Finansal piyasalardaki her dalgalanma işletme yöneticilerinin yüreğini hoplatıyor. Dünyanın büyük finans işletmeleri zarar açıklamaya başladı ve her kıvılcımın ne zaman söneceği belli olmuyor. İç içe geçmiş finans piyasaları, getirdiği fırsatlarla birlikte karmaşıklaşmakta ve riskler meydana getirmektedir. Artık işletmeler için, cari açık, küresel kredi sisteminde tıkanma, borsalarda düşüş, kur riski, faiz riski, petrol fiyatlarında yükselme, emtia fiyatlarında dalgalanma ve faiz riski gibi iç içe geçerek yumak haline gelmiş sorunlarla uğraşmak zorunluluktur. Türkiye gibi korumacılıkla yetişen işletmecilerin GB ortamında verdiği mücadele takdire şayan olmakla birlikte, mali küreselleşmenin getirdiği yeni ortamın tamamen farklı olduğu gerçeği unutulmamalıdır.
Son günlerde yaşanan dalgalanmaların en çok tehdit ettiği işletmeler, döviz açığı olan işletmelerdir. Merkez Bankası yöneticilerinin aralıklarla yaptığı uyarılara rağmen işletmeler ısrarla kur riskinin getirdiği fırsattan kâr elde etme çabasındadır. Fakat dünya son yirmi yılda ibret alınacak sayıda döviz krizi yaşadı. Kurdaki düşüşe rağmen kur dalgalanmaları dolayısıyla işletmelerin kur riskine maruz oldukları unutulmamalıdır. Muhtemel kur artışları işletmeler açısından içinden çıkılamaz mali pozisyona sürükleyebilir. İşletmelerin kur riski yönetimi uygulamalarına rağmen ciddi mali zararlarla karşılaştığı da bir gerçektir.
Kur riski tek sorun olsaydı çözüm üretilebilirdi, fakat rekabet gücünün korunması sorunuyla birleşince tehdidin şiddeti artmaktadır. Son yıllarda değer kazanan TL, işletmeleri hem ithalat hem de yabancı menşeli firmalar karşısında aciz duruma getirmiştir. İşletmelerin yoğun döviz borcuyla uluslararası ölçekteki işletmelerle rekabet etmesi beklenemez.
Kur riski ve rekabet gücü dışında sorunlar da işletme yöneticilerinin karşısında beklemektedir. Bunlardan ilki, kamu kaynaklı reel faizlerin yüksekliğidir. Bu sorun işletmelerin dövize ikâme borçlanma politikası üretmesini engellemektedir. Yine atıl fonların işletmelere yatırım yerine faize bağlı araçlara yönelmesi, işletmeler açısından bu dönemde bir handikaptır. Diğer sorunlar arasında, tedarik önemlidir. İşletmelerin hammadde ve sermaye girdilerini ucuz döviz politikası sebebiyle yurtdışından temin etmesi dövizde yükselme durumunda iç piyasadan karşılanıncaya kadar zaman geçecektir. Ayrıca iç piyasaya yönelme maliyet enflasyonuna neden olabilir ve işletmelerin krizdeki tüketici piyasalarına kolayca yansıtılmasına imkan tanımayabilir.
Finansal sorunlar yumağının içinden çıkılmasında kamu ve reel sektöre ortak politika üretebilme yeteneğinin etkili olacağı ortadadır. Kamu sektörü işletmelerin piyasa değiştirmesine imkan tanıyacak para akımı sağlaması ilk çözüm olabilir. Ekonomideki büyümenin ve sosyal sorunların çözümlenmesi için alt gelir grupları gibi doğrudan piyasaya para veren iktisadi birimlerin refah seviyesinde yapılacak iyileştirmeler hem piyasaya, hem de topluma bir nefes aldırabilir. İkincisi, işletmelerin kendilerinin üretebileceği stratejiler önemlidir. İşletmeler öncelikle iş planı hazırlayarak aşamalı geçiş stratejisi izleyebilir. Bu strateji öncelikle ihracat geliri elde eden işletmelerin döviz borçlarını vadeli işlemlerle sabitlemesi ve nakit hacmine bağımlı olarak satış miktarının sabitlenmesi şeklinde başlayabilir. Büyümenin işletme planları içersinde yürütülmesi, yani dışarıdan gelen ani sipariş artışları uyum sağlamak yerine, siparişleri gerekirse reddetme pahasına planlı hareket etmek, uzun dönemde yatırım maliyetlerinden korunma sağlaması nedeniyle avantaj sağlayabilir.
Aslında bütün tehlikeli süreçleri yürütmenin temel yolu Türk işletmelerinin temel işletme fonksiyonu olarak, risk yönetimi birimini ilave etmeleri bütün krizlerde çözüm yeteneklerini artırabilecek bir düzenlemedir. Risk yönetimi birimi, yönetim, muhasebe, pazarlama ve üretim fonksiyonlarına entegre çözüm üretecek bir birim olarak ihdas edilmelidir. Risk ölçümü, risklerin tahmini ve dinamik strateji geliştirme gibi fonksiyonları üstlenecek bu birim işletmelerimizin dalgalı bir küresel finans sisteminde hareket ettiği unutturmayacaktır. Ayrıca çok sayıda yetiştirilmesine rağmen değerlendirilmeyen işletme ve finans eğitimi alan kişilerin faydalı olmasına sağlanabilecektir. Uluslararası işletmelerin 1970'lerde geliştirdiği risk yönetimi birimini, bizim işletmelerimizin küresel finans piyasalardan gelen her dalgada boğulma riskine karşın görememeleri ilginçtir. Basel II'nin ufukta görünmesi de risk yönetimi konusunda işletme yöneticileri için önemli bir uyarıdır.
(Kaynak: Dünya Gazetesi | 16.11.2007)
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.