Emlak vergisinin 18 milyonu aşkın mükellefi vardır. Bu sayı diğer tüm vergilerin mükellef sayısında fazladır. Buna karşın emlak vergisi tutarları bütçe istatistiklerinde bağımsız bir başlık teşkil etmeyecek kadar düşüktür. Hiç kuşku yok ki bunun nedeni emlak vergisinin dolaysız bir vergi olmasındandır. Hal böyleyken emlak vergisi mükelleflerinin duyarlılığının hayli fazla olduğu gözlemlenmektedir.
Üstelik emlak vergisinin oranları diğer vergilerle mukayese edildiğinde hayli düşüktür. Bina vergisinin oranı meskenlerde binde bir, diğer binalarda ise binde ikidir. Bu vaziyet içinde imalat yerlerinde meskenlere göre iki katı yüksek vergi alınması dikkate değerdir. Arazi vergisinin oranı binde bir, arsalarda ise binde üçtür. Büyükşehirlerde, adındaki “büyük”lüğe uygun olarak emlak vergisi oranları iki katı oranında uygulanır.
Bizim emlak vergisi denkleminde vergi tutarını belirleyen en önemli faktör taşınmazın değeridir. Zaten işin ses çıkaran yanı da budur. Zira hangi alanda olursa olsun değer izafi bir kavramdır. Örneğin, kime, hangi insana hangi koşulda ne kadar değer vereceksin? Bu her insanın hayati boyunca yasadığı en kritik meseledir. Eşya alanında da durum böyledir. Robinson Cruseo batık gemide en son altın dolu sandığı çıkarmıştır. Zira ıssız bir adada bunların herhangi bir önemi yoktur. Değerleme böylesine subjektif olunca vergi alanında bu değerin yasalarla belirlenmesi uygun görülmüştür. Yasalarımıza göre “vergi değeri”ni üye çoğunluğunun ilçe belediyesi ve vergi görevlilerinin oluşturduğu takdir komisyonları belirlemektedir.
Dolaysız vergilerde matrahlar kural olarak mükellef tarafından beyan olunur. Takdir komisyonunun meslek odalarınca seçilen üyelerinin bu işlevi ne kadar yerine getirdiği bilinmez ama varlıklarının nedeni budur.
Peki, takdir komisyonları değer takdirinde hangi kriterleri esas alacaklardır? Emlak Vergisi Kanunu'nun 31’inci maddesi, “Vergi değerlerinin takdirinde piyasa bedeli, maliyet bedeli, kira ve yıllık istihsal değeri gibi normların” dikkate alınmasını öngörmektedir. Maliye Bakanlığı tarafından yayımlanan Emlak Vergisi Kanunu 2013/1 sayılı İç Genelgesi'nde “Bu değerler tespit edilirken geçmiş dönemde yapılan takdirlere belli bir oran uygulayarak veya geçmiş yıl enflasyon oranları eklenmek suretiyle belirlenmesinde kaçınılması uyarısı yapılmıştır. Takdir edilen değerlere yapılan eleştirilerin en yaygını ise önceki vergi değerine göre %100 ve %300 gibi astronomik artış yapıldığı yönündeki eleştirilerdir. Böyle bir eleştiri kendi içinde tutarlıdır, ancak Yasanın referans aldığı piyasa bedeli göz ardı edilerek açılacak bir dava fotoğrafın tamamını göstermez. Burada dikkate değer bir husus da 2018 için takdir edilen değerlerin 2014 yılı vergi değerleriyle karşılaştırılmasıdır.
Oysa vergi değerleri her yıl yeniden değerleme oranının yarısı nispetinde artırıldığında 2018 yılı değerlerinin 2017 yılı için uygulanan vergi değerleriyle karşılaştırılması ve artış oranının buna göre hesaplanması gerekmektedir. Genelgede “Takdir işlemi sırasında gerekli hallerde teknik elemanlardan, bilirkişiden, gayrimenkul değerleme uzmanlıklarından veya gayrimenkul alım satım faaliyeti yapanlardan, organize sanayi bölgesi, serbest bölge gibi özelliği bulunan yerlerde bu birimlerin yetkili organlarının görüşlerinden faydalanılması gerektiği belirtilmiştir.
Bu iç genelgede; cadde, sokak veya değer bakımından farklı bölgelerdeki arsa ve arazı metrekare fiyatı belirlenirken bu yerdeki metrekare fiyatı en düşük olanların dikkate alınması gerektiği de vurgulanmıştır.
Dikkat edilirse değer tespitlerinin dayanağı olan hukuki metinler birikimli etkilerle hazırlanmış objektif metinlerdir.
Mükellefler tarafından açılan davalarda vergi mahkemeleri artış oranına değil, keşif ve bilirkişi incelemesi yaparak piyasa bedeli, maliyet bedeli, kira ve yıllık istihsal değeri gibi normlara bakarak karar ihdas etmektedirler.
Takdir edilen tutarları iptal eden bazı mahkeme kararlarında bir değer belirlendiği halde, bazı iptal kararlarında herhangi bir değer belirlenmemektedir.
Bu durumda yeni değer takdir komisyonları tarafından belirlenmektedir. Bu değerin, 2017 yılı için uygulanan vergi değerlerinin üzerinde olacağı bilinciyle davalar açılmalıdır.
Son günü 30.07.2017 tarihine rastlayan dava açma süresi adli tatile rastladığından bu süre 08.09.2017 tarihine kadar uzamıştır. Cadde, sokak veya değer bakımından farklı bölgelerdeki her müstakil tespit için tek kişi tarafından dava açılması mümkündür. 2017 tarifeleriyle dava açma masrafı 210 TL civarındadır; davanın kaybedilmesi halinde belediye avukatına ödenecek tutar 1.100 TL’dir.
(Kaynak: Dünya Gazetesi | 24.08.2017)
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.