Dünyamız bir virüs ile savaş halinde. Bu savaştan insanların sağlıklı çıkabilmesi için bütün sağlık çalışanları canları pahasına çaba gösteriyorlar. Bu savaş insanlara ölümün her an kapıda olduğunu, bütün insanların eşit olduğunu ve en önemlisi tutkularımızın ve hazlarımızın esiri olarak sürdürdüğümüz yaşamımızın tamamen boş olduğunu gösterdi. Ama biz bunu tutkularımızın esiri olarak daha önce hiç düşünmedik, düşünemedik.
Hırs, bencillik, etrafını, toplumu sömürme dürtüsü, ben olgusu, ben buyum böbürlenmesi, başkalarına kendini kanıtlama, görünür olma çabası, her şey, gözle görünmeyen bir virüs karşısında yenildi.
Günümüzün düzeni kapitalizmdir. Disiplinli olmayan varlıklı varlıksız herkesin, bir piyon olarak, kapitalizme hizmet etmesi gerekiyor. İnsanların bütün bu dürtülerden kurtulabilmesi "Disiplinli Yaşam"ı seçmesi ile olacaktır.
Disiplin, insana zararlı dürtülerle baş edebilme iradesini ve becerisini öğretir.
Disiplin, duygu-mantık ikilemi ile çelişkideki ayrımı görebilme olanağı sağlar.
Disiplinsiz insan zaaflarının ve arzularının kölesi olabilir. Bu bağlamda disipline olmuş bir insan, gerçekle buluşma, kendini sorgulayabilme, kendi gerçeğine eleştirel yaklaşabilme olgunluğunu yakalamış insandır. Kısacası özeleştiri yapabilen insandır. Disiplin insanı motive eder. Burada en önemli unsur, insanın kendisine olan özgüven duygusudur.
Disiplinle yaratılan değerler insanı iyi ve doğru şeyler yapmaya sevk eder.
Yaşam enerjimizi yükselterek bizleri daha dinamik, daha özgüvenli ve inançlı kılar.
Disiplinli yaşam asla dar kalıplılığa hapsolmak değil, buna karşın kurallar dahilinde davranış eğitimi ya da doğru davranış ve hareketi geliştirmek için tasarlanmış bir yaşam biçimidir.
Disiplinli yaşam, tek başına kaba haliyle askeri itaat kültürü değildir, fakat disiplinsiz bir yaşam ya da örgütlenme her koşulda dağılmaya mahkumdur. Çünkü amaçsızdır, düzensizdir, öz eleştiriden uzak yaratılmıştır diğer bir anlatımla ne yapıyorum ben demeden yaratılan boş bir yaşam biçimidir.
İnsan, belirlediği disiplin çerçevesinde yaşamını tanzim etmediği sürece egemenin piyonu olmaktan kurtulamayacaktır.
Toplumumuzda, görülen tüketim çılgınlığına emekçi sınıfı da katılmıştır. Özentiden ancak disiplinli bir yaşamı seçmek ile kurtulabilecektir. Emekçi kesimi kapitalizmin kendine sunduğu yoğun baskı sonucunda kapitalizme yenilmiştir. Kredi kartı çılgınlığı ve bir kredi kartının borcunu aldığı diğer kredi kartları ile kapatmaya çalışan bir toplum oluşmuştur.
Harun Karadeniz, Kapitalsiz Kapitalistler kitabının (Harun Karadeniz. Kapitalsiz Kapitalistler. Vardiya Yayınları, 4. Baskı, 1975, İlk baskı: 1968) 56. sayfasında, bu durumumu şu ifadeler ile açıklamaktadır.
“Bizim Türkiye’de ise 32 milyon (Kitabın ilk baskı tarihi: 1968, nüfusu bu tarih göz önüne alınarak değerlendirilmesi rica) vatandaşın 30 milyonunda kapitalin kırıntısı yoktur, ama kendini kapitalist zannetmektedir. Kapitalist demek, açık olarak kapital sahibi olmak olduğundan, kapitalsiz kapitalistliğin tanımı mümkün değildir. Kapitalsiz kapitalist yani kapitalsiz kapital sahibi.“
Kapitalizimin yarışmacı anlayışı, insanlarda tuhaf bir gösteriş merakı yaratıyor, kendi yaşam alanlarını gösteri alanına çevirmeyi meziyet haline getiriyor. Reklamlarla her alanda sürekli değişen moda yaratılıyor.
Bunun sonucunda öz disipline sahip olmayan insanlarımız, kapitalizmin kendilerine sunduğu sonsuz imkanlara, kendi sınırlı olanakları ile katılma çabasında oluyorlar. Örneğin, En gösterişli telefonu almak, onunla övünmek hastalık haline gelmiş durumda. Gençlerimizin hemen hemen hepsi telefonları ile oynayarak yürüyorlar. İki sevgili, bir kafeteryada oturmuşlar, bir birlerine bakacaklarına telefonlarına bakıyorlar. Büyük şehirlerde sokaklar yabancı isimli mağazalar ile dolu. Örnekleri çoğaltmak mümkün. Bunların tamamı öz eleştiriden uzak yani disiplinsiz yaşamdan kaynaklanıyor.
Öz disiplin, çocuklukta öğrenilir. Çocuklarımıza disiplinli yaşamı küçük yaşlarında öğretirsek, onların ilerideki yaşamlarını kolaylaştırmış oluruz. Çocuklukta kazanılan iyi alışkanlıklar yaşamı kaliteli kılar, onlara düşünmeyi, düşünerek davranmayı öğretirsek geleceklerini belirlemeyi de öğretmiş oluruz.
Onlara hedef belirlemeyi, organize olmayı, zamanı yönetmeyi, amaçta ısrarcı olmayı, sahip olduklarının değerini bilmeyi, ihtiyaçlarını fırsata çevirmeyi, sahip olmadıkları için endişelenip korku içinde yaşamamayı öğretmeliyiz.
Sosyal yaşamda öfke, pişmanlık, suçluluk hali içinde olmamayı öğretmeliyiz. Nefret ve öfke için harcanan enerjinin, sevgi ve affetmek için harcanan enerjiden çok fazla olduğunu bilmelerini sağlamalıyız.
Bağışlama alışkanlığı olmadan öz disipline sahip olmak mümkün değildir. Affetmek kişinin kendisiyle barışık olduğunun göstergesidir ve kişinin hayatına yön vereceği anlamına gelmektedir.
Aksi halde birileri bizi yönetecek ve disipline edecektir.
Öz disiplin yaşamımızda çözüm odaklı hedefler belirlemeyi öğretir.
Hayatı disipline etmek ayrı bir yetenek ister.
İnsanın disipline olması bile ayrı bir yetenektir.
Hayatını disipline eden insanın, onu tutarlı bir şekilde sonuna kadar götürebilmesi de bir yetenektir.
Öz Denetimi düşük. Kendini yönetemeyen, yönetilen toplumlar geri kalmaya mahkumdurlar. Öz denetimi yüksek toplumlar ise çağdaş toplumlar seviyesine yükselmiştir.
(Kaynak: Dünya Gazetesi | 08.04.2020)
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.