Bir mülk sahibi kiraya verdiği iş yerinden gelir vergisi stopajı beyan etmediği gerekçesiyle kiracısı aleyhine alacak davası açmıştır. Ankara 12. Sulh Hukuk Mahkemesi davaya bakmış, duruşmalar yapmış, iki ayrı bilirkişi raporu almış ve bir yıl süren bir yargılama sonucunda davacının taleplerini kabul etmiştir. Kiralardan kesilen gelir vergisini şahsi bir alacağa dönüştüren bu karar, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk ve tektir. Karar, vergi dünyasında şaşkınlık hatta şok yaratacak önemdedir. Vergi gelirlerini akamete uğratma potansiyelini de taşıyan bu karar şayet onaylanırsa eşi ve benzeri görülmemiş yanlış yargı kararlarına bir ilave örnek olarak vergi ve hukuk tarihine geçecektir.
İşyeri kira stopajları Gelir Vergisi Kanunun (GVK) 94’üncü maddesi ile gelir vergisi kesintisine tabi tutulmuştur. Maddede kesintinin iş yeri sahibinin vergisine mahsuben yapılacağı vurgulanmıştır. Yani kesintiyle ön vergileme yapılmaktadır. Ayrıntısına girmeden bu ön vergilemenin bazı durumlarda nihai vergileme olduğunu belirtelim. Bu gelirlerin beyanın zorunlu olduğu hallerde ise, mülk sahipleri kesilen vergiyi ancak ve ancak ya beyanname üzerinden gelir vergilerine mahsup yaparlar, ya diğer vergi borçlarına takas ederler, ya da vergi dairesinden iadesini isterler. Mahsup, takas ve iade için vergi tutarının, kesinti yapan kiracı adına tahakkuku yeterli görülmüş, ödenmesi koşulu aranmamıştır (252 Seri No.lu GVK Tebliği). Hülasa bu kesinti, asla ve kata hiçbir şart ve ortamda kişisel bir alacak verecek davasına konu edilemez. Kaldı ki iş yeri kiraları her durumda gelir vergisi stopajına tabi değildir ve her kiracının da kesinti yapmak yetkisi yoktur. Örneğin, mahkeme kararına konu olan olaydaki gibi kiralanan taşınmazın bir iktisadi işletmeye kiraya verilmesi halinde ilk kiracının stopaj yapmaya yetkisi yoktur. Bu durumda vergi kesintisi yapması gereken ticari faaliyette bulunan alt kiracıdır. Zira bir iş yeri kiralayan şahsın bu iş yerini kiraya vermesi halinde elde ettiği gelir gayrimenkul sermaye iradıdır (GMSİ). Oysa GVK’nın 94’üncü maddesi kiraladığı iş yerinde ticari, zirai ve mesleki faaliyet icra eden şahsa kesinti yapmak zorunluluğu getirmiştir. GMSİ elde edenlerin kesinti yapma yetki ve zorunlulukları yoktur.
Mahkeme kararına konu olan olayda davacının elde ettiği gelir, kiracının konumu nedeniyle vergi kesintisine tabi olmadığı için vergi dairesinin tahakkuk işlemini yapmadığı anlaşılmaktadır. Yoksa vergi daireleri bu alacakların tarh, tahakkuk ve tahsilinde bağlı yetkiyle sorumludurlar. Mülk sahibi ise ya “bilgisizlik” ya da “ya tutarsa” mantığıyla bunu bir alacak davasına konu etmiş; duruma bakılırsa göl maya tutmaya başlamıştır. Oysa vergi kesintisi yapılmadığı için zarara uğradığını iddia eden şahıs bu iddiasını sulh hukuk mahkemesine değil, vergi dairesine taşımalıdır. Uyuşmazlık halinde ise çözüm yeri vergi yargısıdır. Elbette böyle bir konu vergi yargısına şahsi bir alacak olarak değil vergi alacağı olarak taşınabilir.
Uyuşmazlıkla ilgili düzenlenen iki ayrı bilirkişi raporunda da hayali alacağın haklı görülmesi kayda değerdir. Tabii ki bunlar davaya görevsiz mahkemenin bakmasıyla da bağlantılı. İkinci bilirkişi raporu verginin üç sacayağından müteşekkil bir heyet tarafından yazılmıştır. Yani bir akademisyen, bir vergi müfettişi bir serbest muhasebeci mali müşavirin düzenlediği bilirkişi raporunda da alacak haklı görülmüştür. Bir farkla akademisyen bilirkişinin uzmanlık alanı vergi değil, medeni hukuktur. Oysa vergi mahkemelerinde görevli hakimler işin uzmanı olarak bu konularda bilirkişiye müracaat etmezler.
“Yasanın, kiracının stopaj zorunluluğunu mükellef olup olmamasına bağlamadığı” şeklinde vergi hukukuna yabancı bir gerekçe karara konabilmiştir. Oysa konu doğal mecrasında yürüse yasal koşulları varsa vergi dairesi olmayan vergi mükellefiyetini tesis eder ve vergiyi tahakkuk eder. Yani mükellef olunmadan vergi kesintisi olmaz. Konunun uzmanı olmayan bir kalemden çıktığını gösteren karardaki diğer ifadelere yazının sınırları itibariyle girilmeyecektir.
Bu kararın devletin vergi alacaklarını akamete uğratacak bir yönü de vardır. Maazallah kararın bir içtihada dönüşmesi halinde kişiler iş yeri kiralarından gelir vergisi stopajı yapmazlar. Hatta muvazaalı alacak verecek davaları açılır. Bu davalar yürürken devlet kira ödemelerinden kesilen gelir vergisinden yoksun kalır. Aksi durumda kiracı stopaj vergisini biri devlete diğeri iş yeri sahibine olmak üzere iki kez ödemek zorunda kalır.
(Kaynak: Dünya Gazetesi | 12.08.2017)
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.