Gayrimenkul satışlarında satış işlemi tapuya tescil tarihinde kesinleşmesi sözkonusu isede tapuya tescilden önce alıcıya bırakılsa da edinimin gerçekleştiği kabul edilir. Edinim gerçekleştiği için devir durumunda elde edilen gelir değer artış kazancı olarak dikkat alınır.
SORU: 2004 yılı ekim ayında bir projeden maket üzerinden noter gayrimenkul satış sözleşmesi ile bir konut satın aldım. Ödemelerim halen devam etmekte olup, konut teslim aşamasına gelmiştir. Teslim aşamasında borcum kalır ise ipotekli bir tapu verilecektir.
Konutumu satmam durumunda 4 yıllık gayrimenkul satış kazancı vergisinden muafiyet süresinin başlangıcı tapu verildiği tarihten mi yoksa konutu satın aldığım 2004 yılı ekim ayında yapılan satış sözleşmesinden itibaren mi başladığını bilmek isterim.
YANIT: Gelir Vergisi Yasası’nın mükerrer 80/2. maddesi uyarınca ivazsız iktisap edilenler hariç olmak üzere, aynı yasanın 70. maddesinin 1, 2, 4 ve 7 numaralı bentlerinde yazılı ve hakların, iktisap tarihinden başlayarak beş yıl içinde elden çıkarılmasından doğan kazançlar değer artış kazancı olarak dikkate alınmaktadır. Ancak beş yıllık süre 01.01.2007 tarihinden itibaren geçerli olup, bu tarihten önce iktisap edilen gayrimenkuller için bu süre dört yıldır.
Gelir Vergisi Yasası’nın uygulamasına yönelik olarak Maliye Bakanlığı tarafından 264 seri numaralı Genel Tebliğ ile yapılan açıklamada da belirtildiği üzere “01.01.2007 tarihinden önce iktisap edilmiş olan mal ve hakların elden çıkarılmasından doğan kazançların vergilendirilmesinde dört yıllık süre esas alınacaktır.”
Diğer yandan elden çıkarma deyimi, mal ve hakların satılması, bir ivaz karşılığında devir ve temliki, trampa edilmesi, takası, kamulaştırılması ticaret şirketlerine sermaye konulmasını ifade etmektedir.
Vergi hukuku açısından gayrimenkullerin edinim veya elden çıkarılma halleri kesin bir biçimde belirlenmemiştir.
Gayrimenkul satışlarında gelir, satıcı tarafından gayrimenkule iktisaden tasarruf etme hakkının alıcıya bırakıldığı anda elde edilmektedir.
Gayrimenkullerde edinim tarihi gerçekte tapuya tescil tarihidir. Ancak eğer inşa edilmiş bir gayrimenkulün tapuda tescili yapılmadan başka bir kişiye noter sözleşmesi ile satışı yapılmış veya bu konuda taahhütte bulunulmuş ve bu durumun sonucu olarak o gayrimenkulün alıcısına belli bir bedel karşılığında devri söz konusu ise bu takdirde de ortaya çıkan kazanç değer artış kazancı olarak vergiye tabidir.
Bir başka anlatımla gayrimenkul satışlarında satış işleminin tapuya tescil tarihinde kesinleşmesi söz konusu ise de tapuya tescilden önce gayrimenkulün tasarruf hakkının alıcıya bırakılması halinde de edinimin gerçekleştiği kabul edilmektedir.
Dolayısıyla edinim konusunda taraflar arasında herhangi bir sorun yoksa bu takdirde Gelir Vergisi Yasası uygulaması açısından bu durumda söz konusu hakkın bir başkasına devri aşamasında elde edilen gelirin değer artış kazancı olarak dikkate alınması gerekecektir.
