Vakıflar ve dernekler ülkemizin en önemli sivil toplum kuruluşlarıdır. Bu kuruluşlar ülkemizin eğitimine, kültürüne, ekonomisine, sosyal ve siyasal işleyişine önemli katkılar sağlarlar. Yerine getirdikleri işlevleri dolayısıyla sadece mensuplarına yarar sağlamakla kalmamakla, aynı zamanda kamusal bir hizmet de görmektedirler. Kâr amacı gütmeyen dernek ve vakıfların kamusal nitelikli hizmetleri dolayısıyla yaptıkları ekonomik ve sosyal faaliyetlerden tüm toplum yarar sağlamaktadır.
Dernek ve vakıfların faaliyetlerinin özelliği dolayısıyla faaliyetleri yürütmek için sağladıkları gelirlerin genellikle vergilenmemesi ya da düşük oranda vergiye muhatap olması kabul edilmiştir. Bu gün yazımızda dernek ve vakıf gelirlerinin vergileme durumunu ele alacağız.
Dernekler vakıflar ve dernekler
04.11.2004 tarih ve 5253 sayılı Dernekler Kanunu'nda dernekler, kazanç paylaşımı dışında, kanunlarla yasaklanmamış belirli ve ortak bir amacı gerçekleştirmek üzere, en az yedi gerçek veya tüzel kişinin, bilgi ve çalışmalarını sürekli olarak birleştirmek suretiyle oluşturdukları tüzel kişiliğe sahip kişi toplulukları olarak tanımlanmıştır.
En az bir yıldan beri faaliyette bulunan amacı ve bu amacı gerçekleştirmek üzere giriştiği faaliyetler topluma yararlı sonuçlar verecek nitelik ve ölçüde olan dernekler ilgili bakanlıkların ve Maliye Bakanlığı'nın görüşü üzerine İçişleri Bakanlığı'nın teklifi ve Bakanlar Kurulu kararı ile kamu yararına çalışan dernek statüsü kazanırlar. Kanuna göre, kamu yararına çalışan derneklerin mallarına karşı suç işleyenler devlet malına karşı suç işlemiş gibi cezalandırılır.
Vakıflar
22.11.2001 tarih ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 101'inci maddesine göre vakıflar gerçek veya tüzel kişilerin yeterli mal ve hakları belirli ve sürekli bir amaca özgülemeleri ile oluşan tüzel kişiliğe sahip mal topluluklarıdır.
Bir mal varlığının bütünü veya gerçekleşmiş ya da gerçekleşeceği anlaşılan her türlü geliri veya ekonomik değeri olan haklar vakfedilebilir.
Bakanlar Kurulu'nca, gelirlerinin en az yüzde 80'ini nevi itibariyle genel, özel ve katma bütçeli idareler bütçeleri içinde yer alan bir hizmetin veya hizmetlerin yerine getirilmesine ayıran vakıflara vergi muafiyeti tanınabilmektedir. Bu suretle, devletin kamu görevi yükünün azaltılmasına katkı sağlanmış olacaktır.
Dernekler, vakıf gelirleri ve vergileme
Tüzel kişiliğe sahip bulunan dernekler ve vakıflar kazançları kurumlar vergisine tabi mükellefler arasında sayılmamıştır. Dolayısıyla dernek ve vakıfların gelirleri kurumlar vergisine tabi değildir.
Ancak, Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 1. maddesinde, dernek veya vakıflara ait iktisadi işletmelerin kazançlarının vergiye tabi olduğu hükme bağlanmıştır. Buna göre vakıf veya derneklerin oluşturduğu iktisadi işletmelerin gelirleri kurumlar vergisine tabi olacaktır. Vakıf veya derneğin hangi gelirlerini doğrudan elde ettiği, hangilerinin iktisadi işletme geliri olduğu önem taşımaktadır.
Genel işleyişe baktığımızda bu kuruluşların vergiye tabi olmayan bağış, aidat vb. gelirleri yanında başlıca gelirleri gayrimenkul sermaye iradı, menkul sermaye iradı, iştiraklerinden temettü geliri, iktisadi işletme geliridir.
Gayrimenkul gelirleri
Dernek ve vakıfların kuruluşlarında ya da daha sonra sahip oldukları gayrimenkullerin kiraya verilmesinden elde ettikleri kira gelirleri vergiye tabi değildir. Kiraya verilen gayrimenkullerin birden fazla olması durumunda da vergileme söz konusu değildir. Maliye Bakanlığı'nca verilen bir muktezada, vakfın amacını gerçekleştirmek için sahibi bulunduğu gayrimenkulleri kiraya vermesi, vakfa bağlı iktisadi işletme oluşturmadığından ve ticari nitelik de taşımadığından elde edilen gelir dolayısıyla vakfın kurumlar vergisine tabi tutulması mümkün değildir, denilmiştir. Görüleceği üzere dernek ve vakıfların gelirlerinin vergilemeye konu olmasında faaliyetlerin iktisadi işletme seviyesine ulaşıp ulaşmadığı önem taşımaktadır
İktisadi işletme
Dernek veya vakıf faaliyetinin bir iktisadi işletme oluşturup oluşturmadığı aşağıdaki hususların varlığına göre belirlenir.
