Ayni ve nakdi yardımların Kurumlar Vergisi indiriminden yararlanabilmesi için makbuz karşılığı ve karşılıksız yapılması gerekiyor. Ayrıca ayni yardımlarda bağış yapılan malın cinsinin ve miktarının hazırlanan belgede yer alması şart.
BAĞIŞA ESAS KURUM KAZANCI
SORU: Kurumlar Vergisi Yasası’nın 10/1-c maddesi uyarınca “Genel ve özel bütçeli kamu idarelerine, il özel idarelerine, belediyelere ve köylere, bakanlar kurulunca vergi muafiyeti tanınan vakıflara ve kamu yararına çalışan derneklerle bilimsel araştırma ve geliştirme faaliyetlerinde bulunan kurum ve kuruluşlara makbuz karşılığında yapılan bağış ve yardımların toplamının o yıla ait kazancının yüzde 5’ine kadar olan kısmı Kurumlar Vergisi beyannamesi üzerinde ayrıca gösterilmek şartıyla, kurum kazancından indirim konusu yapılmaktadır. Biz kurum olarak bir kamu kuruluşuna ihtiyaçları için ayni ve nakdi nitelikte bağışta bulunuyoruz. Bu indirimin yapılabilmesi için dikkate alınması gereken kurum kazancı nasıl hesaplanacaktır?
YANIT: Kurumlar Vergisi Yasası’nın 10/1-c maddesinde yer alan kurum ve kuruluşlara bağış yapılırken dikkate alınması gereken koşullar şunlardır:
* Bağış, makbuz karşılığında yapılacaktır.
* Bağış, karşılıksız ve koşulsuz olacaktır.
* Bağış, sadece ilgili dönem kazancından indirim konusu yapılacaktır.
* Beyanname üzerinde yapılan bağış indirim olarak gösterilecektir.
Beyanname üzerinde gösterilen matrahı aşan bağış ertesi yıl indirim konusu yapılamaz.
Beyanname üzerinde indirim konusu yapılacak bağış ve yardım tutarının tespitinde esas alınan kurum kazancı, zarar mahsubu dahil giderler ile iştirak kazançları istisnası düşüldükten sonra, indirim ve istisnalar düşülmeden önceki tutarıdır. Bir başka anlatımla indirime esas alınacak kurum kazancı aşağıdaki formüle göre hesaplanacaktır.
Kurumlar Vergisi Yasası’nın 10/1-c maddesine göre indirim konusu yapılabilecek bağış ve yardım = [( Ticari bilanço kârı-İştirak kazançları-Geçmiş yıl zararları) x 0,05]
Yukarıda da vurgulandığı gibi ayni ve nakdi olarak yapılan bağış ve yardımların Kurumlar Vergisi mükellefleri tarafından beyanname üzerinde indirim konusu yapılabilmesi için mutlak suretle makbuz karşılığı bağışlanmış olması ve bu bağışın herhangi bir koşula bağlanmamış olması gerekmektedir.
Ayrıca ayni bağış ve yardımın işletmenin aktifinden veya stoklarından çekilerek bağışlanmış olması durumunda, mükelleflerin işletmeden çekip bağışladıkları bu değerler için fatura düzenlemeleri, düzenlenen faturanın arka yüzüne faturada belirtilen değerlerin ilgili kamu kurum ve kuruluşu tarafından bağış veya yardım olarak alındığına ilişkin bir yazılı açıklama konularak yetkililer tarafından imzalanmış olması gerekmektedir.
Bağış konusu malların veya değerlerin, piyasadan temin edilerek ilgili kuruma bağışlanmış olması halinde de bağışlanan malın veya varlıkların bağış için düzenlenen belgede hiçbir duraksamaya meydan vermeyecek şekilde cins ve miktar belirtmek suretiyle yer alması gerekmektedir. Bu bağlamda da bağış konusu varlıklara ilişkin olarak düzenlenmiş bulunan satın alma faturasının arka yüzünü de bağışı teslim alan kuruluş yetkilileri imzalamış olacaklardır.
