var: Tapu sicil müdürlükleri, her türlü işlemlerde ilgililerin nüfus ve adres bilgilerini alır ve beyan değerinin üzerinden de gerekli harçları tahsil eder. Bütün bu bilgiler bilgisayar ortamında kaydedilir. Ama bunlar bilgisayarın içinde kalır. Oysa, işlemin tekemmül etmesinden sonra bu bilgileri Maliye ve belediyelerin de kullanması sağlanabilir. Üstelik küçük bir yazılım programıyla. Bu sayede ilgili memurun dahi inisiyatifi olmadan söz konusu bilgiler otomatik olarak online bir bağlantıyla belediyelere yönlendirilebilir. Belediyede de yine görevlilerin ilave bir işlem yapmadan verilen bilgilerin otomatik olarak beyanname formuna aktarılması mümkün. Dolayısıyla tapu işlemini yapan kişi doğrudan mükellef yapılabilir. Tapu müdürlüklerinin çok büyük bir bölümü otomasyona geçmiş durumda. Geçmeyenler de beyannameye esas bilgileri otomasyona geçinceye kadar yazılı olarak belediyelere gönderebilir. Esas olan, vatandaşın beyanname verme yükümlülüğünü ortadan kaldırmak ve herkesin mükellef olmasını sağlamak değil midir? Bu durum ne sağlar: Beyanname vermedeki usulsüzlük cezası kavramı ortadan kalkar. Beyannameler anında ilgili belediyeye ulaşır. Gayrimenkul alıp da mükellef olmayan vatandaş kalmaz. Ülke vatandaşlarının ve belediye görevlilerinin işgücü ve ciddi zaman kayıplarının önüne geçilir. Kırtasiye ve kâğıt tasarrufu sağlanır. Yine ilgililerin tapuda gösterdikleri değerin altında beyan vermemelerinin önüne geçilir. Doğru bilgilerin idarelere intikali sağlanır. En önemlisi de Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı layık olduğu hizmet kalitesine ulaşır. Devlete ve kamu düzenine güven ve saygı artar. Engelli aracından KDV alınır mı? Soru: Engelli kardeşim için onun kullanımına uygun özel tertibatlı bir otomobil almak istiyoruz. Birçok yazılı metinde bu tür alımlarda KDV ödenmeyeceğini okuyoruz. Ama başvurduğumuz şirket KDV'siz alamayacağımızı söylüyor. Acaba bu otomobili alırken KDV ödeyecek miyiz? KDV Kanunu'nda da engellilerin eğitimleri, meslekleri, günlük yaşamları için özel olarak üretilmiş her türlü araç-gereç ve özel bilgisayar programlarının KDV'den istisna olduğu hükmü yer alıyor. Madde metninden açıkça anlaşılıyor ki; kanun koyucu (TBMM) engellilerin günlük hayatlarını kolaylaştıran ve geliştiren her türlü araç gerecin KDV ödenmeden alınmasını sağlamak istiyor. Ama ne yazık ki Maliye Bakanlığı, kendisine bu konu ile ilgili yöneltilen sorulara cevap verirken kısıtlayıcı bir yaklaşım sergiliyor. İstisna hükmünde kapsamı belirleyen ifadenin, küçük çaplı aletleri (edevat, aygıt, aparat gibi) işaret ettiğini, otomobillerin bu kapsamda değerlendirilemeyeceğini, bu istisna hükmünün münhasıran engellilerin eğitimlerinde, mesleklerinde ve günlük hayatlarında kullanmaları için özel olarak üretilmiş araç-gereçler (örneğin görme engellilerin kullandığı baston, yazı makinesi, kabartma klavye, hesap makinesi, sesli kitap, ortopedik özürlülerin kullandığı ortez-protez gibi cihazlar) için geçerli olduğunu belirtiyor. Bana kalırsa madde metni bu tür araçların da KDV'den istisna tutulmasını sağlayacak şekilde yazılmış. Bu yüzden münhasıran engelliler tarafından kullanılmak üzere özel surette imal edilmiş hareket ettirici tertibatı bulunan binek otomobillerinin satışında KDV hesaplanmaması gerek. Maliye'nin de yaklaşımını bu şekilde değiştirmesi veya bu yönde bir düzenleme yapması lazım. Son dönemlerde engelliler lehine pozitif ayrımcı birçok düzenleme gerçekleştirildi. Özel tertibatlı otomobil alımında uygulanan ÖTV indirimi ile ilgili olarak yaşanan birtakım sıkıntılar yakın zamanda çıkarılan kanunlarla giderildi. Engellilere KDV ödemeden veya en azından önceki yıllarda olduğu gibi yüzde 1 oranında KDV ile otomobil alma imkanını tanımanın sosyal devlet ilkesinin olmazsa olmaz şartı olduğunu düşünüyorum. İşitme cihazlarında da KDV istisnası olmalı Engellilerin KDV konusunda yaşadıkları sorunlar sadece özel tertibatlı otomobiller ile sınırlı değil. Birçok şirket, engelliler için imal edilmiş ve normalde istisna kapsamında bulunduğu için KDV alınmaması gereken alet ve edevat için KDV hesaplıyor. Bu konudaki mevzuat hükmüne riayet etmiyorlar. Oysa pahalı olan bu cihazları kullanamadığı için işitme engeli bulunan bir bebek veya çocuk konuşmayı öğrenemiyor, eğitimini de gerektiği gibi alamıyor. Bu cihazların KDV dâhil satılması, engelliler ve aileleri için ekstradan külfet anlamına geliyor. Kanunda açıkça yer almasına rağmen bu tür alımlarda KDV uygulanması hatalı bir davranış.
|
(Kaynak: Zaman Gazetesi | 25.08.2008)
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.