Yukarıda açıklandığı üzere söz konusu gayrimenkulün edinim tarihi olarak size fiilen teslim tarihi esas alınmak suretiyle dört yıllık süre hesaplaması yapılacaktır. (V. Seviğ)
ESNAF MUAFİYETİ
SORU: İstanbul’da dericilerden artık derileri toplayarak çocuklar için giysi, araçlar için minder ve benzeri nitelikte eşyaları evimde yapıyorum. Bunları beni tanıyan bazı mağaza sahipleri gelip benden satın alıyorlar. Buradan sağladığım gelirle eğitimimi sürdürüyorum.
Ancak bazı kişilerden öğrendiğim kadarıyla yaptığım işten kazandığım paranın vergisini ödemem ve yine sattığım mallar için fatura vermem gerekiyormuş.
Benim bu işten kazandığım para en çok ayda 500-600 YTL’dir.
Bu konuda benim ne yapmam gerekir?
CEVAP: Gelir Vergisi Yasası’nın Esnaf Muaflığı başlığını taşıyan 9. maddesinin 1. fıkrasının 6 numaralı bendi gereği olarak “kırpıntı deriden üretilen mamuller, tarhana, erişte, mantı, her nevi pul, payet, boncuk işleme, tığ örgü işleri gibi ürün ve mamullerinin üretim ve satışıyla iştigal edenler esnaf muaflığı kapsamındadır.”
Bu durumda sizin evde yapmakta olduğunuz bu işten dolayı vergi mükellefi olmanız söz konusu değildir.
Sizin yapmış olduğunuz ürünleri eğer bir ticari faaliyet sahibi satın alıyorsa, bu takdirde gider pusulası düzenlemek suretiyle söz konusu malları alması ve size ödeme yaparken de Gelir Vergisi Yasası’nın 94. maddesinin 13 numaralı bendine göre gerekli tevkifatı yapması gerekmektedir.
Eğer deri artıklarını size üretim yapmak üzere bir Gelir Vergisi veya Kurumlar Vergisi mükellefi veriyorsa ve siz söz konusu malları giysi veya minder haline dönüştürmek suretiyle bir gelir sağlıyorsanız, bu takdirde de aynı şekilde size ödenen hizmet bedeli için işi yaptıranın gider pusulası düzenlemek suretiyle ödeme yapması gerekmektedir. (V. Seviğ)
KİRA STOPAJININ MUHASEBESİ
SORU: İşyeri olarak kiralamış bulunduğumuz gayrimenkulün kira sözleşmesinde kira bedeli net olarak gösterilmiştir. Buna göre bir kirayı gayrimenkul sahibine net olarak ödüyoruz. Bu durumda biz kayıtlarımıza gayrimenkul kirasını net olarak kaydedip giderleştirirsek, bu durumda vergi dairesine yatırdığımız vergiyi nasıl muhasebeleştireceğiz?
YANIT: Gelir Vergisi Yasası’nın 96. maddesinde hükme bağlandığı üzere vergi tevkifatı (stopaj) Gelir Vergisi Yasası’nın 94. maddesi kapsamına giren nakden veya hesaben yapılan ödemelere uygulanmaktadır. Hesaben ödeme kavramı ise vergi tevkifatına tabi kazanç ve iratları ödeyenleri istihkak sahiplerine karşı borçlu durumda gösteren her türlü kayıt ve işlemleri ifade etmektedir.
Yasal düzenleme gereği olarak vergi tevkifatı, ücretler dışında kalan ödemelerde gayri safi tutarlar üzerinden yapılır. Kesilmesi gereken verginin ödemeyi yapan tarafından üstlenilmesi halinde bu vergi, bilfiil ödenen miktar ile ödemeyi yapanın yüklendiği verginin toplamı üzerinden yapılır.
Örneğin siz eğer ayda 800 YTL net ödüyorsanız, bunun brüt maliyeti size 1000 YTL olacaktır. Dolayısıyla sizin kayıtlarınıza intikal ettireceğiniz kira miktarı 1000 YTL olacaktır.
