Vergi hukukunda en ağır yaptırımlar defter ve belgelerin ibraz edilmemesi içindir: KDV indirimlerinin reddi, gecikme faizi, üç kat vergi ziyaı cezası, özel usulsüzlük cezası, hürriyeti bağlayıcı cezalar. Bunun şöyle bir mantığı var. Eğer bir mükellef defter ve belgelerini gizliyorsa demek ki yasalarda öngörülen suçların en ağırını işlemiştir. Yoksa defter ve belgelerini niçin gizlesin? O halde öyle müeyyideler konsun ki mükellef işlediği suçun ve kayba uğrattığı vergilerin sonucuna razı olarak defter ve belgelerini ibraz etmek zorunda kalsın. Kamu yararı adına doğru mantık; ancak burada şöyle bir durum var: Vergi incelemelerinde defter ve belgeler bir kez istenmekte, 15 gün süre verilmekte, bu 15 günlük süre içerisinde defter ve belgeler ibraz edilmediği takdirde, mükellef sonradan defter ve belgelerini ibraz etse dahi artık “incelemenin şekli ve içeriği değişti” denerek defter ve belgeler alınmamaktadır. Bu andan sonra incelemeciler yönünde incelemenin konusu defter ve belgelerin ibraz edilmemesidir. Danıştay ise defter ve belge isteme yazısının mükellefin bilgisine girmesi şartıyla mücbir sebep olmaksızın ibraz edilmemesi durumunda, mahkemelerin defter ve belgeleri incelemeyeceği yönünde kararlar ihdas etmiştir. Danıştay’a göre defter ve belgelerin ibraz edilmemesinde mücbir neden veya haklı neden varsa bu mükellefin mal ve hizmet satın aldığı alıcılardan temin ettiği faturalarda yazılı KDV tutarlarının indirimleri kabul edilebilir. Ancak eğer mücbir neden veya haklı bir neden yoksa faturalarını ibraz etse de, gerçekten yüklense de, bu iddialar dinlenmediğinden bu faturalarda yazılı KDV’nin indirimi kabul görmemektedir.
Hiç kuşku yok ki vergi uygulamalarında defter ve belge gizlenmesi somut olaya göre birçok boyutu olan oldukça hassas bir konudur; bu alandaki esnek uygulamalar, defter ve belge ibraz edilmemesini yaygınlaştırmak gibi arzu edilmeyen sonuçlar doğurmaya müsaittir. Ancak böylesine hassas ve son derece ağır müeyyideleri olan bir konuda mükellefin defter ve belge ibraz etmeyeceği yönündeki iradesi somut olarak belirlenmemiş ise, mükellefe ikinci bir şans tanımak bir bakıma bir teyitleşmek gerekmez mi? Aslında bu soruyu sorduran yasadaki bir hüküm.
Vergi idaresi defter ve belgeleri VUK’un 256’ncı maddesini gerekçe yaparak istemektedir. Defterleri 256’ncı maddeye göre isterken kanunun 14’üncü maddesine göre ise süre tanımaktadır. VUK’un 14’üncü maddesine göre bu sere 15 günden az olamaz. VUK mükerrer 355’te ise 256’ncı madde hükmüne uymayanlara kesilecek cezaları belirlenmiştir. İşte defter ve belgelerini ibraz etmeyenlere ikinci kez süre verileceği bu mükerrer 355’te yazılı. VUK mükerrer 355’in birinci fıkrasına göre defter ve belgelerin tayin olunan sürede ibraz edilmemesi halinde özel usulsüzlük cezası kesileceği belirtilmiştir. Maddede kesilecek cezaların tutarı yönünden mükellefl er önem derecelerine göre üç guruba ayrılmış ve 2016 yılı için sırasıyla bin 370 TL, 690 TL ve 340 TL özel usulsüzlük cezası kesileceği öngörülmüştür. Maddenin 3’üncü fıkrasında ise “Özel usulsüzlük cezası kesilmesine rağmen mecburiyetleri mecburiyeti yerine getirmeyenlere yeniden süre verilerek bu mecburiyetleri yerine getirmeleri tebliğ olunur. Verilen sürede bu mecburiyetlerin yerine getirilmemesi halinde (…) özel usulsüzlük cezaları iki kat uygulanır.” denilmiştir. Ne var ki geçerli bir mazeret bildirmediği sürece defterlerini ibraz etmeyenlere böyle ikinci kez süre verilmediği malumdur. Peki, o halde “yeniden süre” verilmesini öngören bu hükümle ne amaçlanmıştır? Kurallar iki niyetle konur: İyi niyet veya suiniyet.
Yasa koyucunun niyetini sorgularken her iki durumu da dikkate alalım. Yani iyi niyetten söz edilecekse mükellefin gerçek iradesini kuşkuya yol açmayacak şekilde saptamak için ikinci kez süre ile defter ve belgelerini ibrazının sağlanması amaçlanmıştır. Suiniyet hali ise tam tersine mükellefe ceza kesmek bahanesi yaratmak için bu kuralın düzenlendiğidir. Hiç kuşku yok ki, Yasa koyucunun niyetini sorgularken iyi niyeti esas almak zorundayız. Şu halde bu yaptırımlarla mükellefl erin vergi yasalarına uyumu sağlanmak istenmiştir. Asli amaç defter ve belgelerin ibrazını sağlamak olduğuna göre demek ki yasa koyucu bunu ilkinde sağlanamayabileceğini, mükellefe ikinci bir hak tanınması gerektiğine inanmıştır. Aksi durumda kural koyan iradenin, idareye keyfi geldiğinde özel usulsüzlük cezası kesmesi için bu hükmü çalıştırması yönünde yetki verdiği gibi bir mana çıkmaktadır. Vergi Usul Kanu’nun yeniden yazıldığı bugünlerde konu üzerinde durulmasını gerektirecek bir öneme sahiptir.
(Kaynak: Dünya Gazetesi | 02.02.2016)
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.