Son üç aydır gazetelerin ekonomi sayfaları ve televizyonlarda ekonominin bozulması ile beraber kredi kartı ya da bireysel kredi borçlarını ödeyemeyen, çekleri karşılıksız çıkan ya da senetleri protesto olduğu için ‘kara liste'ye giren kişi ve kurumlarla ilgili yeni bir sicil affı gerektiği ifade edilmektedir. En son 2017 yılının Ocak ayında çıkartılan 6770 sayılı kanunla getirilmiş bulunan sicil affı sonuçlarını irdelemeden, yeni bir sicil affı gelmesi ile beraber bütün sorunların çözüleceği beklentisi yaratmak; listede yer alan insanların duygularıyla oynamak değil de nedir? Özellikle siyasi partilerin bu tür popülizm içine girerek beklenti yaratmaları sorumlu siyaset anlayışına uymamaktadır.
YASALAR NEDEN SORUNU ÇÖZEMİYOR?
Sicil affı olarak tanımlanan ve Ocak 2017'de çıkartılan 6770 sayılı kanunda, konuyu düzenleyen maddenin yürürlük tarihi itibari ile bankalara gecikmiş borcu bulunan kişi ve kurumların, altı ay içinde borçlarının tamamını ödemeleri ya da yeniden yapılandırma yapmaları durumunda; Türkiye Bankalar Birliği Risk Merkezi nezdinde tutulan kayıtların, finansal işlemlerde kredi kuruluşları ve finansal kuruluşlar tarafından dikkate alınmayabileceğine ilişkin düzenleme yapılmıştı. Ayrıca “kredi kuruluşları ve finansal kuruluşların bu düzenleme uyarınca mevcut kredileri yeniden yapılandırması veya yeni kredi kullandırması, bu kuruluşlara hukuki ve cezai sorumluluk doğurmaz” düzenlemesi de yapılmıştı.
Banka ile mudi arasındaki ilişki bir özel hukuk ilişkisidir. Bir yasa ile devlet bu ilişkiye müdahale edip, özel ya da devlete ait bir bankaya sicili bozuk olan insanlara kredi vereceksin ya da bu sicil kayıtlarını görmeyeceksin diyemez. Bankalar Kanunu'nun bankacılara getirdiği sorumluluk ve “zimmet” suçu göz ardı edilemez. Geçen yıl, KOSGEB tarafından verilen faizsiz kredide bankalara borcu olan 92.302 esnafın bankalar tarafından geri çevirmesi haklılığımızı tescil etmektedir.
BORCU ÖDÜYOR YİNE LiSTEDEN ÇIKAMIYORSUNUZ!
Konunun daha iyi anlaşılması açısından bazı bilgiler vermekte fayda var. Kişilerin ya da kurumların kredi sicili, Türkiye Bankalar Birliği bünyesinde bulunan “kredi kayıt bürosu” tarafından tutuluyor.
Ayrıca bankalar tarafından bilgi değişimine konu gerçek kişi borçluların temel kimlik bilgilerinin sadece istihbarat amacıyla merkezi olarak izlenmesini teminen Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) nezdinde “Negatif Nitelikli Ferdi Kredi ve Kredi Kartı Riskleri” listesi mevcut. Borcun vadesinde ödenmemesi nedeniyle kimlik bilgileri TCMB'ye bildirilen banka müşterileri ile bu müşterilerden daha sonra borcunu ödeyenlerin bilgileri, TCMB tarafından santralize edilerek, aylık dönemler halinde sisteme katılan bankalara aktarılıyor. Bu bilgiler bireylerin kredilendirilmesi aşamasında değerlendirilmek amacıyla referans kaynak olarak bankalarının veri tabanlarında tutulmakta. Sisteme giriş bankaların bildirimi ile gerçekleştirilmekte ve bu bilgiler TCMB tarafından diğer bankalar ile paylaşılmaktadır.
TCMB nezdinde bulunan negatif nitelikli ferdi kredi ve kredi kartları kayıtlarının silinmesi; tahsil bildirimi yapılmış veya tahsil bildirimi yapılmamış kayıtlar açısından bir takvime bağlanmış olmasına karşı, sisteme katılan bankaların bilgisayarlarında oluşturdukları dosyaların ve içeriğinin silinip silinmemesi hususu bu bankaların takdirinde.
Çıkartılan sicil aflarında, bankalara borcu olan vatandaşlarla ilgili olarak borcun silinmesi şeklinde bir uygulama söz konusu değil. Borcun belli vadelerde ödenmesi ya da yapılandırılması, bunun karşılığında kara listeden silinerek kötü olan sicilin temizlenmesi amaçlanıyor.
Sicil affı düzenlemelerini gündeme getirenlerin olayın gerçek mahiyetini kavramadığı kanaatindeyim. Borçluların paraları olduğu halde borçlarına ödemedikleri, bozulan sicillerinin düzeltilmesi için para ödeyebilecekleri düşüncesi son derece yanlış bir düşüncedir. Borçlular gerçekte borçlarını ödeyecek gelirlerden artık yoksun oldukları için bankalara olan yükümlülükleri yerine getirememektedirler. Bu gerçeğin farkında olmadan “sicil affı çıkacak her şey düzelecek” yaklaşımı maalesef kahvehanede bulunacak bir çözümden ileri gitmiyor. Üretmeden borçlanarak büyüyen ekonominin sonu maalesef beklendiği gibi oldu.
Türkiye Bankalar Birliği Risk Merkezi verilerine göre, kredi kartı borcu nedeniyle yasal takibe giren kişi sayısı 31.12.2019 tarihi itibari ile 1.404.000 kişiye, bireysel kredi ve kredi kartı borcu nedeniyle takibe düşenlerin sayısı 1.755.000 kişiye ulaşmış durumda.
Bankalar Birliği'nin en son açıkladığı verilerden, borcunu ödeyemediği için sicili bozulanların yerine, yeni banka müşterilerinin girdiğini görüyoruz. Şöyle ki; Aralık 2019'da 147.000 kişi ilk defa ihtiyaç kredisi, 388.000 kişi ilk defa kredi kartı kullanmaya başlamış, kredili mevduat hesabı kullanan kişi sayısı 466.000 kişiye çıkmış, 37.000 kişi ise ilk defa konut kredisi kullanmış. Piyasa kendi çözümlerini her zaman bulmuştur ve bulacaktır da. Burada yapılması gereken en önemli iş ekonominin genelini iyileştirecek, ekonomik durgunluğu ortadan kaldıracak yeni bir ekonomi modeli ortaya koymak ve buna bütün vatandaşları inandırmaktır.
(Kaynak: Sözcü Gazetesi | 17.02.2020)
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.