Bilindiği üzere vergi; devletin halk hizmetlerini yerine getirmek için yurttaşlarından, herkesin geliri ölçüsünde topladığı paradır. Vergi, kanunlara dayanılarak alınır.
Bütün dünyada vergiler, devletlerin en önemli gelir kaynaklarıdır. Halk hizmetlerinin artması, vergilerin de artmasına yol açar. Bu yükümlülük her devlette ihtiyaçlara göre değişiklikler gösterebilir. İnsanlık tarihinde vergi, insanların toplu halde yaşamaya başlayıp, devletler kurmaları ile beraber doğmuştur.
Türkiye'de ise vergiler Maliye Bakanlığı'na bağlı kurumlar tarafından toplanır ve toplanış şekillerine göre de “dolaylı” ve “dolaysız” olmak üzere ikiye ayrılır.
Dolaysız vergiler, vergi mükellefi ile ödeyicisinin aynı olduğu, kişi ve kurumlardan elde ettikleri gelir düzeyine göre alınan vergilerdir. Bu vergilerde vergi mükellefinin, kendisine düşen vergi yükünü başkasına yansıtma olanağı bulunmamaktadır. Dolaylı vergiler ise mal ve hizmet kullanımından kaynaklanan vergilerdir. Vergiye tabi mal ve hizmetlerden yararlanan herkes, gelir düzeyi ne olursa olsun aynı oranda vergi öder. Bu vergilerde vergi mükellefi ile ödeyicisi farklıdır.
Yukarıdaki açıklamalardan da anlaşılacağı üzere dolaysız vergiler gelire göre alındığı için daha adil bir vergi türü sayılabilir. Zira dolaysız vergiler servetin mevcudiyetine göre alındığı için çok kazanandan çok; az kazanandan az alınır. Dolaylı vergide ise vergiler kazanç göz önünde bulundurulmadan tüm taraflardan aynı oranda alınır.
Toplam vergi gelirleri içerisinde OECD ortalamalarında dolaysız vergiler %54, dolaylı vergiler ise %46’lık bir paya sahipken; bu oran ülkemizde adaletsiz bir şekilde tezahür etmektedir. Dolaysız vergiler %37’lik bir paya sahipken; dolaylı vergiler %63 olarak gerçekleşmektedir.
Dolaysız bir vergi olan kurumlar vergisi ülkemizde toplam gelirler içerisinde yaklaşık %9,5’luk bir payla, vergi gelirleri arasında 5. sırada yer almaktadır. Bu vergi geçmiş yıllarda %40 iken kısa bir süre %33’e düşürülmüş ve nihayetinde 2006 yılından bu yana ise %20 olarak uygulanmaktadır. (2018 yılı %22 olarak uygulanacaktır.)
Kurumlar vergisi tahakkuk/tahsilat oranlarına baktığımızda 2006’dan 2013’e kadar ortalama %85 olan tahsilat oranı, 2014 ve sonrasında her yıl giderek azalmış ve 2017 sonu itibariyle %60’ın da altına gerilemiştir.
Yazının bundan sonrasında vergi aflarının sadece kurumlar vergisi yönünden bile dürüst mükellefleri ne kadar zorladığını ve merdivenaltı çalışan firmalar karşısında ne kadar savunmasız bıraktığını bir örnekle ortaya koymaya çalışacağım. Bilindiği üzere son olarak 18 Mayıs 2018 tarih ve 30425 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 7143 Kanun No’lu “Vergi ve Diğer Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun” ile 2002 yılından bu yana 9. kez mali af getirilmiştir.
Mevcut hükümetiz döneminde; kamu nezdinde işin ciddiyetle ele alınması, sıkı denetimlerin yapılması, kurumlar vergisinin kademeli olarak %40’tan %20’lere düşürülmesi ve özellikle de teknolojik dönüşümlerin/yatırımların hayata geçirilmesi sayesinde kayıt dışı ekonomi %30’ların da altına geriletilebilmiştir. Unutmamak gerekir ki, bu başarıda SMMM/YMM odalarının ve bu odalara bağlı meslek mensuplarının da mükelleflerini kayıtlı ekonomiye yönlendirmesi ve bu konularda gayretlendirici telkinlerde bulunmasının da bahse konu oranın aşağıya çekilmesinde yadsınamaz bir katkısı olmuştur.
Ancak tüm bu gelişmelere rağmen peş peşe çıkarılan aflar, ne yazık ki durumu özellikle de verginin beyanı ve toplanması aşamasında geri dönülemez ve tamiri zor bir noktaya getirmiştir. Neredeyse 2 yılda bir çıkan aflar sebebiyle kişiler ve kurumlar vergilerini ödememeye, doğru ve/veya zamanında beyanda bulunmamaya ve hatta vergiyi bir finansman aracı olarak kullanmaya başlamıştır.
