Geçtiğimiz Ağustos ayında bir bölgemizde sel felaketleri yaşarken bir bölgemizde çok sayıda yangınla karşılaştık. Felaketlerde elbette öncelikli olan can ve mal güvenliği. Ancak felaketin en zor dönemi atlatıldıktan, günlük hayata dönmeye başladıktan sonra, hayatın rutinlerini yapmaya başlamak kaçınılmaz oluyor. Bu çerçevede vergisel yükümlülükler de gündeme gelmeye başlıyor.
Çok sayıda işletmeyi ilgilendiren tabi afetler yanında, daha az sayıda veya sadece bir işletmeyi etkileyen yangın ve su basması gibi olağandışı olaylarla da sıklıkla karşılaşıyoruz. Felaketin büyüklüğü dışında bu durumlarda da aynı iş ve işlemler gündeme geliyor.
Genel hayatı etkileyen tabi afetlerde çoğunlukla Gelir İdaresi tarafından mücbir sebep ilan ediliyor. Bu gibi durumlarda, hem mücbir sebebin herkes tarafından malum olması hem de Gelir İdaresinin mücbir sebebe ilişkin düzenleme ve açıklamalar yapması nedeniyle, yapılması gereken işlemler ve takvim, daha az sayıda işletmeyi etkileyen ve idarece mücbir sebep ilan edilmeyen durumlara göre daha az belirsizlik içeriyor.
Bu nedenle aşağıda, daha rutin dışı işlemlerin yapılması gerektiği iki olağandışı durumu, sadece bir mükellefi etkileyen ve bu mükellef için mücbir sebep halinin ortaya çıktığı bir yangın veya su basmasını esas alarak, yapılması gereken işlemleri özetlemeye çalıştım. Bu tür olağanüstü durumlar için yapılmış belirli ve toplu bir düzenleme yok. Aşağıda özetlediğim iş ve işlemler, yapılması gereken asgari işlemler. İşletmenin ve olayın özelliğine bağlı olarak yapılması gereken farklı iş ve işlemler de olabilir.
Vergi Usul Kanunu’nun 13. maddesinde, vergi ödevlerinin herhangi birinin yerine getirilmesine engel olacak yangın ve su basması gibi afetler mücbir sebep hali olarak tanımlanmış.
Yangın, yer sarsıntısı ve su basması gibi afetlerin genel bir karakter taşıması halinde bu durumun vergi ödevini yapmaya engel oluşturduğunun, afetten sadece belirli mükelleflerin etkilenmesi durumunda ise hem varlığının hem de afetin vergi ödevlerinin yerine getirilmesine engel olduğunun ve mücbir sebep süresinin ilgililerce tevsiki gerekir.
İspat için kanunda bir sınırlama getirilmiş değil. Serbest delil sistemi içinde, afetin durumuna göre uygun dokümantasyonla, mücbir sebebin varlığı ispatlanabilir. Bu çerçevede örneğin, yangın veya sel gibi afetlerde itfaiye raporuyla mücbir sebep ispatlanabilir.
Herkesçe malum olmayan, Hazine ve Maliye Bakanlığı’nca mücbir sebep ilan edilmediği, bir işletmede meydana gelen yangın ve benzeri olağanüstü durumlarda, bağlı olunan vergi dairesine ve sosyal güvenlik kurumuna, ekinde yangını tevsik eden itfaiye raporunun da olduğu, mücbir sebebin bir dilekçeyle bildirilmesinde yarar var.
Türk Ticaret Kanunu’nun 82. maddesinin 7. fıkrasında, saklamakla yükümlü olunan defter ve belgelerin; yangın, su baskını veya yer sarsıntısı gibi bir afet veya hırsızlık sebebiyle ve kanuni saklama süresi içinde ziyaa uğraması halinde, öğrenildiği tarihten itibaren onbeş gün içinde ticari işletmenin bulunduğu yer yetkili mahkemesinden bir belge istenebileceği, bu davanın hasımsız açılacağı, mahkemenin gerekli gördüğü delillerin toplanmasını emredebileceği hükmü yer alıyor.
Bu düzenleme çerçevesinde, yangında defter ve belgelerin zayi olması halinde, yangının öğrenilme tarihinden itibaren 15 gün içinde, olayı tevsik eden belgelerle (itfaiye raporu) birlikte, Asliye Ticaret Mahkemesi’ne başvuruda bulunulması ve zayi belgesi alınması gerekiyor.
Defter ve belgelerin yok olmasında mahkeme kararı önemli olmakla birlikte yeterli olmayabilir. Olayın gerektiği gibi belgelendirilmesi de önemli. Sadece mükellef ifade ve beyanına dayanılarak zayi belgesi verildiği bir durumda Danıştay, hırsızlık olayını mücbir sebep olarak kabul etmemiş. Bu nedenle defter ve belgelerin yok olduğunun gerekli belgelerle tevsiki ve ayrıca mahkeme kararına bağlanmasına dikkat edilmeli.
