Türkiye’de kıdem tazminatı ilk kez 1936 yılında çıkartılan kanunla geldi. Kıdem tazminatı fonu tartışmaları ise 1975 yılında başladı. Kıdem tazminatı fonuna ilişkin ilk defa 1976’da hazırlanan kanun tasarısında, işverenin her ay işçi ücretlerinin yüzde 10’u oranında prim ödemesi öngörüldü. 1980’deki taslakta, fona aktarılacak prim oranının ilk yıl yüzde 10 olması, sonraki yıllarda ise her yıl fonun dengeleri gözetilerek yeniden belirlenmesi hükmü eklendi.
1984’teki taslakta işçilerin yanı sıra memurların da fon kapsamına alınması, prime esas ücretin bir aylık tutarında ve iki taksit halinde prim ödenmesi öngörüldü.
2002 yılında hazırlanan tasarı, bugüne kadar kıdem tazminatı fonu konusundaki en kapsamlı çalışma oldu. İş Kanunu’na paralel Bilim Kurulu’nca hazırlanan taslak daha sonra 2004 yılında 9. Çalışma Meclisi’nde tartışıldı. İşverence aylık brüt ücretin yüzde 3’ü oranında prim ödenmesini öngören tasarı üzerinde uzlaşma sağlanamadı.
2003 yılında çıkartılan 4857 sayılı yeni İş Kanunu’nda, “Kıdem tazminatı için bir kıdem tazminatı fonu kurulur. Kıdem tazminatı fonuna ilişkin kanunun yürürlüğe gireceği tarihe kadar işçilerin kıdemleri için 1475 sayılı İş Kanunu’nun 14’üncü maddesi hükümlerine göre kıdem tazminatı hakları saklıdır” denildi.
Kıdem tazminatı fonu 2013 ve 2015 yıllarındaki Çalışma Meclisi toplantılarında işçi ve işveren temsilcilerinin katılımıyla geniş bir şekilde tartışıldı. 2017 yılında ise dönemin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlu’nun talebi üzerine taraflar görüşlerini yazılı olarak bakanlığa ilettiler. Uzlaşma sağlanamayınca fon konusu rafa kaldırılmıştı.
2019 yılı Orta Vadeli Programı’nda tamamlayıcı emeklilik sisteminin hayata geçirileceği belirtilirken, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, tamamlayıcı emeklilik sisteminin bir parçası olarak kıdem tazminatı fonunun hayata geçirileceğini, çalışanlardan ve işverenlerden yapılacak kesintilerin bireysel emeklilik sistemi (BES) ile entegre kıdem tazminatı fonunda toplanacağını ifade etti. Albayrak, bu yeni yapıyla birlikte 5 yılda, sistemde biriken fonların milli gelirin yüzde 10’unun üstüne çıkmasını öngördüklerini belirtti.
2 MODEL ÜZERİNDE ÇALIŞILIYOR
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, geçen hafta kabine toplantısından sonra yaptığı açıklamada, tamamlayıcı emeklilik sigortasını hayata geçireceklerini söyledi. Bu açıklamanın ardından Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk ile birlikte TÜRK-İŞ, HAK-İŞ, TİSK ve TOBB Başkanları ile bir araya gelerek 2 model içeren taslak hakkında bilgi verdi.
Birinci modelde, çalışılan her yıl için 19 günlük kıdem tazminatının mevcut sistemde olduğu gibi aynen devam etmesi, 11 gün için de işverence her ay brüt ücretin yüzde 3’ü oranında tamamlayıcı emeklilik sistemine (TES) prim yatırılması öngörülüyor.
İkinci modelde ise işverenin TES’e brüt ücretin yüzde 4’ü oranında prim yatırması, işçiden ise ücret düzeyine göre değişen oranlarda prim kesilmesi planlanıyor. Buna göre, işçilerden yapılacak prim kesintisi şöyle olacak:
Asgari ücretlilerden brüt ücretin yüzde 0.5’i
Ücreti bir asgari ücretten fazla 2 asgari ücretten az olanlardan yüzde 1.5
Ücreti 2 asgari ücret ve üzeri olanlardan yüzde 2.5
TES’e, asgari ücretin yüzde 1’i oranında devlet katkısı yapılacak.