Kira ödemelerinizi genel yönetim giderleri içerisinde göstermek suretiyle giderleştirdikten sonra alacaklı olarak kasayı ve ödenecek vergi hesabını kullanmak suretiyle muhasebeleştirebilirsiniz. Ödenecek vergi hesabına aldığınız kısmın ise ertesi ay muhtasar beyanname ile beyan etmek suretiyle ödenmesi gerekmektedir. (V. Seviğ)
YARGI KARARLARINDA
ÖZEL USULSÜZLÜK CEZASI
Danıştay 4. Dairesi E. 2005/1581 K. 2005/2525 T. 21.12.2005
Yurtdışındaki müşterilere döviz karşılığı yapılan satışlarla ilgili olarak düzenlenen faturalarda döviz kurlarının yazılmadığı ileri sürülerek özel usulsüzlük cezası kesilmişse de döviz üzerinden olsa bile faturanın düzenlenerek alıcısına verilmiş olması karşısında, faturanın Türk Lirası olarak değil de döviz olarak düzenlenmesi sebebiyle faturanın hiç düzenlenmemiş sayılamasına olanak bulunmaması sebepleriyle kesilen cezada yasal isabet yoktur.
Danıştay 7. Dairesi E. 2000/5666 K. 2002/3319 T. 17.10.2002
Davacı şirketin defter ve belgeleri üzerinden yapılan kaydi envanter ile fiili envanter sonuçlarının karşılaştırılması neticesinde tespit edilen farklılığın, bir kısım satışlar için belge düzenlenmediğinin kanıtı olması ve fiili duruma, belgelere ve kayıt düzenine dayalı bu tür bir kanıtlamanın varsayım olarak nitelendirilmesinin teknik icaplara ve muhasebe kayıtlarına aykırı düşecek olması sebepleriyle VUK 353/2’ye göre hukuken geçerli bir tespit olmadığından bahisle özel usulsüzlük cezasını kaldıran yerel mahkeme kararında yasal isabet yoktur.
Danıştay Vergi Dava Daireleri Genel Kurulu E. 2001/276 K. 2002/5 T. 11.1.2002
Tutulan tutanak ile müşterilere içki servisi yapıldığı halde ödeme kaydedici cihaz fişi düzenlemediği tespit edilen davacı hakkında, yapılan hizmete karşılık tahsil edilen ücretten dolayı ödeme kaydedici cihaz fişi düzenlemediğinin sabit olması nedeniyle kesilen özel usulsüzlük cezasında yasaya aykırılık yoktur.
Danıştay 9. Dairesi E. 2000/407 K. 2001/3712 T. 18.10.2001
Vergi Usul Kanunu’nun 353/2. maddesine göre özel usulsüzlük cezası kesilebilmesi için maddede sayılan belgelerin düzenlenmediğinin, kullanılmadığının, bulundurulmadığının, düzenlenen belgelerin aslı ile örneğinde farklı meblağlara yer verildiğinin veya gerçeğe aykırı olarak düzenlendiğinin hukuken geçerli bir şekilde tespit edilmesi gerekmekte olup; davacı tarafından nakledilen emtia için taşıtta bulundurulan sevk irsaliyesinin tek nüsha olduğunun tespit edildiği olayda, sevk irsaliyesi hiç düzenlenmemiş sayılarak ceza kesilmişse de VUK’nın 353/2. maddesine göre sevk irsaliyesini düzenlememe veya araçta bulundurmama gibi bir fiil tespit edilmemiş olması ve hatta tek nüsha da olsa anılan tutanakta sevk irsaliyesinin düzenlendiği ve araçta bulundurulduğunun sabit olması sebepleriyle bu belge hiç düzenlenmemiş sayılarak kesilen özel usulsüzlük cezası yasal isabetten yoksundur.
