Kredilerin nakdi kullandırılması yerine fatura ve çek ödemeleri bankaca kredi karşılığında yapılabilir. Böylece reel sektörde çarklar yeniden dönebilir.
Ekonominin 2010 yılının ikinci yarısından itibaren başlayan küçülme ve ivme kaybı, 2016 darbe girişimi, 2018 papaz krizi, 2019 yerinde sayma yılı ve 2020 koronavirüs ile birlikte reel sektör için göndere teslim bayrağını çekerek sona erecek gibi duruyor. Türkiye ekonomisi verimlilik ve etkinlik problemi yaşayan, kârsız ve sermaye yetersizliği temel sorunu olan küçük işletmelerden oluşmaktadır.
Aralık 2019 tarihi itibarıyla Türkiye'deki toplam iş yeri sayısı ve sigortalı sayısını yandaki tabloda görmek mümkündür.
Türkiye ekonomisi içinde yer alan bu verimsiz şirketler etkin bir şekilde rehabilite edilip, reel sektör içinde varlıklarını sürdürmeleri sağlanamadığı için, reel ekonominin durgunluğu kalıcı hale gelmiştir. Bankacılık sistemi ile sürekli bu işletmelere kredi verilerek veya verdirilerek bu yapı sürdürülmeye çalışılıyor. Ülkemizde banka kredilerinin reel büyüme hızı yükseldikçe, reel sektörde de sorun yaşandığını görüyoruz.
REFİNANSMAN RİSKİ VAR
Son yıllarda bu korelasyon, yatırımların etkin ve verimli olmaması, ülkeye yabancı kaynak girişinin yavaşlaması ve virüs ile birlikte ekonominin durması, hem reel sektörü hem de bankaları daha da zora sokmuştur. Fitch'in 7 Nisan 2020'de yayımladığı raporunda Türk bankacılık sektörü için refinansman riskine dikkat çekmesi boşuna değildir.
Ülkemizde 2017 yılından başlayarak, ekonomiyi canlandırmak üzere hazırlanan programlar Kredi Garanti Fonu çerçevesinde, bankacılık sektörü üzerinden uygulamaya konuldu. Koronavirüsün etkilerini ortadan kaldırmak için, geçmişte başarısız olan sistem yine devrede. Küçük büyük tüm işletmeler için yine Hazine destekli kredi garanti sistemi kapsamında 450 milyar TL'den fazla kredi imkanı getirildiği açıklandı. Sistemin çalışmadığına ilişkin ilk tepki TOBB'dan geldi. “Bankalar ‘Limit bitti' diyorlar, kredi vermiyorlar” diye, bankaları halka şikayet etti. Hazine ve Maliye Bakanı da özel bankalara serzenişte bulundu. BDDK, özel bankaları kredi vermeye zorlamak için, “rasyo” düzenlemesi yaptı ama özel bankalar kredi vermek yerine, Hazine kağıtları almayı tercih ettiler.
NEDEN BAŞARILI OLAMIYOR?
Bankalarda son zamanlarda ciddi boyutlara ulaşan “sorunlu kredi” sorunu aşılmamış iken, virüs nedeniyle bu sorunu daha da büyütecek bir yola girmeleri beklenemez. Bankalar kâr amacı güden işletmelerdir ve aldıkları kararlarda risk odaklı bir yaklaşımda bulunmaları doğaldır. Kamu bankaları da, bu anlayışı kısmen de olsa sürdürmeye çalışmaktadırlar. Bankacılık yasası ve risk odaklı yaklaşımın sonucu olarak; riski düşük olan işletmelere daha yüksek tutarda ve düşük faizle kredi verilmekte, riski yüksek olan işletmelere de “Limit yok” denilerek kredi verilmemekte ya da yüksek faizle düşük tutarlı kredi verilmektedir.
Krediler, ihtiyacı olan işletmelere değil, ihtiyacı olmayan şirketlere gitmekte, bu şirketler de ya döviz talebinde bulunmakta ya da altın almaktadırlar. Kredi almayı başarabilen küçük işletmeler; bu kredileri geçmiş borçlarını ödemek için kullanmakta, krediler her iki durumda da reel ekonomiye girmemektedir. Kredilerin nakdi kullandırılması yerine, fatura ve çek ödemelerinin doğrudan banka tarafından kredi karşılığında yapılması mekanizması geliştirilmelidir. Bu durumda kredilerin reel sektörde çarkları döndürmesi sağlanabilir.
Bankaları zorlayarak kredi vermek son 3 yıldır deneniyor ama sonuç alınamıyor. Bu krediler, ihtiyacı olmayanlara veriliyor ve ihtiyacı olanlar bu kredilere ulaşamıyor. Hal böyle iken; virüs nedeni ile tahsis edilen 450 milyar TL'den daha etkili olacağını düşündüğüm önerilerimi sıralamak istiyorum:
– Bütün mükellefler mücbir sebep halinde sayılmalıdır. Zaten şartlar mevcuttur. Mücbir sebebe rağmen erken ödeme yapan mükellefler, ciddi indirimlerle teşvik edilmelidir.
– İşletmelerin sürekliliğini sağlamak için, istihdam üzerindeki vergi ve sigorta yükü 01.01.2021'e kadar tamamen kaldırılmalıdır.
– Katma Değer Vergisi genel oranı yüzde 10'a, yüzde 8‘lik oran yüzde 3'e indirilmelidir.
– Sadece bu yıl uygulanmak üzere; Kurumlar Vergisi oranı yüzde 22'den yüzde 10'a indirilmeli, Gelir Vergisi'nde ise yüzde 15‘lik tek sabit bir oran uygulanmalıdır.
– Geçici vergi yine sadece bu yıl için, altı ayda bir ve 2 kez alınmalıdır.
– Özel Tüketim Vergisi oranları yılsonuna kadar bütün listelerde yüzde 50 oranında indirilmelidir.
– Diğer bütün vergi, resim ve harçlarda sadece bu yılsonuna kadar yüzde 50 indirim yapılmalıdır.
Vergisel bu tedbirler, krediden çok daha etkili olacak ve krizi bütçe açığı verip işletmeleri ayakta tutarak aşacağız. Böylece vergi ve istihdam kaynağını kurutarak değil, yaşatarak çok doğru bir iş yapmış olacağız.
İlla para vereceğiz diyorsanız, Amerika'nın “ekonomik felaket kredisi” adı ile uyguladığı desteği uygulayabilir, 10 kişiden az istihdam sağlayan 1.651.965 işyerine geri alınmamak üzere 10.000 TL verebilirsiniz.
(Kaynak: Sözcü Gazetesi | 24.04.2020)
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.