Transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü kazanç dağıtımı müessesesi, her ne kadar kanunen kabul edilmeyen giderlere ilişkin düzenlemeler arasında yer almışsa da gerçekte bir oto-kontrol müessesesi olarak, kurumlar vergisinin başlıca konularından birisidir. Müessese, vergi incelemeleri içerisinde de aynı derecede öneme sahiptir ve incelemelerin yoğunlaştığı konulardan biridir. Son günlerde transfer fiyatlandırması konusunda mevzuat bazında dikkatle izlenmesi gereken önemli gelişmeler olmaktadır.
Bu gelişmelerden ilki, Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından hazırlanan ve kamuoyu ile paylaşılan 3 sayılı Genel Tebliğ Taslağı. Önce bu metne bir göz atalım.
Bilindiği gibi KVK’nın 13. maddesinin 7. fıkrasında müessesenin uygulanması, “tam mükellef kurumlar ile yabancı kurumların Türkiye'deki işyeri veya daimi temsilcilerinin aralarında ilişkili kişi kapsamında gerçekleştirdikleri yurt içindeki işlemler nedeniyle kazancın örtülü olarak dağıtıldığının kabulü Hazine zararının doğması şartına” bağlanmıştır. Her ne kadar Kanunda, “Hazine zararından kasıt, emsallere uygunluk ilkesine aykırı olarak tespit edilen fiyat ve bedeller nedeniyle kurum ve ilişkili kişiler adına tahakkuk ettirilmesi gereken her türlü vergi toplamının eksik veya geç tahakkuk ettirilmesidir” hükmüne yer verilmişse de, Hazine zararının tespitinde hangi vergilerin nasıl dikkate alınacağı ve hazine zararının hesaplanması konuları tartışmalıdır. Tebliğ taslağı, Hazine zararının kapsamı, nasıl hesaplanacağı ve özellikle katma değer vergisinin sorunun çözümüne etkisi konularını örneklerle açıklığa kavuşturmaktadır. İdari anlayışı ifade eden ve önümüzdeki günlerde Resmi Gazete’de yayınlanacağını düşündüğümüz taslak, benimsediği anlayışın doğruluğu veya yanlışlığı bir kenara, bir konuyu açıklığa kavuşturması yönüyle önemli bir metindir.
Taslakta ayrıca transfer fiyat tespit yönetmelerine ilişkin örnekler geliştirilmekle birlikte özellike “yıllık belgelendirme” konusunda önemli açıklamalar yer almaktadır. Özellikle çok uluslu işletmeleri ilgilendiren şekilde “ülke raporu” ve “ülke bazlı raporlama” ihdas edilmektedir. OECD içerisinde BEPS çalışmaları (Uluslararası matrah aşındırması ve kâr aktarımı yoluyla vergi erezyonunu önleme çalışma grubukapsamında ihdas edilmeye çalışıldığını düşündüğüm “ülke bazlı raporlama”, çok uluslu işletmelerin diğer ülkelerdeki grup şirketleri ile ilgili bilgileri verme konusundaki hassasiyetleri dolayısıyla bazı sıkıntılara yol açacak niteliktedir. Zaten bu konudaki kanaatim, ülkemizin BEPS ile ilgili olarak “kraldan çok kralcı” olduğu ve BEPS’in neticede sadece çok uluslu denetim şirketlerini zengin etmeye yarayacağı yönünde.
Transfer fiyatlandırması yönünde ikinci önemli ise gelişme 6 sayılı KDV Genel Tebliği ile yaşanmıştır. Genel tebliğ ile “İndirim hakkına sahip mükelleflerin ithalat matrahında, transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü kazanç dağıtıldığının tespit edildiği durumlar nedeniyle fazla veya yersiz ödenen vergiler, bu mükellefler tarafından indirim hesaplarına alındığından iade edilmez. İthalat sırasında fazla veya yersiz ödenen bu vergiler ile ilgili olarak indirim hesaplarında herhangi bir düzeltme yapılmasına gerek bulunmamaktadır. Bu uygulama yurtdışından temin edilen hizmetlere (gayri maddi hak ödemeleri dâhil) ilişkin sorumlu sıfatıyla beyan edilerek ödenen vergiler için de geçerlidir” düzenlemesi yürürlüğe konulmuştur.
Bu düzenlemeye göre ithalatçı bir firma yurt dışındaki ilişkili bir şirketten emsaline göre yüksek fiyatla ithalat yapsa ve saptansa dahi, gümrükte emsali aşan bedele göre fazladan ödediği veya (hizmet ithalatında) sorumlu sıfatıyla vergi dairesine fazla ödediği KDV düzeltilmeyecek, fazla ödenen KDV’nin kanunen kabul edilmeyen gider KDV’si olarak reddedilmeyecektir.
Maliye Bakanlığı bu düzenlemesi ile ilişkili şirketlerden veya grup şirketlerden mal veya hizmet ithal eden yahut yurt dışı şirketlere gayri maddi hak bedeli ödemesi yapan şirketleri, ayrımcılık yaparak korumuş ve kollamış olmaktadır. Çünkü bakanlığın görüşü, ilişkili şirketlerden mal veya hizmet alımlarında emsale göre fazla ödenen bedele tekabül eden KDV’nin indirilemeyeceği yönündedir. Şimdi yurt için ilişkili kişiden emsale göre pahalı mal alındığında, emsali aşan kısma tekabül eden KDV indirilemeyecek, ama bu alış yurt dışından olursa indirilebilecektir. (Üstelik bu KDV yurt içi ilişkilerde hazine zararının tespitinde de nazara alınmaktadır.)
Bakanlığın bu şekilde bir ayırım yapma yetkisi de ne KVK’da ne KDVK’da yoktur. Burada çelişkiyi giderip eşitliği sağlamak için, aynı yorumun yurt içi mal veya hizmet alımlarına da teşmil edilmesi gerekmektedir. Kaldı ki daha önceki yazılarımda da vurguladığım gibi örtülü sermaye veya örtülü kazanç dağıtımı üzerinden ödenen KDV’nin indirimine hukuksal engel de yoktur, yorum sorunudur. En azından yargının yorumunda artık bu konuyu da değerlendirerek karar vermesi gerekecektir.
Üçüncü gelişme de gelecek yazımda.
(Kaynak: Dünya Gazetesi | 09.06.2016)
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.