Finansman gider kısıtlaması uygulamasının amacı, işletmeleri daha ziyade öz kaynakla çalışmaya yönlendirmek olmalı. Ancak, konuya ilişkin açıklamaların yer aldığı 25 Mayıs 2021 tarihli 18 Seri No’lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliği ile yapılan açıklamalara bakıldığında, bu amaca aykırı bir sonuç doğabilecektir. Bu yazının amacı, bu kritik durum dikkate alınarak uygulamanın makul hale getirilmesine katkı sağlamak üzere konuyu ilgililerin ve kamuoyunun dikkatine sunmaktır.
KONUNUN ANA HATLARI
Mali idarelerin tercihi, işletmelerin daha çok öz kaynak ile çalışmaya yönlendirilmesi, böylece işletmelerin mali yapılarının güçlendirilmesi ve finansal sürdürülebilirliklerinin sağlanmasıdır. Bunu destekleyen bir uygulama olarak nakit sermaye artırımında güncel kredi faiz oranının yarısı oranında indirim uygulanması gösterilebilir.
Finansman gider kısıtlaması uygulamasının geneli hakkındaki görüşlerimizi daha önce bu köşede belirtmiştik. O yazımızın yayımlandığı tarihte henüz konuya ilişkin açıklamaların yer aldığı Genel Tebliğ yayımlanmamıştı. Doğrusu çok lafzi bir yorum yapılarak normal şartlarda hiç düşünülmeyecek bir şekilde uygulamaya yön verilmesini öngörmemiştik.
Tebliğ ile özetle; aktif toplamı ile öz sermaye arasındaki farkın yabancı kaynak olduğu varsayımı yapılıyor. Oysa, ticari hayatın genel işleyişinde bir ticari işletme bilançosuna bakıldığında; genelde hem ticari borçlar hem de ticari alacaklar görülecektir. Çoğu işletmede tedarikle ilgili ödeme takvimi ile satışlardan yapılan tahsilatın takvimi farklı olabilir. İşletmeler, ticari borçlar arasındaki fark ve yatırım ve diğer giderlerinin karşılanmasında banka veya grup içi finansman kullanırlar.
Getirilen finansman gider kısıtlaması düzenlemesinin amacı da, ticari faaliyetin doğal seyri dışında kullanacağınız yabancı kaynakların öz kaynakları aşmamasına dikkat ediniz denilmesidir. Bunu söylerken, aktif toplamından öz kaynakların çıkarılması ile bulunan tutar; işletmedeki yabancı kaynaklardır yaklaşımıyla hareket edilecek olursa, o zaman finansman gider kısıtlaması uygulaması neredeyse bütün işletmeleri kapsama alacak demektir. Böyle bir durum kanun koyucunun amacı olmasa gerektir. Aksine kanun koyucu yatırımın maliyetine eklenen finansman maliyetlerini dahi kısıtlamanın dışında tutmak suretiyle böyle bir amacı olmadığını göstermiştir.
Ticari hayatta peşin satış şeklinde hayatını idame ettiren ticari organizasyon sayısı çok fazla değildir. Daha ziyade perakende ticaretle uğraşan işletmeler peşin ile dönebilir. Onun dışında hem ticari alacaklar hem de ticari borçlar bütün işletmelerin adeta rutini durumundadır. Hal böyle olunca, ticari işletmede yabancı kaynakların hesabına ticari borçların da dahil edilmesi durumunda çok küçük oranda banka kredisi ile çalışan işletmeler dahi bu uygulamadan olumsuz etkileneceklerdir. Bu da zaman içerisinde işletmelerin mali yapılarının daha da bozulmasına neden olacaktır. Bu durum mali idare açısından henüz tamamen çözülememiş önemli bir yaramız durumunda bulunan kayıt dışılığın daha da artmasına neden olabilecek önemli bir tehdit konumunda olacaktır.
SONUÇ VE ÖNERİMİZ
Öz kaynak-yabancı kaynak kıyaslamasında öteden beri ticari borçlar haricinde finansal borçların kıyaslanması üzerine işleyen bir sistem söz konusudur. Burada da aynı sistemin işlemesi halinde işletmelerin öz varlıklarını güçlendirmek üzere bir sonuç ortaya çıkabilecektir. Mevcut haliyle uygulama, işletmelerin zaten kısıtlamaya giriyoruz yaklaşımı ile sermaye artırımına gitmemelerine, bu nedenle de mali yapılarının hızla bozulmasına neden olacaktır.
(Kaynak: Osman Arıoğlu / İto Haber | 26.07.2021)
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.