Hükümetin Eylem Planı’nda da yer alan kıdem tazminatı uygulamalarında tarafların görüşleri alınarak değişikliğe gidilmesi yeniden gündemde. Güvence, hakkaniyet, şeffaflık ve sürdürülebilirlik olmak üzere dört ayak üzerine oturtulan yeni sistemle hem çalışanı hem de işvereni koruyan bir düzenleme yapılacak.
İşçi-işveren ilişkisinden kaynaklanan dava sayısı her yıl katlanarak artıyor. İhtilaflardan kaynaklanan binlerce dosya nedeniyle yargının iş yükü de giderek ağırlaşıyor. SGK boyutu hariç iş ilişkisinden kaynaklanan davalara Yargıtay’ın 9. Hukuk Dairesi bakıyor. Bu daire tek başına yetmeyince 22. Hukuk Dairesi ve ardından 7. Hukuk Dairesi işçi-işveren ilişkisinden kaynaklanan davalarla temyiz merci olarak ilgileniyor. Buna rağmen çok sayıda işçi-işveren ilişkisinden kaynaklanan dava dosyaları bulunuyor. Bu dosyaların önemli bir bölümü ise kıdem tazminatı ihtilaflarından oluşuyor.
İHTİLAFLARIN BAŞINDA
Çalışma hayatında her daim gündeme gelen konuların başında ‘kıdem tazminatı’ yer alıyor. Kıdem tazminatı işçi açısından bakıldığında; kimi zaman ev, araba hayali, kimi zaman çocukları için çeyiz parası, kimi zaman kendi işyerini kurma parası… İşveren açısından ise önemli bir maliyet. Yargı açısından da birikmiş dosya yığını…
Kıdem tazminatı, 1936’da yürürlüğe giren ilk iş kanunumuzdan beri çalışma hayatında yer teşkil ediyor. İlk yürürlüğe girdiği dönemlerde işçinin her 5 yıllık çalışması için 15 günlük ücreti tutarında düzenlenen kıdem tazminatı, daha sonra yapılan değişikliklerle her 1 yıllık çalışması için 30 günlük ücret tutarında belirlendi.
25 Temmuz 1971 tarih ve 1475 sayılı İş Kanunu’nun kıdem tazminatına ilişkin 14. maddesi halen yürürlükte. Mevcut uygulama gereği, işçinin işe başladığı tarihten itibaren hizmet akdinin devamı süresince her geçen tam yıl için gerekli şartların da bulunması halinde işverence işçiye 30 günlük ücreti tutarında kıdem tazminatı ödenmesi gerekir.
2017’DE 81 YAŞINDA
Kıdem tazminatı uygulaması, ‘fona dönüştürülsün mü, dönüştürülmesin mi’ tartışmaları 1950’li yıllara kadar uzanıyor.
2003’te yürürlüğe giren 4857 sayılı İş Kanunu’nda da ‘fon’ modelinin benimsendiği görülüyor. Keza söz konusu kanunda ‘fon’ ile ilgili yasal düzenleme yapılıncaya kadar eski düzenlemenin (1475 sayılı kanunun 14. maddesi) yürürlükte kalacağı öngörülüyor. 2002’de Bilim Kurulu tarafından hazırlanan Kıdem Tazminatı Fonu Taslağı, bu konuda hazırlanan en somut çalışma niteliğinde. Bu taslağın ele alındığı 2004’te toplanan Çalışma Meclisi’nin en tartışmalı konusu yine kıdem tazminatı oldu. İzleyen süreçte hemen hemen her yıl gündeme gelen kıdem tazminatı ile ilgili olarak Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından değişik taslaklar üzerinde çalışmalar yapılmasına karşın kıdem tazminatı fonu kurulamadı. İşçi sendikaları da kıdem tazminatı fonu düzenlemesine hiçbir zaman sıcak bakmıyor.
Başlangıçta fon düzenlemesini arzu eden işveren kesiminin de günümüzde buna çok sıcak bakmadığı görülüyor. İşçi ve işveren kesimi arasında uzlaşma olmayınca kıdem tazminatına ilişkin öngörülen düzenlemeler rafa kaldırıldı. En son 2016’da rafa kaldırılan kıdem tazminatı yeniden gündemde.
TEKNİK ÇALIŞMALAR TAMAM
Hükümetin Orta Vadeli Programı’nın 243. maddesinde; ‘sosyal taraflarla diyalog içerisinde tüm işçilerin faydalanacağı ve bireysel hesaba dayanan bir kıdem tazminatı sistemi geliştirilecektir’ şeklinde yer alıyor. Bu doğrultuda kıdem tazminatına ilişkin teknik çalışmalar tamamlandı. Ardından Ekonomi Koordinasyon Kurulu’nda (EKK) değerlendirildikten sonra taraflara gönderilecek.
YENİ DÜZENLEME BUNLAR ÜZERİNE KURULACAK
HEM İŞÇİ HEM İŞVERENİN MENFAATİ GÖZETİLECEK
Dört ayak üzerine oturtulan yeni sistemle hem çalışanı hem de işvereni koruyan bir düzenleme yapılacak. İşçilerin en hassas oldukları konu, kazanılmış haklardan geriye gitmemek. Bu doğrultuda mevcut sistemde olduğu gibi işçilere her bir yıllık çalışmaları karşılığı 30 günlük ücret tutarında kıdem tazminatı ödemesi uygulaması devam edecek. İşçilerin hassas olduğu diğer bir husus ise geçmiş dönemlerde uygulanan Tasarruf Teşvik Fonu gibi birçok fonun iyi yönetilememesi, fon kaynaklarının amaç dışı kullanılması, kıdem ile ilgili kazanılmış haklarda geriye gidiş endişesi. Bu tür sebeplerle fon düzenlemesine karşı çıkılıyor.
BİREYSEL HESABA DAYALI FON
Hükümet söz konusu programla bir nebze de olsa işçilerin endişelerini gidermek maksadıyla ‘Bireysel Hesaba Dayalı Fon’ sistemini gündeme getirdi. Bu sistemin finansmanı, işsizlik sigortasında olduğu gibi işçi-işveren ve devletin birlikte prim ödeyeceği 3’lü ayak üzerinde oturtulacağı gibi ikili veya tekli ayak üzerinde kurulması da mümkün. Ancak bu sistem konusunda da işçi ve işveren kesiminde uzlaşma sinyalinin görülmemesi nedeniyle hükümet yüzde 100 uzlaşma yerine yüzde 70 uzlaşmayı yeterli bularak bu düzenlemeye ilişkin yasa taslağını TBMM’ye gönderecek.
AYLIK TAKİP
Yeni sistem, devlet garantisinde olacak. Ayrıca suistimallerin önlenmesi için aylık takip edilmesi öngörülüyor. Yeni sistemde işçilere tercih sunulması planlanıyor. Buna göre mevcut çalışanlar isterlerse eski sistemde kalabilecek veya işverenleri ile anlaşmak suretiyle yeni sisteme geçiş yapabilecek. İlk defa çalışmaya başlayanların ise yeni sisteme katılmasının zorunlu olması düşünülüyor.
(Kaynak: ito | 30.05.2017)
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.