Ayrıca, damga vergisi, gelir vergisi indirimi, stopaj indirimi yoluyla da 0.5 puanlık katkı sağlanacak. Böylece, asgari ücretli bir işçi için TES’e aylık yüzde 6 oranında prim aktarılacak.
BİRİKEN PARANIN YÜZDE 25’İ 60 YAŞINDA ÇEKİLEBİLECEK
Yeni sistemin 1 Ocak 2022 tarihinde hayata geçirilmesi planlanıyor. Mevcut çalışanlar için birinci model zorunlu, ikinci model ise isteğe bağlı olacak. Tamamlayıcı emeklilik sisteminde biriken paranın yüzde 25’i 60 yaşında ödenecek. Kalanı emekli aylığı olarak ödenecek.
60 yaşından önce ise ilk kez konut alımı, evlilik, ağır hastalık veya bir defalığına işten çıkış halinde ödeme yapılacak. Bu şekilde yapılacak ödeme tutarı, hesapta o tarihe kadar biriken paranın yüzde 20’sini aşamayacak.
İşçi sendikaları ve işveren örgütleri, kıdem tazminatı fonuna ilişkin daha önce gerek çalışma meclisi toplantılarında, gerekse Çalışma Bakanlığı’na gönderdikleri yazılarda görüşlerini ortaya koydular. Önümüzdeki günlerde devam edecek kıdem tazminatı tartışmalarına katkı amacıyla, tarafların görüşlerini özetledik.
TÜRK-İŞ: KIDEM TAZMİNATI ÜCRETİN PARÇASIDIR
TÜRK-İŞ 2017 yılında bakanlığa gönderdiği görüş yazısında şunları dile getirdi:
Kazanılmış hak: Kıdem tazminatı işçinin ödenmesi sonraya bırakılmış ücret parçası ve işçi için kazanılmış bir haktır.
Devam etsin: Açık talebimiz kıdem tazminatı müessesesinin mevcut haliyle devam etmesi ancak bu haktan yararlanamayan işçilerin yararlanabilmesi için gerekli yasal düzenlemelerin yapılmasıdır.
Tazminatı ödemeyene ceza: Kıdem tazminatının tüm işçiler için işlevsel ve alınabilir bir hak haline gelebilmesi için etkin bir denetleme mekanizması geliştirilmeli, caydırıcı bir idari para cezası sistemi kurgulanmalıdır. İşçi, kıdem tazminatını alamadığını bakanlığa beyan ettiğinde; banka kayıtları ile tazminat ödediğini ispat edemeyen her işveren için işçinin mağduriyeti ile orantılı bir idari para cezası verilmelidir.
Kıdem garantisi: İflas eden veya ödeme aczi içinde bulunan işverenlerin yanında çalışan ve bu nedenle kıdem tazminatını alamayan işçilerin kıdem tazminatı alacaklarını, mevcut Ücret Garanti Fonundan almalarının yolu açılmalıdır.
HAK-İŞ: DEVLET GARANTÖR OLMALI
HAK-İŞ 2017 yılında bakanlığa gönderdiği yazıda, kıdem tazminatının işçi-işveren ilişkilerinde uzun yıllar mücadeleler ve karşılıklı çıkarlar dengesi içerisinde oluşmuş bir kurum olduğuna dikkat çekti. HAK-İŞ, mevcut kazanılmış menfaatlerden geriye gidişin mümkün olmadığını vurgulayarak, kıdem tazminatı alamayanlarla ilgili problemlerin çözümüne yönelik çalışmalara açık kapı bıraktı. Önerilerini şöyle sıraladı:
30 günlük ücret: Getirilecek kıdem tazminatı uygulamasının, işçilerin kazanılmış ve beklenti haklarına halel getirmemesi gerekir. Özellikle her bir yıl için asgari 30 günlük ücret tutarındaki kıdem tazminatı miktarı, geride kalan her yıl için tahakkuk ettirilerek mutlaka korunmalı.