Dernek veya vakfa ait bir iktisadi işletmenin varlığından söz edilebilmesi için iktisadi işletmenin;
- Dernek ve vakfa ait veya bağlı olması (ait olma, sermaye bakımından; bağlı olma ise idari bakımdan bağlılığı ifade eder),
- Sermaye şirketi veya kooperatif şeklinde kurulmamış olması,
- Ticari, sınai veya zirai alanda devamlı olarak faaliyette bulunması
gerekmektedir.
Devamlılık unsuru, bir hesap dönemi içinde aynı veya ayrı faaliyet alanlarında ticari mahiyet arz eden işlemlerin birden fazla yapılmasını ifade etmektedir. Aynı hesap döneminde tek işlem nedeniyle ticari faaliyetin devamlılık unsurunun oluştuğunu kabul etmek mümkün olmamakla birlikte, faaliyetin organizasyon gerektirmesi veya amacının ticari olması durumunda devamlılık unsurunun varlığı kabul edilir.
Ticari organizasyon, sermaye tahsisi, işyeri açılması, personel istihdamı, ticaret siciline kaydolmak gibi unsur ve şartlardan tümü veya bir kısmı yerine getirilmek suretiyle belirli şekilde kurulmuş olacaktır. Bu takdirde bu organizasyon içinde bir takvim yılında veya iki veya üç yılda tek bir işlem yapılmış olsa dahi ticari faaliyetin varlığı kabul edilecektir.
Ekonomik faaliyetin ticari organizasyonu gerektirmesi ve yılda birden fazla tekrar ettirilmesi veya her yıl bir defa olmakla beraber müteakip yıllarda ya da birkaç yıl arayla yapılmasına karşılık periyodik olarak tekrar etmesi durumunda da bu faaliyetin devamlı olduğunun kabulü gerekmektedir.
Örneğin; aynı vergilendirme döneminde birden fazla veya birden fazla vergilendirme döneminde periyodik olarak, ticari bir organizasyon çerçevesinde çay, yemek, tiyatro, kermes, konser gibi faaliyetlerin düzenlenmesi ve bu faaliyetlerden dolayı gelir elde edilmesi nedeniyle oluşacak olan iktisadi işletme için kurumlar vergisi mükellefiyetinin tesis edilmesi gerekecektir.
Yapılan işlemlerin ticari mahiyet arz etmemesi durumunda, devamlı bir ekonomik faaliyet söz konusu olmayacaktır.
Gayrimenkul kiralama faaliyetinin bir iktisadi işletme boyutuna ulaşmaması halinde, kira geliri nedeniyle vakfın defter tutması, brüt kirayı hasılat kaydetmesi ve kurumlar vergisi beyanına konu etmesi gerekmez.
Menkul sermaye gelirleri
Derneklerin ve vakıfların nakit varlıklarının bir kısmının amaçlarını gerçekleştirebilmek için ihtiyaç duyduğu gelirleri sağlamak amacıyla menkul kıymet alımına tahsis edilmesi, daha sonra bu menkul kıymetlerin yıl içinde farklı tarihlerde birkaç kez elden çıkarılması veya itfa tarihinde neması ile birlikte tahsil edilmesi durumunda, devamlılık arz eden ticari, sınai ve zirai bir faaliyetten söz edilemeyeceğinden derneğe bağlı bir iktisadi işletmenin varlığı söz konusu olmayacaktır. Ancak, söz konusu derneğin, üyelerinden aidat veya bağış adı altında topladığı ve/veya üyelerin değerlendirilmek üzere verdikleri paralarla müstakil bir eleman istihdamını gerektirecek boyutta menkul kıymet alım-satım faaliyetinde bulunması ve münhasıran bu faaliyet için eleman istihdam edilmesi ticari organizasyonun oluştuğu anlamına gelecektir.
Birinci halde bir vergileme söz konusu olmazken ikinci halde iktisadi işletmenin kazancı kurumlar vergisine tabi olacaktır.
Dernekler, vakıflar ve bunlara ait iktisadi işletmelerin elde ettiği temettü gelirleri vergilenmiş gelir mahiyetindedir. Bu nedenle ne dernek veya vakıf ne de bunların iktisadi işletmeleri bünyesinde vergileme söz konusu olmaz.
Dernek-vakıf gelirleri ve vergi kesintisi
Yukarıda belirtildiği üzere derneklerle vakıfların kurumlar vergisi mükellefiyeti yoktur. Bu nedenle yıllık kurumlar vergisi beyannamesi vermezler. Ancak elde ettikleri kira gelirleri ve menkul kıymet gelirleri üzerinden ödemeyi yapan kişi ve kurumlarca gelir veya kurumlar vergisi stopajı yapılır. Yıllık beyanname verilmediğinden kesinti yolu ile ödenen vergilerin dernek ve vakıflara iadesi mümkün olmamaktadır. Bu vergiler nihai vergi olarak dernek ve vakıflarca ödenmiş olmaktadır.