Danıştay Vergi Dava Daireleri Genel Kurulu E. 2001/184 K. 2001/327 T. 12.10.2001
Vergi Usul Kanunu’nun 353/2. maddesi uyarınca yükümlü adına özel usulsüzlük cezası kesilebilmesi için ceza gerektiren eylemin ve eylemle fail arasındaki bağlantının açıklıkla saptanması ve eylemin bütün unsurlarıyla ortaya konulması gerekir. Buna göre yükümlünün işyerinde yapılan denetimde bir müşteriye emtia satışı nedeniyle ödeme kaydedici cihaz fişi düzenlemediği tespitinin üzerine kesilen özel usulsüzlük cezası; satılan emtianın alıcısının da birlikte tespit edilmemesi nedeniyle yapılan tespitin dava konusu cezanın kesilebilmesi için yasanın aradığı anlamda bir tespit olmaması sebebiyle yasal isabetten yoksundur.
ÖZELGELERDE
ÜCRETLER
1. Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığı'nın 25.7.2007 tarih ve 13789 sayılı özelgesi
“GVK’nın 61. maddesinin 2. fıkrasının 2. alt bendinde, ‘evvelce yapılmış veya gelecekte yapılacak hizmetler karşılında verilen para ve ayınlarla sağlanan menfaatler’in de ücret sayılacağı belirtilmiştir. Yine GVK’nın “Müteferrik İstisnalar” başlıklı 6. bölümünde, tahsil ve tatbikat ödemelerine ilişkin istisnayı düzenleyen 28. maddenin 1. bendinde, resmi ve özel müesseseler ve şahıs hesabına yabancı memleketlerde tahsilde veya stajda bulunan öğrenci ve memurlara gider karşılığı olarak verilen paraların vergiden istisna olduğu, özel müesseseler tarafından yapılan ödemelerin, benzeri devlet öğrenci ve memurlarına verilen miktardan fazla olduğu takdirde, aradaki farkın ücret olarak vergiye tabi tutulacağı, bununla beraber, asli görev veya memuriyet dolayısıyla alınan ücretlerin bu istisnaya dahil olmadığı düzenlenmiştir. Bu hükümlere göre bir öğretim görevlisinin yurtdışı eğitim masraflarının, eğitim sonrasında şirket çalışanlarına eğitim vermesi şartı ile şirketçe karşılanması hali, burs verme olarak nitelendirilemez. Şirket ve ilgili öğretim görevlisi arasında karşılanacak eğitim masrafları nedeniyle çalışma yükümlülüğünü gösterir bir sözleşme ile durumun tevsik edilmesi ve karşılanacak eğitim gideri tutarının işin önemi ve genişliği ile orantılı olması koşuluyla ücret olarak dikkate alınır.”
2. Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 27.7.2007 tarih ve 14084 sayılı özelgesi
“4857 sayılı İş Kanunu’nun ‘Geçersiz Sebeple Yapılan Feshin Sonuçları’ başlıklı 21. maddesinde; ‘İşverence geçerli sebep gösterilmediği veya gösterilen sebebin geçerli olmadığı mahkemece veya özel hakem tarafından tespit edilerek feshin geçersizliğine karar verildiğinde, işveren, işçiyi bir ay içinde işe başlatmak zorundadır. İşçiyi başvurması üzerine bir ay içinde işe başlatmaz ise işçiye en az dört aylık ve en çok sekiz aylık ücreti tutarında tazminat ödemekle yükümlüdür. Mahkeme veya özel hakem feshin geçersizliğine karar verdiğinde, işçinin işe başlatılmaması halinde ödenecek tazminat miktarını da belirler. Kararın kesinleşmesine kadar çalıştırılmadığı süre için en çok dört aya kadar doğmuş bulunan ücret ve diğer hizmet hakları ödenir. (…)’ hükmüne yer verilmiştir. Bu hükümlere göre her iki ödeme de her ne kadar işsizlik sebebiyle ödenmiş olsa da işveren tarafından (evvelce yapılmış hizmet karşılığı olsa dahi) (akdin feshi mahkeme kararınca reddedildiğinden, akit taraflar arasında hüküm ifade edeceğinden) hizmet akdine istinaden sağlanan bir menfaattir. GVK’nın 61. maddesinin 2. fıkrasındaki; ücretin; ödenek, tazminat, kasa tazminatı, (mali sorumluk tazminatı), tahsisat, zam, avans, aidat, huzur hakkı, prim, ikramiye, gider karşılığı veya başka adlar altında ödenmiş olmasının veya bir ortaklık münasebeti niteliğinde olmamak şartı ile kazancın belli bir yüzdesi şeklinde tayin edilmiş bulunmasının onun mahiyetini değiştirmeyeceği düzenlemesi karşısında, İş Kanunu'nun 21. maddesine istinaden yapılan iş güvencesi tazminatı ödemesi ve boşta geçen zaman için yapılan ödeme, hangi ad altında olursa olsun GVK’ya göre ücret olarak nitelendirilir ve bu esasa göre vergilendirilir.”