Mahkemeden alınacak zayi belgesinin, bağlı bulunulan vergi dairesine gönderilmesinde yarar var.
Vergi Usul Kanunu’nun 278. maddesinde; yangın, deprem ve su basması gibi afetler yüzünden iktisadi kıymetlerinde önemli bir azalış gerçekleşen malların emsal bedeli ile değerlenmesi hükmü yer alıyor. Belirlenen emsal bedel ile malın kayıtlı değeri arasındaki fark gider kaydedilebiliyor.
Bu düzenlemeden yararlanabilmek için, yangında veya su basmasında zayi olan, hasar gören, değeri düşen mal ve sabit kıymetler tespit edilerek, oluşturulacak listelerle birlikte, takdir komisyonuna başvuruda bulunulmalı.
Vergi Usul Kanunu’nun 317. maddesinde, yangın, deprem, su basması gibi doğal afetler neticesinde değerini tamamen veya kısmen kaybeden amortismana tabi iktisadi kıymetler için mükelleflerin müracaatları üzerine ve ilgili bakanlıkların da mütalaası alınmak suretiyle, Hazine ve Maliye Bakanlığı’nca her işletme için işin mahiyetine göre ayrı ayrı belli edilen fevkalade ekonomik ve teknik amortisman nispetlerinin uygulanacağı hükmü yer alıyor.
Söz konusu düzenleme çerçevesinde, doğal afetler nedeniyle iktisadi kıymetleri zarar gören mükelleflerin vergi dairesine fevkalade amortisman oranı belirlenmesi talebi ile başvurması gerekiyor.
İsteyen mükelleflerin fevkalade amortisman yerine normal amortisman uygulamasına devam etmeleri de mümkün. Fevkalade amortisman prosedürü uzun bir süreyi gerektirdiği için, özellikle faydalı ömrünün sonuna yaklaşılmış sabit kıymetler için normal amortisman uygulamasına devam edilebilir.
Özetle, yangında veya su basması nedeniyle değerini kısmen veya tamamen kaybeden sabit kıymetler varsa, bu kıymetler için fevkalade amortisman ayrılmasını sağlamak üzere, gerekli dokümanları da (varsa tutanaklar, takdir komisyonu kararı, itfaiye raporu, vb) ek yaparak, zararın meydana geldiği dönemde, Hazine ve Maliye Bakanlığı’na başvurulması gerekiyor.
Yukarıda yapılan işlemler sonuçlandıkça ilgili muhasebe kayıtlarının da yapılması gerekir. Bu çerçevede yapılması gereken kayıtlara örnek olarak; değeri düşen mallarla ve sabit kıymetlerle ilgili kayıtlar, zayi olan mallarla ve sabit kıymetlerle ilgili kayıtlar, alınan sigorta tazminatlarıyla ilgili kayıtlar sayılabilir.
Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 30. maddesiyle, yüklenilen katma değer vergisinin bazı durumlarda hesaplanan vergiden indirimi kısmen veya tamamen yasaklanmış durumda. Bu kapsamda, zayi olan mal ve sabit kıymetlere ilişkin olarak yüklenilen katma değer vergisi indirim konusu yapılamıyor. Bu nedenle zayi olan mal ve sabit kıymetler nedeniyle daha önce indirim konusu yapılan verginin, malın zayi olduğu dönemde hesaplanan katma değer vergisine ilave edilerek düzeltilmesi gerekiyor.
Kanunu’nun 30. maddesinin (c) bendinde özel bir düzenleme yapılarak; deprem, sel felaketi ve Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın yangın sebebiyle mücbir sebep ilân ettiği yerlerdeki yangın sonucu zayi olan mallara ait katma değer vergisinin mükellefin vergiye tabi işlemleri üzerinden hesaplanan katma değer vergisinden indirimine izin verilmiş. Benzer şekilde, amortismana tabi iktisadi kıymetlerle ilgili de özel düzenleme var. Bu istisnalar dışında, zayi olan mallara ilişkin katma değer vergisinin indirim konusu yapılması mümkün değil.
Yangın veya su basması gibi haller nedeniyle varlıkları zayi olanların, özetlediğim yasal mevzuat çerçevesinde konuyu değerlendirmeleri ve gerekiyorsa zayi olan mal ve sabit kıymetlere ilişkin olarak yüklenilen ve indirim konusu yapılan katma değer vergisini düzeltmeleri gerekiyor.
Mücbir sebep halinin sona ermesiyle birlikte, bu dönemde verilmeyen beyannamelerin verilmesi ve vergilerin ödenmeye başlaması son işlemler.
(Kaynak: Recep Bıyık / Dünya Gazetesi | 22.09.2021)
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.