Dilerseniz vergi aflarının nasıl bir duruma yol açtığını bir örnekle açıklayalım: Aynı sektörde faaliyet gösteren, aynı ciro ve kârlılığa sahip XY LTD. ve ZT AŞ. firmaları olduğunu düşünelim.
XY Firması çok dürüst, vergilerini zamanında beyan eden ve ödeyen, maaşları tam gösteren, kayıtsız hiçbir işlemi olmayan bir firma olsun. ZT ise bunun aksine mümkün mertebe kayıtsız alış-satış yapan, maaşları asgariden gösteren ve hatta tahakkuk eden vergilerini de aflardan aflara ödeyen bir firma olsun. Yine her iki firmanın da reelde 2013 yılı vergi öncesi kârı 10 milyon TL olsun ve 2017 yılına kadar da bu oran her yıl %15 artsın. Bu halde her iki firmanın da matrah artırımına başvurması halinde maliyetleri aynen aşağıdaki gibi olacaktır. (Burada XY neden başvuruyor diyebilirsiniz ancak maliyenin dürüst olsun veya olmasın tüm firmaları vergi affına zorladığını, başvurmayan firmaları incelemeye alınabileceklerini çeşitli kanallarla firmalara bildirdiğini de ayrıca dikkatlerinize sunarım.)
Görüleceği üzere XY firması elde ettiği kârlar sebebiyle hem %20 kurumlar vergisi ödemekte, hem de ortağa kâr dağıtımı yapması sebebiyle şirket sahibine ödeyeceği kârdan %15 stopaj kesmektedir. (yukarıdaki stopaj hesaplamasında yasal yedekler de dikkate alınmıştır. Ayrıca vergilerini süresinde ödediği için vergi %5 azaltılmış ve %15 olarak dikkate alınmıştır.) Keza matrah artırımına girerken ilgili yıla ait kurumlar vergisi beyannamesi üzerindeki rakamlar üzerinden beyanda bulunacağı için af vergisi katmerli olarak yansımaktadır. Özetle XY firması 67,4 milyon TL’lik matraha istinaden 23,2 milyon TL’lik bir vergiye katlanmak zorunda kalmıştır. Diğer bir ifade ile 5 yıllık vergi öncesi kârının yaklaşık %34,3’ü kadar vergi ödemek durumunda kalmıştır.
Aynı hesaplamayı ZT firması için yaptığımızda bu firmada ödenecek rakam sadece 41.502 TL olacaktır. Zira ZT firması kayıtdışı çalıştığı için XY ile aynı kârı elde etmesine rağmen, bu rakamı gizleyerek beyan etmemiş ve kurumlar vergisi ödemesi çıkmamıştır. Kâr olmadığı için matrah artırımında da asgari rakamlardan beyanda bulunma hakkı elde etmiş, aynı zamanda şirket sahibi kârı açıktan aldığı için stopaj ödemek zorunda da kalmamıştır. Böylelikle affa başvurması halinde ZT’nin tahakkuk edecek vergi tutarı rakibiyle kıyaslanmayacak derecede düşük çıkmaktadır. Tüm bunların nihayetinde her iki firma da 2013-2017 arası dönem ile ilgili kurumlar vergisi yönünde incelemelerden muaf olacaklardır.
Buna ek olarak XY tüm vergilerini zamanında ve eksiksiz ödemek için finans kaynaklarını zorlarken, ZT ise zamanla gelen aflar sayesinde gecikme cezası ödememekte ve bu vergileri 12-36 aylar arasında değişen vadelerde ödeyerek, XY’ye göre kıyas edilemez bir finans imkânına kavuşmaktadır. Bu bilgiler ışığında görüleceği üzere XY firması dürüstlüğünün cezasını fazlasıyla çekmektedir.
Vergi vermek, her kişi ve kurumun en temel zorunluluğudur. Kamu ise buna mukabil tüm kişi ve kurumlara adil ve tarafsız bir şekilde davranmak zorundadır. Çıkarılan aflar ne yazık ki dürüst çalışan firmalar açısından ek maliyet dezavantajına sebebiyet vermektedir. Keza yıllardır mükelleflerini dürüst çalışmaya sevk eden YMM ve SMMM’ler bu aflar sonrasında, mükellefleri nezdinde çok mahcup durumlara düşmekte ve firmalarını kayıtlı çalışmaya ikna etmeleri giderek zorlaşmaktadır. Özellikle vergi dairelerinin çeşitli kaynaklarla tüm mükellefleri vergi affına başvurmaya zorlaması ise işi geri dönülemez boyutlara getirmektedir. 7143 Sayılı Kanun’un getirilen son af olması ve dürüst çalışanların cezalandırılmaması dileklerimle…
(Kaynak: Dünya Gazetesi | 06.06.2018)
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.