Kanun koyma sanatı ve bilimi disiplinler arası bir niteliğe sahiptir. Açık, basit, soyut, genel ve sürekli nitelikte kural koyabilmek için geniş hukuk bilimi dışında pek çok bilim alanına giren bilgiye ihtiyaç vardır. Metinlerin anlaşılır biçimde kaleme alınabilmesi ve dil bakımından iyileştirilebilmesi için üç aşama önem taşır. Sözcük seçimi, cümle yapısı ve metin yapısı. Hukuk metinleri dilsel açıdan doğru ve herkes için anlaşılabilir şekilde kaleme alınmak zorundadır.
Kanun metinlerinde her şeyden önce muhatabın çok iyi belirlenmiş olması gerekir. Sınırsız muhatap çevresine (herkese) hitap eden kanunlarda (örneğin Medeni kanun gibi) kullanılan kelime ve kavramlar, ortalama kavrayış yeteneğine sahip bir kişi tarafından içerik itibariyle anlaşılır ve uygulanabilir olmak durumundadır. Sınırlı muhatap çevresine sahip kanunların (örneğin Bankacılık Kanunu gibi) hazırlanmasında ise kanun koyucu kuralların muhataplarının gerekli uzmanlık bilgisine sahip olduğu varsayımı ile kelime ve kavram seçimi yapabilir. Kavramlar ve aralarındaki içsel bağlantı özenle planlanmak ve kavramsallaştırmada gerekli standart sağlanmak durumundadır. Herkesin anlayabileceği kesin ve açık ifadeyi kaleme almak zaman ve çaba gerektiren bir iştir. Örneğin “müracaat edilir” ibaresi ile “müracaat edilebilir” ifadesi farklı anlam içerir. Birinci ifade bağlayıcılığı ortaya koyarken ikinci ifade takdir hakkının varlığını anlatır. Kuraldaki ifadenin aynı zamanda ispat yükünün kimde olduğunu da içermesi gerekir. Maddede sayma veya sıralama yapılıyorsa, bunun sınırlayıcı mı (tahdidi) yoksa örnekleme mi (tadadi) olduğu, yoksa bir işlem sırasını mı gösterdiği yoruma bırakılmamalıdır (1).
Şimdi bu çok kısa açıklamalar ışığında Vergi Kanunlarında muhtelif değişiklikler öngören Teklifi değerlendirelim.
Madde içerisinde kullanılan kavram veya ibarelerin hem madde hem de Kanunun bütünü içerisinde uyumlu olması ve birlik oluşturması gerekir. Örneğin yenileme fonunda değişiklik yapan madde de (a) bendindeki ibare ile (ç) bendindeki ibare birbirini tutmadığı gibi farklı zamanları ifade etmektedir. (Bu konuyu geçen yazımda ele aldığımdan ayrıntıya girmiyorum. Yine bu madde değişikliğinde, anlam değişikliğine yol açabilecek ve gereksiz kelimelere yer verilmemesi gerekmektedir. Yeni madde önerisindeki “yeni” kelimesi gibi(2). Buna karşılık anlam ve uygulama değiştirilmek isteniliyorsa bu açıkça ifade olunmalıdır.
Maddelerde kullanılan cümlelerin yeri dahi önem taşımaktadır. Örneğin, sosyal medya kullanıcılarına ilişkin madde önerisinde yer alan aşağıdaki paragrafı (fıkrayı) ele alalım.
“Birinci fıkra kapsamınki kazançları toplamı 103 üncü maddede yazılı tarifenin dördüncü gelir dilimde yer alan tutarı aşanlar ile faaliyete ilişkin tüm gelirlerini ikinci fıkrada belirtilen şartlara göre tahsil etmeyenler bu istisnadan yararlanamazlar. Bu durumda olanların, 94 üncü maddenin birinci fıkrası kapsamında tevkifat yapma yükümlülüğü yoktur.”
Burada geliri 650 bin lirayı aşanlar ile tüm gelirlerini bankadaki özel hesabından tahsil etmeyenlerin vergi sorumluluğu kaldırılmak isteniyorsa, son cümlenin yeri doğrudur. Buna karşılık sosyal medya kullanıcılarına yönelik istisnadan yararlananların tümünün vergi sorumluluğu kaldırılmak isteniyorsa (ki gerekçe bu yöndedir) cümle amaca hizmet etmeyecek ve sadece 650 bin liradan fazla gelir elde edenlerle bankadan tahsilat yapmayanlar için geçerli olacaktır. (Bu doğrultuda GVK md. 18’in son fıkrasının yazımı da ya hatalı ya da Gelir İdaresi Başkanlığının Genel Tebliği Kanuna aykırıdır.) Gerekçedeki amaç tahakkuk ettirilmek isteniyorsa son cümlenin ayrı bir fıkra olması ve “Bu durumda olanların” şeklinde değil “Kazançları bu istisna kapsamında olanların” şeklinde yazılması gerekir. Çünki “bu durumda olanlar” ibaresi birinci cümleye işaret etmektedir.
Bir başka düzenleme teklifine de değinelim. Uyumlu Mükellef İndirimi ile ilgili yapılmak istenilen değişiklikte (Teklif md:11), parantez içi kısma kadar olan cümleye bir bakalım.
“2. (1) numaralı bentte belirtilen süre içerisinde kesinleşmiş olması koşuluyla vergi beyannamelerindeki vergi türleri itibariyle ikmalen, re’sen veya idarece yapılmış tarhiyat bulunmaması”
Cümleyi anlamak ve anlamlandırmak zordur. “(…) kesinleşmiş olması koşuluyla (…) bir tarhiyat bulunmaması”. Yani tarhiyat bulunmayacak ama kesinleşmiş olacak.
Gerekçeye bakarsak bu cümlenin şöyle olması gerekmez mi?
“2. (1) numaralı bentte belirtilen süre içerisinde vergi beyannamelerindeki vergi türleri itibariyle ikmalen, re’sen veya idarece yapılmış ve kesinleşmiş bir tarhiyat bulunmaması”
Bu örnekleri çoğaltmak mümkün.
Bu düzenlemelerin içeriği yerinde midir? Bu husus, bu yazımın kapsamında olmayan ayrı bir konudur.
Benim buradaki amacım, yazanları eleştirmek değil. Kanun yazmak gerçekten zor bir iştir. Amacım sadece, hukuk bilimi doğrultusunda daha kaliteli yazılmış vergi kanunlarına sahip olmaya bir nebze de olsa hizmet etmektir.
Plan ve Bütçe Komisyonunda redaksiyon konusunda pek bir çalışma yapılmamıştır. Belki Genel Kurulda önergelerle ele alınır.
1) Bu konuda yararlanılan kaynak: Akgün Bilgin, Alman Kanun Yapma Tekniği, Legal Yayınevi, İstanbul 2019. Ayrıca şu kaynaklara da bakılabilir. Kemal Gözler, Hukuk Dilinin Öz Türkçeleşmesi Üzerine, Ekin yayınevi, Bursa 2021; Günal Seyit, Türkiye’de Hukuk Dilinin Dönüşümü, Oniki Levha yayınevi, İstanbul 2018
2) Nitekim TÜRMOB tarafından hazırlanan 5.10.2021 tarihli Değerlendirme ve Öneriler Raporu’nda da “yeni” kelimesine dikkat çekilerek uygulamada sorunlar yaratabileceğine ve metinden çıkartılması gereğine işaret edilmiştir. (sf:13)
(Kaynak: Bumin Doğrusöz / Dünya Gazetesi | 12.10.2021)
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.