Mali Tatil İhdas Edilmesi Hakkında Kanun’un birinci maddesinin ilk fıkrasında, her yıl temmuz ayının birinden yirmisine kadar (yirmisi dahil) mali tatil uygulanacağı, haziran ayının son gününün tatil olması halinde, mali tatilin temmuz ayının ilk iş gününü takip eden günden başlayacağı, ikinci fıkrasında, son günü mali tatile rastlayan sürelerin, tatilin son gününü izleyen tarihten itibaren yedi gün uzamış sayılacağı belirtilmiştir. Aynı kanunun 1/3. maddesinde, Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre belirli sürelerde yapılması gereken muhasebe kayıtları, bildirim süreleri ve vergiyle ilgili işlemlere ilişkin dava açma sürelerinin mali tatil süresince işlemeyeceği, belirtilen sürelerin mali tatilin bitiminden itibaren tekrar işlemeye başlayacağı, beşinci fıkrasında ise tatil süresince vergi ve ceza ihbarnameleri ile mahsup taleplerine yönelik olanlar hariç bilgi isteme taleplerinin mükelleflere, vergi ve ceza sorumlularına bildirilmeyeceği, ancak tatil süresi içinde gerçekleşen tebligat işlemlerinde sürenin mali tatilin son gününden itibaren işlemeye başlayacağı ifade edilmiştir.
Mali tatile ilişkin bu Kanun ile Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre belli sürelerde yapılması gereken vergiyle ilgili işlemlere ilişkin dava açma sürelerinin mali tatil süresince işlemeyeceği tatil süresi içinde gerçekleşen vergilendirmeye ilişkin tebligatlarda sürenin mali tatilin son gününde işlemeye başlayacağı kabul edilmiştir.
İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 61/1. maddesinde; bölge idare, idare ve vergi mahkemeleri her yıl bir eylülde başlamak üzere, yirmi temmuzdan otuz bir ağustosa kadar çalışmaya ara verecekleri; 8. maddesinde ise sürelerin tebliğ, yayın veya ilan tarihini izleyen günden itibaren işlemeye başlayacağı; tatil günlerinin sürelere dahil olduğu, şu kadar ki, sürenin son günü tatil gününe rastlarsa, sürenin tatil gününü izleyen çalışma gününün bitimine kadar uzayacağı, bu kanunda yazılı sürelerin bitmesi çalışmaya ara verme zamanına rastlarsa bu sürelerin, ara vermenin sona erdiği günü izleyen tarihten itibaren yedi gün uzamış sayılacağı düzenlenmiştir.
Bu düzenlemelere göre kural olarak 1 Temmuz ile 20 Temmuz arası Mali Tatil'dir, 20 Temmuz ile 1 Eylül arası da Adli Tatil'dir. Bazı idari veya yargısal işlemlerde tebliğ tarihi öylesine denk gelmektedir ki, dava açma veya temyiz süresi, bu düzenlemelerin birbirinin peşi sıra uygulama alanı bulmasıyla süreler olabildiğince uzamaktadır.
Örneğin bir mükellefe (davacıya) vergi mahkemesinin kararı 4.6.2014 günü tebliğ edilmiş, davacı bu kararı otuz günlük temyiz süresi geçtikten sonra 15.7.2014 günü temyiz etmiştir. Mahkeme, yukarıdaki düzenlemeleri dikkate almaksızın temyiz isteminin süre aşımı nedeniyle reddedilmiş sayılmasına karar vermiştir. Davacı bu defa bu kararı temyiz etmiştir.
Temyiz isteminin reddedilmiş sayılması kararının temyizi üzerine Danıştay 4. Dairesi E.2014/7359 K.2015/3338 sayı ve 15.6.2015 tarihli Kararı (1) ile her iki kanunu da uygulayarak “5604 sayılı Kanun'un 1. maddesinin 3. fıkrası uyarınca dava açma sürelerinin mali tatil süresince işlemeyeceği, belirtilen sürelerin mali tatilin bitiminden itibaren tekrar işlemeye başlayacağı yolundaki düzenleme dikkate alındığında temyiz süresinin son gününün mali tatilin içinde olan 04.07.2014 tarihi olması nedeniyle mali tatilin son günü olan temmuz ayının 20. gününe kadar uzayacağı, yine bu tarihte adli tatile rastlaması nedeniyle adli tatilin bittiği günden itibaren bir hafta uzatılacağından, davacının 15.07.2015 günü yaptığı temyiz başvurusunun süresinde olduğu anlaşıldığından, dosyanın tekemmül ettirilerek temyiz başvurusunun görüşülmesi için Dairemize gönderilmesi gerekirken, temyiz talebinin süre yönünden reddeden mahkeme kararında hukuka uygunluk görülmemiştir” gerekçesiyle yerel mahkeme kararını bozmuştur.
Benim düşüncemi sorarsanız, ben hâlâ eski görüşümdeyim. Mali Tatil 3568 sayılı Kanun'a tâbi olarak mesleklerini ifa edenlerle ilgilidir. Tatil onlarındır. Bu husus hem esas teklifte hem de Plan ve Bütçe Komisyonu raporunda açıkça vurgulanmıştır. Eğer davacı bir SMMM veya YMM ise mali tatile ilişkin kanun uyarınca süreleri uzar. Mali Tatil mükellefleri ve onların davalarını takip eden avukatları ve yargı mercilerini kapsamamaktadır. Bu nedenle mali tatilin herkes için yargısal süreleri uzatıcı bir etkisinin olmaması gerekir. Nasıl ki adli tatil mükellefin veya muhasebecisinin beyanname verme sürelerini uzatmıyorsa, mali tatilin de dava açma ve /veya temyiz sürelerini, 3568 sayılı Kanun'a tabi kişiler aleyhine yapılan işlemler haricinde, uzatmaması gerekir. Mali tatilin hak sahibi SMMM veya YMM’lerin yargısal alanda bir görevleri yoktur.
Ayrıca bu tatilin Maliye Bakanlığı'nın tatili de olmaması sebebiyle, beyanname verme, defter tutma gibi vergisel ödevleri tatil etmesinin de sadece defterleri SMMM tarafından tutulan, beyannamesi SMMM tarafından verilenler ile ilgili olarak uygulanması, uzlaşma veya inceleme gibi işlemlerde ise temsil yetkisi açısından bir SMMM veya YMM ile sözleşmesi olanlara tatbiki gerekir. Defterini kendi tutan, beyannamesini kendi veren bir mükellefin, mali tatille hiçbir ilgisi yoktur.
Bu nedenle Danıştay’ın anılan kararına katılmıyorum. Ancak kişilere yargısal hakların kullanımında olanak sağlaması açısından konuya bakılırsa, karardaki genişletici yorum da kabul edilebilir.
----
(1) Bu karar Yaklaşım Dergisi'nin Eylül 2015 tarihli 273. sayısında yayınlanmıştır.
(Kaynak: Dünya Gazetesi | 10.09.2015)
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.