12 Eylül 2018 tarihinde yayınlanan "Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Kararda Değişiklik Yapılmasına Dair Kararda" yapılan değişiklikle; Türkiye'de yerleşik kişilerin belirlenen özel haller dışında, kendi aralarında, menkul gayrimenkul alım, satım, taşıt ve finansal kiralama dahil her türlü menkul ve gayrimenkul kiralama, leasing, iş, hizmet ve eser sözleşmelerinde, sözleşme bedeli ve bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülüklerinin döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştırlamayacağı hüküm altına alınmıştır. Bu düzenleme ile Türkiye sınırları içerisinde döviz cinsinden yapılan sözleşmelere sınır getirilerek, bundan böyle yapılacak tüm sözleşmelerin Türk Lirası olarak yapılması gerektiği ve daha önce yapılan bu nitelikteki sözleşmelerinde Türk Lirası'na dönüştüştürülmesi gerektiği açıklanmıştır.
Yapılan bu düzenlemeyle ülkemizde döviz endeksli veya döviz cinsinden yapılan sözleşmelerin tamamı hükümsüz hale getirilmiş olup; bu nitelikteki sözleşmelerin yeniden Türk Lirası cinsinden yapılması zorunlu hale getirilmiştir. Bu zorunluluk kapsamında yapılan çok sayıdaki sözleşme yeniden yapılarak taraflarca yeniden imza altına alacaktır.
Söz konusu düzenleme uygulamada bazı sorunları da beraberinde getirmektedir.
Yapılan bu yeni düzenlemeye bağlı olarak ortaya çıkan sorunlardan bir tanesi, sözleşmenin yeniden düzenlenmesi sırasında tarafların mutabık kalacakları döviz kurunun tespit edilmesinde olarak düşünülmektedir. Çünkü sözleşmenin taraflarından borçlu, döviz kurunun güncel cari kur üzerinden sabitlenmesini istemekle ve beklemekteyken, alacaklı taraf gelecekteki muhtemel döviz artışına karşı kendisini korumak ve ticaretini zarar etmeden devam edebilmek adına güncel kurun üzerinde, yüksek bir tutar ile sözleşmesini yenilemek istemekte ve bu konuda direnmektedirler. Taraflar haklı olarak sözleşmedeki zararlarını asgariye indirmek adına çaba sarfetmekte, ancak bu sorunun nasıl çözümleneceğini belirlemede yetersiz kalmaktadır. Sanırım bu sorun genel bir düzenleme olmaması halinde her sözleşme için ayrı ayrı belirlenecek ve bazı sözleşmelerde borçlunun bazı sözleşmelerde ise alacaklıların karlı çıkması ile sonuçlanacaktır.
Bunun dışında bize göre daha büyük bir sorun ise mükerrer vergileme olarak karşımıza çıkmaktadır. Söz konusu yasal düzenleme gereğince iptal edilmesi gereken döviz üzerinden yada döviz endeksli olarak yapılan sözleşmelerin hepsinin iptal edilmesi ve/veya Türk Lirası olarak yeni bir sözleşme yapılması gerekmektedir.En azından önceki yapılan sözleşmenin bir zeyilname yapılarak güncel ve anılan karara uygun hale getirilmesi gerekmektedir.
Yüzde 9.48 oranında damga vergisi
Oysa hangi gerekçe ile yapılırsa yapılsın, yeni yapılacak sözleşmelerin tamamı Damga Vergisi Kanunu hükümleri gereğince damga vergisi'ne tabi olacaktır. Eski sözleşmeye istinaden yeni bir sözleşme yapılmış olması yada zeyilname yapılmış olması sonucu değiştirmeyecektir. Yani bu karar uyarınca yapılacak Türk Lirası cinsinden yeni sözleşmeler ve zeyilnamelerin tamamı %9.48 oranında damga vergisine tabi olacaktır. Aksi taktirde yapılan bu yeni sözleşmeler Damga Vergisi Kanunu'na aykırı olarak düzenlenmiş olacak ve tespiti halinde cezai müeyyide gerektiren sözleşmeler olacaktır.
Bu durumda daha önce döviz ve dövize endeksli olarak yapılan sözleşmeler için tahakkuk edip ödenen damga vergilerinin hiçbir anlam ve önemi kalmayacak olup; daha önce yapılan bu sözleşmeler nedeniyle ödenen damga vergilerinin yeni sözleşmeler nedeniyle ödenmemesi veya yeni sözleşmeler nedeniyle oluşacak damga vergisinden mahsup edilebilmesi, mevcut yasal hükümler çerçevesinde mümkün olmayacaktı. Çünkü Damga Vergisi Kanunu'na göre yapılan her yeni sözleşme damga vergisine tabiidir.
Söz konusu kararın hükümlerini yerine getirmek adına düzenlenecek olan yeni sözleşmeler için, (bize göre mükerrer olarak) damga vergisi hesaplanarak ödenmesi gerekmektedir.
Olması gereken ise yeni yapılan sözleşmelerden damga vergisi alınmamasıdır. Çünkü yeni sözleşmelerin yapılması yasal bir zorunluluktan kaynaklanmakta ve söz konusu zorunluluk da ekonomik sıkışıklığın önünü açmak, ticaret hayatının sürekliliğini sağlamak amacıyla; dövizdeki yükselişin durdurularak tarafların haklarının korunma amacı, güdülerek yapılmıştır. Bu sözleşmeler ile yeniden damga vergisi ödenmesi ise ister istemez taraflar için ayrı bir yük getirerek yeni bir maliyet unsuru olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu maliyete katlanmak istememesi ise, sözleşmelerin yapılmamasına ya da yapılarak damga vergisi ödenmemesine ve çok sayıda ihtilafların ortaya çıkmasına neden olacaktır. Bu sorunlarla muhatap olmamak adına; bize göre yapılacak bir düzenlemeyle söz konusu karar kapsamında yeniden yapılacak olan sözleşmelerin damga vergisinden istisna edilmesi sağlanmalıdır. Bu şekilde tarafların ek bir maliyete katlanmaksızın sözleşme düzenleme hakları olacaktır.
Mevcut ekonomik daralmanın da dikkate alınarak böyle bir düzenlemenin yapılmasının yerinde olacağını ve yapılacak yeni sözleşmelere hız vererek Türk Lirası'na geçiş sürecine katkı sağlayacağı düşünülmektedir.
Dileriz önerdiğimiz bu düzenleme geciktirilmeden bir an evvel hayata geçirilir.
(Kaynak: Dünya Gazetesi | 29.09.2018)
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.