İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, kamu ve özel sektöre ait bütün işlere ve iş yerlerine, bu iş yerlerinin işverenleri ile işveren vekillerine, çırak ve stajyerler de dâhil olmak üzere tüm çalışanlarına faaliyet konularına bakılmaksızın uygulanmaktadır.
Anılan kanun uyarınca mesleki risklerin önlenmesi ve bu risklerden korunulmasına yönelik çalışmaları da kapsayacak iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerinin sunulması için kapsamda bulunan işverenlerin genel olarak çalışanları arasından iş sağlığı ve güvenliği alanında görev yapmak üzere bakanlıkça yetkilendirilmiş, iş güvenliği uzmanlığı belgesine sahip, gerekli nitelikleri bulunan çalışanı, iş yerinin tehlike sınıfı ve çalışan sayısını dikkate alarak iş güvenliği uzmanı, iş yeri hekimi ve diğer sağlık personeli olarak görevlendirmesi yükümlülüğü bulunmaktadır.
Çalışanları arasında belirlenen niteliklere sahip personel bulunmaması hâlinde ise bu yükümlülüğünü ortak sağlık ve güvenlik birimlerinden veya Bakanlıkça yetkilendirilen Sağlık Bakanlığı’na bağlı birimlerden hizmet alarak yerine getirmesi gerektiği hükme bağlanmış bulunmaktadır.
Şimdi de TBMM’ye verilen yeni yasa teklifi ile belirtilen iş sağlığı ve güvenliği profesyonellerinin yanı sıra ayrıca “Diyetisyen” çalıştırılması öngörülmektedir. Hâlen TBMM komisyonlarında görüşülmekte olan “6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu'nda değişiklik yapılmasına ilişkin kanun teklifi”nde öngörülen diyetisyen çalıştırılması bu yazımızda değerlendirilmiştir.
Beslenme ve çalışan sağlığı ilişkisi
Bahse konu yasa teklifinde üretimin içinde bulunması hasebiyle, ülke ekonomisinde önemli rol oynayan işçilerin, sağlığı ve iş güvenliği; yaptıkları işe göre günlük ihtiyaçları olan besin miktarlarını yeterince ve zamanında almaları ile mümkün olacağı aksi takdirde iyi beslenemeyen işçilerin sağlığının bozulacağı gibi, iş kazası riskinin artacağı, üretim, verimlilik ve performanslarının önemli ölçüde azalacağı ayrıca yeterince beslenemeyen işçilerin sağlık sorunlarının oluşmaya başlayacağı belirtilmiştir.
Çalışanların özel durumları
Anılan kanun teklifinin gerekçesinde sanayileşmiş ülkelerde, iş yerlerindeki işçi sayısı belirli düzeyi aştığı zaman beslenme servisinin bulunmasının zorunlu olduğu bu zorunluluğun ülkemizde de bulunduğu ancak iş yerlerinde verilmesi gereken yemeklerin hangi işçiye nasıl verileceği? Ne zaman verileceği? ne kadar verileceği? ve bunların denetiminin yeterince yapılamadığı tespitlerine yer verilmiştir.
Şöyle ki; işçilere, iş yeri çalışma şartlarına göre düzenlenmiş ayrı ayrı bir beslenme programı bulunmamaktadır. Tüm bu olumsuzluklar zaman içerisinde; vücut direncini azaltarak enfeksiyonlara zemin hazırlamakta, kas gücünde azalmalara, hareket yeteneğinde azalmalara, dikkat azalmasına, işe uyumun azalmasına ve dolayısıyla iş verimi azalmasına neden olacağı belirtilmiştir.
Çalışanların beslenmesi ve diyetisyen istihdamı
Hükûmetle aynı ittifakta yer alan parti milletvekillerince verilen ve hâlen TBMM komisyonlarında görüşülmekte olan kanun teklifi ile yukarıda açıkladığımız gerekçelerle “Çalışanların beslenmesi ve diyetisyen istidamı” başlığı altın İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununa eklenecek madde ile; Kamu kurum ve kuruluşları, organize sanayi bölgeleri ile Türk Ticaret Kanunu'na göre faaliyet gösteren şirketler kapsamında 10 ve daha fazla çalışanı olan tehlikeli ve çok tehlikeli sınıfta yer alan iş yerlerinde, işin niteliğinin gerektirdiği veya özel beslenme programı uygulanması gereken kronik hastalığı bulunan işçilerin istihdam edildiği hâllerde, işçilerin çalışma saatleri içindeki beslenme ihtiyaçlarının işverence karşılanmasının zorunlu olacağı, bu kapsamda, ortak sağlık ve güvenlik birimlerinde, çalışanların beslenme programları düzenlemek amacıyla, yeterli sayıda diyetisyen istihdam edilmesi öngörülmektedir.
Tüm iş sağlığı ve güvenliği profesyonellerinin “4-10 Mayıs İş Sağlığı ve Güvenliği Haftası” kutlu olsun…
“7 yıldır sosyal güvenlik destek primiyle çalışan emekliyim. İkinci emeklilik ya da emekli maaşım yükselebilir mi bir yol gösterin?” Filiz Aymergen
Filiz Hanım, Emeklilik (Yaşlılık) aylığı alanlar aynı zamanda bir iş yerinde çalışarak ücret elde etmek için sosyal güvenlik destek primi uygulamasından yararlanabilmektedir. Bu uygulamada ödenen SGDP primlerinin, bağlanmış olan emeklilik aylığını artırması ya da ikinci bir aylık bağlanmasına hiçbir katkısı bulunmamaktadır. Sadece kanuni bir zorunluluk olarak çalışırken iş kazası ya da meslek hastalığına tutulmanız hâlinde ikinci bir gelir bağlanmaktadır.
***
“İsa Bey, ben 18.03.2020 tarihinde ticari taksi için mecburen sigorta oldum, o tarihten bugüne 2570 TL pirim borcu çıktı. Daha 1 ay 18 gün olmuş çok değil mi? Aylık ne kadar ki?” Mustafa Bilir
Mustafa Bey, SGK kanunu EK-6 olarak tabir edilen kapsamda sigortalı iseniz işsizlik sigortası dâhil aylık kazanç alt sınırına göre ödenecek aylık prim 940,29 TL’dir. İşvereniniz sizi ayda 30 gün normal sigortalı çalıştıran olarak göstermiş ise 98,10 x 30 x % 37,5=1,103,63 TL olacaktır. Her hâlükârda 48 gün için belirttiğiniz kadar prim borcu çıkmaz. Burada bir yanlışlık var bağlı bulunduğunuz SGK’ya başvurup işin aslını öğrenmenizde fayda var.
***
“Hayat, bisiklete binmek gibidir. Pedalı çevirmeye devam ettiğiniz sürece düşmezsiniz.” CLAUDE BERNARD
(Kaynak: İsa Karakaş / Türkiye Gazetesi | 06.05.2020)
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.