Nakdi bağışlarda ise yapılan bağış ya makbuzla kanıtlanacak veya ilgili kurumun banka hesabına yatırılan bedel banka dekontu ile kayıtlara intikal ettirilmiş olacaktır. (V. Seviğ)
AVUKATLARIN İCRADAN TAHSİLATI
SORU: İcra daireleri tarafından alacaklı avukatına ödenmesine karar verilen vekâlet ücretlerinin belgelendirilmesinde ortaya çıkan sorunlar halen devam etmektedir. Bu konuda yeteri kadar bilgi sahibi değiliz. Konunun açıklanmasını istiyoruz.
YANIT: İcra daireleri tarafından borçludan alınarak müvekkili adına takibatı gerçekleştiren alacaklı avukatına ödenmesine karar verilen avukatlık (vekâlet) ücretinin belgelendirilmesine yönelik uygulama Vergi Usul Yasası 356 Sıra Numaralı Vergi Usul Yasası Genel Tebliği ile açıklanmış bulunmaktadır.
Söz konusu yönlendirme ve oluşan yargı kararları doğrultusunda “icra dairelerince borçludan alınarak müvekkili adına takibat yapan alacaklı taraf avukatına ödenmesine karar verilen vekâlet ücretlerinin avukata ödendiği anda, avukat tarafından borçlu adına en az iki örnek serbest meslek makbuzu düzenlenecek olup, düzenlenen bu makbuzlardan birisi ödemeyi yapan memura verilecektir.”
Bunun dışında vekâlet ücretini hak kazanan bir avukatın söz konusu alacağının tahsili aşamasında başkaca belge düzenlemesine gerek bulunmamaktadır.
Ayrıca söz konusu vekâlet ücreti için düzenlenen serbest meslek makbuzunun da yetkili icra memurluğunca imzalanması zorunluluğu da yoktur.
Bazı hallerde icra memurlarınca serbest meslek makbuzunun ödeme yapılmadan önce talep edildiği ifade edilmesine rağmen söz konusu makbuzun ancak ödeme anında düzenlenmesi ve verilmesi gerekmektedir. (V. Seviğ)
TASFİYE BİTİMİNDE KDV
SORU: Biz adi ortaklık halinde faaliyet gösteren iki kardeşiz. Son yıllarda yaşanan ekonomik değişime ayak uyduramadığımız için işyerimizi kapatmaya ve dolayısıyla işimizi tasfiye etmeye karar verdik.
Son aylarda yaptığımız işler azaldığı için daha önce yüklenmiş bulunduğumuz katma değer vergilerini de müşterilerimize sattığımız mallar üzerinden alınan Katma Değer Vergisi'nden indirim konusu yapamadık. Bu durumda tasfiye sırasında bu vergileri nasıl değerlendirmemiz gerekmektedir?
Bu konuda yeteri kadar bilgi sahibi değiliz.
YANIT: Katma Değer Vergisi Yasası’nın 29/2. maddesi uyarınca “Bir vergilendirme döneminde indirilecek Katma Değer Vergisi toplamı, mükellefin vergiye tabi işlemleri dolayısıyla hesaplanan Katma Değer Vergisi toplamından fazla olduğu takdirde aradaki fark sonraki dönemlere devrolunur ve iade edilmez.”
Ayrıca söz konusu yasanın 58. maddesinde hükme bağlandığı üzere “Mükellefin vergiye tabi işlemleri üzerinden hesaplanan Katma Değer Vergisi ile mükellefçe indirilecek Katma Değer Vergisi, Gelir ve Kurumlar Vergisi matrahlarının tespitinde gider olarak kabul edilmez.”
Diğer yandan, işin terk edilmesi halinde, işini terk eden mükellefler, mevcutlarını terkten önce satış ve benzeri yollarla tasfiye ettikleri takdirde teslim bedeli üzerinden, mevcutlar tasfiye edilmemişse, işletmeden çekiş göstererek Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 3/a maddesi gereğince emsal bedeli üzerinden vergi hesaplayıp beyan etmek zorundadırlar. Hesaplanan bu vergilere rağmen indirilemeyen Katma Değer Vergisi kalırsa, indirim yoluyla giderilemeyen bu vergilerin Gelir ve Kurumlar Vergisi matrahının tespitinde gider ve maliyet unsuru olarak göz önüne alınması mümkün bulunmaktadır.