Devlet garantisi: Ücret garanti fonundaki gibi iflas eden veya acz içinde bulunan işverenlerin kıdem tazminatı borçları yeni oluşturulacak yapı üzerinden ödenmeli. Sistemin devlet garantörlüğünde kurgulanması, getirilecek sistem için işçi nezdinde güven duygusunun oluşumuna katkı sağlayacaktır. Yeni sistem mademki işverenlerin yükünü hafifletmek ve sermaye birikimi için öngörülmektedir, o halde söz konusu risklere de işveren ve devlet katlanmalı ve işçilere kazanılmış haklar garanti edilmelidir.
DİSK: FONA DEVREDİLMESİNE KARŞIYIZ
DİSK’in görüş yazısında, kıdem tazminatının temel bir işçi hakkı olduğu, temel özelliklerinin korunması ve aksayan yanlarının geliştirilmesi gerektiği dile getirilerek şöyle denildi:
Geliştirilmeli: DİSK 80 yılı aşkın süredir yürürlükte olan ve temel işçi haklarından biri olan kıdem tazminatının korunmasından, tam anlamıyla uygulanmasından ve özellikle hak ediş ve erişim koşulları açısından geliştirilmesinden yanadır.
30 gün: DİSK kıdem tazminatının bugün olduğu gibi işçinin brüt giydirilmiş son ücreti üzerinden en az 30 gün olarak korunmasından, toplu iş sözleşmeleri ile gün sayısını artırma hakkının sürdürülmesinden ve tavan uygulamasının kaldırılmasından yanadır.
İstifa eden işçi de alsın: DİSK, kıdem tazminatının hak ediş koşullarının iş sözleşmesinin sona eriş biçimlerine bağlanmasına karşıdır ve istifa dâhil, iş sözleşmesinin her türlü sona ermesinde ödenmesini savunmaktadır.
Fona karşıyız: DİSK kıdem tazminatının fona devredilerek doğrudan bir işveren yükümlülüğü olmaktan çıkarılmasına karşıdır.
TİSK: MUTABAKAT SAĞLANMADIKÇA DEĞİŞİKLİK YAPILMASIN
TİSK de bakanlığa görüş verilen dönemdeki açıklamasında, kıdem tazminatının ilk kez yürürlüğe girdiği 1936 yılından sonra işsizlik sigortası ve iş güvencesi fonksiyonlarını da üstlenerek zaman içerisinde ekonomi ve işletmeler için ağır bir yük haline geldiğini belirtti. TİSK’in değerlendirmesi özetle şöyle:
Mutabakat vurgusu: Kıdem tazminatının, işsizlik sigortası ve iş güvencesi ile bir bütün olarak ele alınması gerektiğine inanmakla birlikte, bu koşullarda önceliklerimizin farklı olması gerektiği görüşündeyiz. Dünya Bankası verilerine göre Türkiye, kıdem tazminatı yükünün ağırlığı bakımından ilk sırada. Mutabakat sağlanmadığı sürece kıdem tazminatında değişiklik yapılmamalıdır.
Sosyal sorun: Kamuoyunda genellikle fonun parasal yönü tartışılıyor. Kıdem tazminatının çalışma barışı, işçi ve işveren arasındaki sosyal dengelerin korunması, işyeri disiplini ve işyeri etiğinin oluşturulması gibi düzenleyici unsurları da bulunmaktadır. Bunlar dikkate alınmadan yapılacak düzenleme, işyerlerinde sosyal sorunlara yol açabilir.
TOBB: TAM MUTABAKAT ARANMALI
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, TOBB’un son genel kurulunda yaptığı açıklamada, kıdem tazminatı fonu konusunda hem firmaların, hem de çalışanların tedirgin olduğunu belirterek, “Mutlaka işçi ve işverenin tam mutabakatının aranması” gerektiğini söyledi.
(Kaynak: Haber Türk | 15.06.2020)
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.