Kira gelirlerinde vergi kesintisi
Gelir Vergisi Kanunu'nun 94. maddesinin birinci fıkrasının (5) numaralı bendi uyarınca, vakıflara (mazbut vakıflar hariç) ve derneklere ait tanışmazların kiralanması karşılığında, bunlara yapılan kira ödemelerinden gelir vergisi kesintisi yapılmaktadır.
Bu kesintinin yapılmasında, kendisine kira ödemesinde bulunulan derneğin, kamuya yararlı dernek ya da vakfın Bakanlar Kurulu'nca vergi muafiyeti tanınmış vakıf olması önem arz etmemektedir. Başka bir deyişle, mazbut vakıflar hariç, hiçbir ayrım yapılmaksızın tüm dernek veya vakıflara ödenen kira bedellerinden bu kesintinin yapılması gerekmektedir. (Yüzde 20 oranında)
Ancak dernek veya vakıflara ait taşınmazların bir iktisadi işletme oluşturacak şekilde kiralanması halinde, oluşacak iktisadi işletme kurumlar vergisi mükellefi olduğundan elde edilen kira gelirleri üzerinden vergi kesintisi yapılmayacaktır.
Menkul kıymet gelirlerinde vergi kesintisi
Her nevi tahvil ve Hazine bonosu faizleri ile Toplu Konu İdaresi ve Özelleştirme İdaresi'nce çıkarılan menkul kıymetlerden sağlanan gelirlerin kurumlar vergisine tabi olmayan veya kurumlar vergisinden muaf olanlar tarafından elde edilmesi halinde vergi kesintisi uygulaması
Söz konusu gelirlerin kurumlar vergisine tabi olmayan veya muaf olan kurumlarca elde edilmesi halinde Kurumlar Vergisi Kanunu uyarınca vergi kesintisi yapılmayacaktır. Ancak, bu kesintinin yapılmaması için kurumlar vergisinden muaf olan kurumların bu durumlarını tevsik etmeleri ve menkul kıymetlerin kendilerine ait olduğunu vergi kesintisi yapmakla yükümlü olanlara yazılı olarak beyan etmeleri gerekmektedir.
Kanunla kurulan dernek veya vakıflar, Bakanlar Kurulu'nca vergi muafiyeti tanınan vakıflar, kamu menfaatine yararlı dernekler ile dernek veya vakıf olmamakla birlikte; odalar, borsalar, meslek örgütleri ve bunların üst kuruluşları, siyası partiler, emekli ve yardım sandıkları gibi vergi uygulamalarında dernek veya vakıf olarak kabul edilenler hariç, dernek veya vakıflarca elde edilen söz konusu gelirler üzerinden Gelir Vergisi Kanunu'nun 94. maddesi uyarınca vergi kesintisi yapılacaktır. (Yüzde 10 oranında)
Öte yandan, söz konusu gelirler üzerinden Gelir Vergisi Kanunu'nun geçici 67. maddesi kapsamında vergi kesintisi yapılması halinde, gerek Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 15. maddesi gerekse Gelir Vergisi Kanunu'nun 94. maddesi uyarınca ayrıca vergi kesintisi yapılmayacaktır.
Mevduat faizlerinde kesinti
Her nevi mevduat faizlerinde Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 15. maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendi uyarınca vergi kesintisi yapılması gerekmektedir.
Kanunla kurulan dernek veya vakıflar, Bakanlar Kurulu'nca vergi muafiyeti tanınan vakıflar, kamu menfaatine yararlı dernekler ile dernek veya vakıf olmamakla birlikte odalar, borsalar, meslek örgütleri ve bunların üst kuruluşları, siyasi partiler, emekli ve yardım sandıkları gibi vergi uygulamalarında dernek veya vakıf olarak kabul edilenler hariç, dernek veya vakıflarca elde edilen mevduat faizleri üzerinden Gelir Vergisi Kanunu'nun 94. maddesi uyarınca vergi kesintisi yapılacaktır. (Yüzde 15 oranında)
Ancak, mevduat faizlerinden Gelir Vergisi Kanunu'nun geçici 67. maddesi kapsamında vergi kesintisi yapılması halinde, gerek Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 15. maddesi gerekse Gelir Vergisi Kanunu'nun 94. maddesi uyarınca vergi kesintisi yapılmayacaktır.
Kâr paylarında kesinti
5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 15. maddesinin 2. fıkrasına göre, vergiden muaf olan kurumlara (dernek ve vakıflar dahil) dağıtılan kâr payları (sermayeye eklenenler hariç) üzerinden vergi kesintisi yapılacaktır. (Yüzde 15 oranında)
Geçmiş yıllar kârlarından bazı yıl kârları stopaja tabi olmadığından kâr dağıtan kurum kesinti yaparken hangi dönem kârının dağıtıldığını göz önünde bulundurması gerekir.
(Kaynak: Dünya Gazetesi | 27.09.2007)
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.