Bu bilgiler ışığında adi ortaklığınızın tasfiye edilmesi sonucu mükellefiyetinin sona ermesi nedeniyle üzerinizde kalan ve indirim yoluyla giderilemeyen ve sonraki döneme devrolan Katma Değer Vergisi'nin ortakların hisseleri oranında gider veya maliyet unsuru olarak dikkate alınması gerekmektedir.
YARGI KARARLARINDA
TİCARİ KAZANÇ
Danıştay 7. Dairesi E. 2001/1959 K. 2004/592 T. 4.3.2004
Davacının 1984 yılında satın aldığı arsa üzerinde 1985 yılında başladığı inşaatı, 1991 yılında tamamladığı ve bu şekilde elde ettiği dört daire ve bir dükkânı 1998 yılında sattığı olayda; bu satışların davacının gayrimenkul alım satım işiyle devamlı olarak uğraştığını göstermemesi ve söz konusu satışların ticari bir nitelik kazandığı yolunda başkaca bir tespitin de olmaması sebebiyle davacının elde ettiği kazanç ticari olarak nitelendirilemez.
Danıştay Vergi Dava Daireleri Genel Kurulu E. 2002/467 K. 2002/625 T. 27.12.2002
Gelir Vergisi Kanunu'nda ticari faaliyetin açık bir tanımı yapılmamışsa da arızi ticari muamelelerden sağlanan kazançların arızi kazanç olarak sayılmış olması, ticari faaliyetin devamlı ve mutat yapılması gerektiğini göstermekte olup, devamlılığın ölçüsü ise ticari bir organizasyonun varlığıdır. Buna göre ticari işletmesinin aktifine kayıtlı otobüsü 20.9.1993 tarihinde satarak bu tarih itibariyle mükellefiyetine son veren yükümlünün, taşımacılık faaliyetinde kullandığı bu aracın satışının ticari faaliyet kapsamında değerlendirilmesi gerekmekte olup, satış tarihi itibariyle işin terk edildiği yolunda vergi dairesine bildirimde bulunmuş olmasının, araç satışının ticari faaliyet kapsamında yapılmış bir teslim olduğu gerçeğini değiştirmeyecek olması sebebiyle davacının bu satıştan elde ettiği kazanç arızi değil, ticari kazançtır.
Danıştay Vergi Dava Daireleri Genel Kurulu E. 2001/338 K. 2002/79 T. 15.2.2002
Davacı hakkında düzenlenen vergi inceleme raporu ve eklerini oluşturan banka kayıtları, tapu sicil müdürlüğü ve icra dairesi kayıtları ve borçluların ifadelerinden yükümlünün 1994 ila 1998 yıllarında aynı ve değişik kişilere bir veya birden çok kez, bu kişilere ait müşteri çeklerini kırmak suretiyle veya senet veya gayrimenkul satış senetleri karşılığı borç para verdiğinin anlaşıldığı olayda; Danıştay’ın süre gelen içtihatları ile aralarında yakın akrabalık bağı veya iş ilişkisi bulunmayan kişiler arasında önemli miktardaki paraların günün ekonomik koşullarında karşılıksız olarak alınıp verilemeyecek olması ve bir yılda birden çok veya aynı kişiye birden çok yılda borç para verilmesinin ikrazatçılık olarak kabul edilecek olması sebepleriyle davacının elde ettiği gelir ticari kazanç olarak vergilendirilmelidir.
