Aralık ayının sonuna, bir başka deyişle mali yılın da sonuna yaklaştık. Yıl sonu, bazı sermaye şirketleri için aynı zamanda sermaye artırımının zamanını da ifade ediyor. Sermaye artırımının yapılması, bazı şirketler için zorunlu olmakla birlikte bazı şirketler için de mevzuatın doğurduğu menfaat gereği olarak karşımıza çıkmaktadır.
Önce, sermaye şirketleri için sermaye artırımının zorunluluk halini aktaralım.
Sermayesi 50.000 YTL’den az olan anonim şirketlerle sermayesi 5.000 YTL’den az olan limited şirketlere sermayelerini bu tutarlara yükseltme zorunluluğu getirilmiş ve bu durumdaki şirketlere gerekli sermaye artırımı işlemlerini tamamlamaları için belli bir süre tanınmıştı. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı'nın 2006/1 sayılı İç Ticaret Tebliği'ne göre sermayelerini aktardığımız asgari tutarlara yükseltmek için tanınan süre 31.12.2007’de dolmaktadır. Söz konusu tebliğe göre sermayesi asgari tutardan düşük kalmış şirketlerin sermayelerini yeni tutarlara yükseltmek için 31.12.2007 tarihine kadar şirket merkezinin bulunduğu yer ticaret sicil müdürlüğüne müracaat etmeleri ve tescil işlemlerini 31.12.2008 tarihine kadar tamamlamaları gerekmektedir.
Sermaye artırımı kanunen zorunlu olmadığı halde, vergi mevzuatı dolayısıyla şirket menfaati gereği sermaye artırımının gerekli olmasına yol açan müessese ise “örtülü sermaye faizi” müessesesidir.
Bilindiği gibi 5520 sayılı yeni Kurumlar Vergisi Kanunu'nda örtülü sermaye müessesesi yeniden düzenlenmiş, anlamı ve uygulanma koşulları değiştirilmiştir. Yeni düzenleme ile kurumların, ortaklarından veya ortaklarla ilişkili olan kişilerden doğrudan veya dolaylı olarak temin ederek işletmede kullandıkları her türlü borcun, hesap dönemi içinde herhangi bir tarihte kurumun öz sermayesinin üç katını aşan kısmı, ilgili hesap dönemi için örtülü sermaye kabul edilmiştir. Bir başka anlatımla müessese örtülü sermayeye karşı bir oto-kontrol müessesesi olmaktan çıkmış, kurumların borç maliyetlerini gider olarak yazma sınırını belirleyen bir müesseseye dönüşmüştür.
Alınan borçların örtülü sermaye sayılan kısmı için ödenen veya hesaplanan faiz, kur farkları, vade farkları ve benzeri giderler 5520 sayılı kanunun 11/b maddesi gereğince kurum kazancının tespitinde indirim konusu yapılamamaktadır. Yani kanunen kabul edilmeyen gider olarak dikkate alınması gerekmektedir. Öte yandan bu tutarlar, ilişkili kişiye dağıtılan kâr payı olarak nitelendirilmekte, ödeme yapılanın gerçek kişi olması halinde stopaj mükellefiyeti doğmakta ve geliri elde eden açısından kâr payı statüsünde vergilendirmeye yol açmaktadır.
Kanun koyucu mukayesede kolaylık olması bakımından öz sermayenin hesap dönemi başındaki öz sermaye olduğunu hükme bağlamıştır. Nitekim Kurumlar Vergisi'ne ilişkin 1 sayılı genel tebliğde öz sermaye ölçütüne ilişkin olarak şu açıklama yer almıştır:
“Öz sermaye kavramı; kurumun Vergi Usul Kanunu uyarınca tespit edilmiş olan hesap dönemi başındaki öz sermayesini ifade etmektedir. Vergi Usul Kanunu'nun 192'nci maddesi uyarınca öz sermaye, aktif (mevcutlar ile alacaklar) toplamı ile borçlar arasındaki farktır. Yeni kurulan kurumlar bakımından kuruluş tarihinde anılan kanuna göre tespit edilen öz sermaye tutarı, hesap dönemi başındaki öz sermaye olarak dikkate alınacaktır. Buna göre, kurumların yapmış oldukları borçlanmaların örtülü sermaye olup olmadığı yönündeki tespit, hesap dönemi başındaki bilançoda yer alan öz sermaye ile kıyaslanmak suretiyle yapılacaktır. Kurumun dönem başı öz sermayesinin sıfır veya negatif değerler taşıması durumunda, söz konusu kurumun ortak ve ortaklarla ilişkili kişilerden yaptığı borçlanmaların tamamı örtülü sermaye olarak değerlendirilecektir.”
Bu durum kurumlara, dönem başında öz sermayelerini gerekli şekilde oluşturarak, dönem içinde örtülü sermaye durumunun oluşmaması için borçlanmalarını önceden planlayabilme olanağı sağlamıştır. Dolayısıyla kurumlar ilişkili kişilerden alınan borçlar dolayısıyla yüklendikleri maliyetleri ne tutara kadar gider yazabileceklerini önceden belirleme olanağına kavuşmuşlardır.
2008 yılı bakımından 2007 yılı sonu itibariyle geçerli olan öz sermaye miktarı, maliyetleri gider yazılabilecek borçların belirlenmesinde temel teşkil edecektir. Örtülü sermaye kapsamına giren borçları bulunan kurumların sermayelerini dış kaynaklardan artırmak suretiyle, bir başka deyişle bu şekilde öz sermayelerini artırmak suretiyle, ilişkili kişilerden borçlanmalarda daha uygun bir konum yaratmaları mümkündür. İç kaynaklardan yapılacak sermaye artırımının ise öz sermayeyi artırıcı bir etki yaratmaması dolayısıyla konumuz açısından bir faydası bulunmamaktadır.
Bu nedenle ilişkili kişilerden borçlanan kurumların örtülü sermaye müessesesi açısından konumlarını değerlendirmeleri ve gerekiyorsa 2008 yılı öz sermayelerinin yüksek olması için, yılın şu son günlerinde gerekli sermaye artırımını yapmalarında yarar vardır.
(Kaynak: Referans Gazetesi | 24.12.2007)
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.