3. Ankara Vergi Dairesi Başkanlığı'nın 5.12.2005 tarihli özelgesi
“GVK’nın 23/8. maddesinde, hizmet erbabına işverenlerce yemek verilmek suretiyle sağlanan menfaatin vergiden istisna olduğu, işveren tarafından işyerinde veya müştemilatında yemek verilmemesi hallerinde ise çalışılan günlere ait bir günlük yemek bedelinin (259 sayılı GVK Genel Tebliği uyarınca 2007 yılı için) 8.80 YTL’yi aşmaması ve buna ilişkin ödemenin yemek verme hizmetini sağlayan mükelleflere yapılması koşulları ile istisna, bu tutarı aşan yemek bedeli ödemelerinin ise ücret olarak vergilendirileceği hükme bağlanmıştır. GVK’nın 186 seri no’lu Genel Tebliği'nde ise ayrıca, söz konusu istisna uygulamasında yemek bedeline Katma Değer Vergisi'nin dahil olmadığı belirtilmiştir. Bu hükümlere göre personele öğle yemeği verme hizmetini sağlayan kuruluşa ibraz edilen yemek çekleri karşılığında ödenen tutardan, personelden tahsil edilen katkı payının ve yukarıda açıklanan GVK’nın 23/8. maddesinde belirtilen istisna tutarına isabet eden Katma Değer Vergisi'nin düşülmesi suretiyle bulunacak olan tutar, söz konusu istisna tutarının altında kalması halinde vergiye tabi tutulacak bir ücret söz konusu olmayacaktır.”
4. Ankara Vergi Dairesi Başkanlığı'nın Mayıs 2007 tarihli özelgesi
“GVK’nın 63. maddesinde, ücretin safi değerinin işveren tarafından verilen para ve ayınlarla sağlanan menfaatler toplamından maddede bentler halinde sayılan indirimler yapıldıktan sonra kalan miktar olduğu hükme bağlanmıştır. Yine GVK’nın 104. maddesinde ise yıllık Gelir Vergisi'nin, vergiye tabi gelirlerin yıllık toplamından ‘sakatlık indirimi’ başlıklı 31. maddedeki indirimler düşüldükten sonra 103. maddedeki nispetler uygulanmak suretiyle hesaplanacağı hükme bağlanmıştır. Kısacası, son olarak 31. maddede belirtilen indirimlerin de yapılmasından sonra kalan tutar vergi matrahını oluşturmaktadır. Bu hüküm ve açıklamalar gereğince, GVK’nın 86. maddesine göre, ücret gelirlerinin beyan sınırının aşıp aşmadığının tespitinde söz konusu ücretin brüt tutarının dikkate alınması söz konusu olmayıp, vergi matrahının dikkate alınması gerekir.”
SÖZÜN ÖZÜ
Mutluluk; sorunsuz bir yaşam değil, onlarla başa çıkabilme yeteneğidir.
BROWN
(Kaynak: Referans Gazetesi | 26.09.2007)
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.