Danıştay 3. Dairesi E. 1998/2840 K. 1999/2547 T. 17.6.1999
Davacının noterlikçe düzenlenen zilyetliğin devri senedi ile 1975 yılında babasından devraldığı, 1989 yılında 24 parsel olacak şekilde özel parselasyona tabi tuttuğu ve 1992’de orman kadastro komisyonu tarafından Hazine adına orman alanı dışına çıkarılan araziyi muhtelif yıllarda parça parça satması neticesinde hakkında Gelir Vergisi Kanunu’nun 37/4. maddesine göre cezalı tarhiyat yapılmış ise de olayda satmak amacıyla taşınmaz alınması söz konusu olmayıp zilyetliğinde bulunan taşınmazları sattığı açık olan davacının, taşınmazları satın alma yoluyla iktisap ettiğinin kabul edilemeyecek olması, sadece satışta devamlılığın ticari faaliyetin varlığını kanıtlamaya yetmeyecek olması ve davacının 1975 yılından beri zilyetliğinde bulunan taşınmazları satması nedeniyle olayda davacının taşınmaz satışından elde ettiği gelir, ticari kazanç olarak nitelendirilemez.
ÖZELGELERDE
Kurumlar Vergisi istisnaları
1. Gelir İdaresi Başkanlığı’nın 27.2.2007 tarih ve 16811 sayılı özelgesi
“KVK’nın 5. maddesinin h bendi uyarınca, 1.1.2006 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere, yurtdışında yapılan inşaat, onarım, montaj işleri ile teknik hizmetlerden sağlanarak Türkiye’de genel sonuç hesaplarına intikal ettirilen kazançlar Kurumlar Vergisi'nden istisnadır. Genel olarak teknik hizmetler ise etüt, proje, tamir, bakım ve onarım şeklinde ifade edilebilir. Bu madde düzenlemesi gereğince, bir şirketin, yurtdışında bulunan firmalara yurtdışındaki inşaat işleri için proje çizimi şeklinde yurtdışında teknik hizmet vermesi, maddede belirilen faaliyetlerdendir. Bu hizmetlerden sağlanan kazanç, Türkiye’de genel netice hesaplarına aktarılmış olması şartı ile istisnadan yararlanabilir. Ayrıca, yurtdışında verilmiş olan bu teknik hizmetin, yurtdışında mükellefiyet kaydı bulunan Türkiye’de mukim bir firmanın yurtdışındaki şubesine verilmiş olması halinde de aynı şekilde istisnadan yararlanılabilir. Ancak, bu işlerle ilgili düzenlenen faturalarda, faturanın yurtdışında yapılan bir iş için düzenlenmiş olduğuna dair şerh konulması gerekir.”
2. İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 13.10.2006 tarih ve 200023 sayılı özelgesi
“KVK’nın 5. maddesinin e bendi düzenlemesine göre kurumların, en az iki tam yıl süreyle aktiflerinde yer alan taşınmazlar ve iştirak hisseleri ile aynı süreyle sahip oldukları kurucu senetleri, intifa senetleri ve rüçhan haklarının satışından doğan kazançların yüzde 75’lik kısmı Kurumlar Vergisi'nden istisnadır. Madde gerekçesinden de anlaşılacağı üzere, taşınmazların bu istisnaya konu edilebilmesi için Medeni Kanun’un 705'inci maddesi gereğince kurum adına tapuya tescil edilmiş olması gerekir. Bu hüküm ve açıklamalara göre şirket tarafından vadeli olarak satın alınan gayrimenkulün, iki yıldan fazla süredir şirket aktifinde kayıtlı olmasına rağmen tapuda şirket adına tescil işlemleri yapılmasından bu yana henüz iki tam yıl geçmediğinden, gayrimenkulün satışı halinde KVK’nın 5/3 maddesinde düzenlenen istisnadan yararlanılması mümkün değildir.”
3. İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 16.11.2006 tarih ve 21951 sayılı özelgesi
“KVK’nın 5. maddesinin e bendi düzenlemesine göre kurumların, en az iki tam yıl süreyle aktiflerinde yer alan taşınmazların satışından elde edilen kazancın yüzde 75’i vergiden istisnadır. Ancak, şirketin bu istisnadan yararlanabilmesi için bu taşınmazın, şirket adına tapuya tescil edilmiş olması gerekir. Diğer yandan, 4562 sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu’nun 18/3. maddesinde, katılımcılara tahsis veya satışı yapılan arsaların hiçbir şekilde tahsis amacı dışında kullanılamayacağı, bu arsaların katılımcıları ve mirasçıları tarafından borcun tamamı ödenmeden ve tesis üretime geçmeden satılamayacağı, devredilemeyeceği ve temlik edilemeyeceği ve bu hususun da şerh edilmesi gerektiği düzenlenmiştir. Bu hüküm ve açıklamalara göre İstanbul Deri Organize Sanayi Bölgesi'nde, şirket adına tahsis edilmiş olan arsanın, 4562 sayılı kanun uyarınca gerekli şartlar yerine getirilmediği müddetçe satışı mümkün olmadığından, söz konusu gayrimenkulün satışından elde edilen kazancın KVK’nın 5/e maddesinde düzenlenen istisna kapsamında nitelendirilmesi mümkün değildir.”
4. İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 9.5.2007 tarih ve 9661 sayılı özelgesi
“İnşaat, onarım ve montaj işlerinin yurtdışında gerçekleştirilmesi için bir işyeri bulunması gerekirken bu işlere bağlı teknik hizmetlerin yurtdışında herhangi bir işyeri olmaksızın Türkiye’den gerçekleştirilmesi de mümkün bulunmaktadır. Proje hazırlanması gibi teknik hizmetler, inşaat ve onarma işinin tamamlayıcı bir unsuru olmasına karşın kurumların yurtdışında devam eden bir inşaat ve onarma işi olması ya da ayrıca bir işyeri veya daimi temsilci bulundurmadığı durumlarda, bu faaliyet ihracat olarak nitelendirilir. Bu durumunda ise yurtdışındaki inşaat işine bağlı olarak Türkiye’de yapılan teknik hizmetlerden sağlanan kazançların KVK’nın 5/h bendindeki istisnadan yararlanması mümkün değildir. Bu hüküm ve açıklamalara göre bir şirketin yurtdışı firmasına orada yat limanı işi ile ilgili olarak verdiği proje ve teknik danışmanlık hizmeti karşılığı döviz olarak elde ettiği kazançları, söz konusu işi orada bulunan işyeri veya daimi temsilcisi aracılığıyla yapması halinde, istisnadan yararlanması mümkündür. Aksi takdirde, proje ve danışmanlık hizmetinin orada işyeri veya daimi temsilci bulundurmaksızın yapılması halinde, söz konusu hizmet ancak hizmet ihracatı olarak nitelendirilebilir ve istisna kapsamında değerlendirilemez.”
YENİ YAYINLAR
Bugün tanıtacağımız çalışma Gelirler Kontrolörü Ercan Alptürk tarafından kaleme alınmış bulunan “Gayrimenkul Değerleme Rehberi” adlı kitap. Yirmi bir bölümden oluşan kitap, soru cevap şeklinde hazırlanmış. Konu çok boyutlu olarak olarak ele alınarak konuya ilişkin genel bilgilerden sonra, değerleme şirketleri, vergi, finansal kiralama, tüketicinin korunması, bankacılık sektörü, yatırım ortaklıkları, mortgage, teşvik mevzuatı açısından irdelemelerde bulunulmuş. Kitap çok daha geniş boyutlu olarak hazırlanmış olmakla birlikte, aynı zamanda değerleme uzmanlığı sınavlarına hazırlanan için de iyi bir kaynak niteliğinde. Değerleme şirketlerini de irdeleyerek değerleme rapor tekniklerini de aktaran bu kitabı edinmek isteyenler yayıncı kuruluş olan Maliye ve Hukuk Yayınları'na (0312.438 56 50) müracaat edebilirler. (B.Doğrusöz)
SÖZÜN ÖZÜ
Başarı, istediğini elde etmek; mutluluk ise elde ettiğini sevmektir.
ALFRED DE VIGNY
(Kaynak: Referans Gazetesi | 18.10.2007)
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.