Arabuluculuk; bize göre taraflar arasında var olan uyuşmazlıkların çözümlenmesine ilişkin yapılan her türlü faaliyetleri kapsamaktadır.
22.06.2012 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan “6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu” ile 02.06.2018 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan “Hukuki Uyuşmazlıkların Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği”nde yer alan arabuluculuk tanımı ise; Sistematik teknikler uygulayarak, görüşmek ve müzakerelerde bulunmak amacıyla tarafları bir araya getiren, onların birbirlerini anlamalarını ve bu suretle çözümlerini kendilerinin üretmesini sağlamak için aralarında iletişim sürecinin kurulmasını gerçekleştiren, tarafların çözüm üretemediklerinin ortaya çıkması hâlinde çözüm önerisi de getirebilen, uzmanlık eğitimi almış olan tarafsız ve bağımsız bir üçüncü kişinin katılımıyla ve ihtiyarî olarak yürütülen uyuşmazlık çözüm yöntemini ifade etmektedir.
İlgili kanun ve yönetmeliğin ortak tanımından da anlaşılacağı üzere arabuluculuk yapacak kişinin mesleği veya eğitimi konusunda tanım aşamasında bir belirleme yapılmamışken, ilgili kanunun 20. maddesinde; “Mesleğinde en az beş yıllık kıdeme sahip hukuk fakültesi mezunu olmak” şartı getirilmiştir. Bu nedenle arabuluculuk hak ve yetkisi sadece hukuk fakültesi mezunları tarafından uygulanıp kullanılabilmektedir.
Oysa bize göre arabuluculuk müessesesinde bize göre bir meslek grubu işaret edilmemelidir. İlgili kanun ve yönetmelikte liyakate ve yetkinliğe uygun bir tanım yapılması beklenirken buna uygun bir tanımlama yapılmamıştır. İlave olarak farklı alanlarda uzmanlık gerektiren konulardaki arabuluculuğun da hukuk eğitimi almış kişiler tarafından yerine getirilmesi beklenmektedir. Dolayısıyla bu haliyle yasal düzenleme eksik ve tartışmaya açık bir haldedir. Bu eksikliğin uzmanlıklar belirtilmek suretiyle çözümlenmesinin yerinde bir uygulama olacağı tarafımızdan değerlendirilmektedir. Bu konuda Adalet Bakanlığı tarafından yayınlanan duyuruda iş hukuku, ticaret hukuku ve tüketici hukuku gibi uzmanlık alanları belirlenmiştir. Ancak belirlenen bu uzmanlık alanlarında da ister istemez kanundan gelen bir zorunluluk gereği yine hukukçu olması zorunluluğu bulunmaktadır.
Mevcut haliyle arabuluculuk müessesesinin başarıya ulaşma şansı sınırlı olarak gözükmektedir. Çünkü avukatların tüm iş ve işlemleri tarafları kadar iyi bilip yönetmesi ve yönlendirmesi maalesef mümkün değildir. Esas olan kişilerin uzmanlık alanlarına uygun olarak ilgili iş ve işlemleri sevk idare etmeleri ve arabuluculuk yapmalarıdır. Bu noktada bilirkişilik uygulamasında olduğu gibi mesleklere yönelik bir ağırımın benimsenmesi ve mesleki liyakata göre uzmanlıkların oluşturulması gerekmektedir. Örneğin İş arabulucusu, Ticaret Arabulucusu, Finans arabulucusu, İnşaat arabulucusu gibi. Bize göre arabuluculuk müessesinin başarısı uzmanlık alanları belirlenmek suretiyle daha da artırılabilir ve amacına ulaşabilir. Bu sayede arabuluculuğun erişim ve etki alanı da genişletilerek hem adaletin hızlı tecellisine hem de mahkemelerin iş yükünün azaltılmasına verilecek katkı artırılacaktır.
Bu konuda dünyada var olan örneklerde bu önerimizi desteklemektedir. Dünya uygulamalarına bakacak olursak;
- Almanya’da Baro tarafından akredite edilmiş avukatlar, noterler, sanayi ve ticaret odalarının, birliklerin, meslek kuruluşlarının bünyesinde oluşturulmuş olan uzlaşma birimleri Arabulucu olarak görevlendirilebiliyor.
- Avusturya’da Arabulucular listesine kayıt olabilmek için 28 yaşını bitirmiş olmak, mesleki uzmanlığa sahip olmak, güvenilir olmak ve sorumluluk sigortası yaptırmış olmak gerekmektedir.
- Belçika’da Lisans mezunu olmak, mezun olunan alanda 2 yıllık iş tecrübesine sahip olmak ve eğitimleri başarıyla tamamlamak gerekiyor.
- İngiltere’de kuruma kayıtlı arabulucuların yalnızca yarısı kadarı hukukçu, geriye kalanı niteliğine göre arabuluculuk yapıyor.
Yani dünya örneklerinde de arabuluculuk mesleği sadece avukatların tekelinde bulunmamaktadır. Zaten arabulucudan istenen ve beklenen de, adalet dağıtması ve hukuki kuralları yerine getirmesi değil; tarafları ortak bir zeminde bir araya getirmesi ve var olan ihtilafı sonuçlandırmasıdır.
Uygulamadan bir örnek verecek olursak, Türkiye’de işveren ile personel arasındaki “arabuluculuk” fonksiyonu pratikte mali müşavirler tarafından yerine getirilmektedir. Dolayısıyla başta mali müşavirler olmak üzere, diğer meslek gruplarına bu hak ve yetkinin verilmemiş olması söz konusu müessesenin başarısına engel olan bir uygulama olarak karşımıza çıkmaktadır.
Arabuluculuk müessesinin ülkemizde de beklenen ve istenen başarıyı sağlaması ve amacına ulaşması için, başta mali müşavirler olmak üzere değişik meslek grupları arasında liyakate uygun olarak arabuluculuk hakkı verilmesinin yerinde olacağı değerlendirilmektedir.
(Kaynak: Yılmaz Sezer / Dünya Gazetesi | 08.12.2020)
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.