Uzun zamandır çıkartılan, çıkartılmaya girişilen yasalar üretimin ana unsurlarından emeğin önemini giderek küçümseme, üründen yararlanma dilimini küçültme eğiliminde. Kıdem Tazminatı Fonu Yasa Tasarısı bunlardan biriyse “Kiralık işçi” konusu diğer önemli değişiklik düşüncesini oluşturuyor. “Kiralık işçi” konusunda daha önce iki defa Gül tarafından veto edilen bir yasa yeniden ısıtılıp gündeme getiriliyor.
2010 yılında Tekel işçilerinin sürdürdüğü eylem başta olmak üzere, eczacılar, tam gün yasasına karşı çıkan doktorlarla ilgili düzenlemelerle çakışan bu yasa tasarısı büyük gerginlik meydana getireceği öngörülerek dönemin Başbakanı Erdoğan’ın talimatı ile o zamanki Torba Yasa’dan çıkarılmıştı. 2013 yılında yeniden gündeme getirilmiş ama yine rafa kaldırılmıştı.
Güvenlik ve temizlik hizmetlerinde başlayan Taşeron uygulamasına rahmet okutacak cinsten bu yasa yürürlüğe girerse işçi-işveren ilişkilerinde yepyeni ama çağdığı bir yöntem başlayacak. Bu yöntemin adı kiralık işçi yöntemi. Şu anda geçici iş ilişkisi diye bir yöntem İş Kanunumuzda var ama bu yöntem bunun çok çok ötesinde olacak.
Geçici iş ilişkisi işverenlerin belirli bir süre devam edecek ve yeni bir personel istihdam edilmeksizin işletmede hem ortaya çıkan personel ihtiyacının aynı şirketler grubu ya da holdinge bağlı diğer bir şirketin personelinden karşılanarak hem iş yükündeki azalma nedeniyle personelin işten çıkarılmasını önlemeye ve personel fazlalığı olan şirketin deneyimli elemanlarından faydalanma ve iş gücünü üretime dönüştürme amacı güttüğü belirtilen bir uygulamadır, geçicidir. Her iki işveren de gerçek işverendir, sorumluluk yüklenir.
Kiralık işçilik geliyor
Kiralık işçilik ise bunun tamamen dışında ihtiyaca göre amele pazarı niteliğinde bir özel istihdam bürosundan karşılanması yöntemi olacak.
İşçilerin işyeri veya işvereni olmayacak, işçilerin pazarlayıcısı, kiralayıcısı olacak. Bugün işim çok, bana 20 kişi lazım, 20 kişi geldi, en az iş yapan üç kişi için kiralayanı arayacak işveren ve bunlar yarın gelmesin diyebilecek. Ertesi günü tam bir performans yarışı, en az çalışan yarın gelmeyecek. Onun yerine bir başkası, sonra bir başkası. İşyeri ücreti kiralayana verecek, kiralayan bir kısmını emeği sarf edene verecek. İşçinin görevi her gün en iyiler arasında olmak, hasta mısın? Güçsüz müsün? İş yok.
İşçi ile onu çalıştıracak işveren arasında nikâh niteliğinde olan iş sözleşmesi olmayacak. İşçi ile onun adeta sahibi niteliğinde özel istihdam bürosu ile işveren arasında anlaşma olacak. İstihdam bürosundan o gün 12 kişi lazımsa 12 kişi 50 kişi lazımsa 50 kişi, 8 kişi lazımsa 8 kişi getirebilecek işveren. İşçi ihtiyaç olabileceği beklentisiyle özel istihdam bürosunun çağrıya hazır elemanı gibi olacak, buna karşın büronun işçiye karşı ücret, sigorta ve iş güvenliği eğitimi dışında hiçbir yükümlülüğü olmayacak.
Taşeron Kötü Örnek
Düzenleme kayıt dışı olarak yapılan mevsimlik işçilik, tarım işçiliği, fındık işçiliği gibi uygulamaların kayıt altına alınmasını, firmaların sadece geçici işler için bu şekilde eleman sağlamasını hedeflediği söylense de Taşeron uygulamasında olduğu gibi firmaları artık kalıcı pozisyonda eleman istihdam etmeyerek sorumluluktan kurtulma gibi bir duruma sürüklenilmeyeceğini kimse iddia edemez.
Yani bu tasarı yasalaşırsa işçi üretime tıpkı bir eşya gibi katılacak. Nerede, hangi ortamda ne kadar süre ile çalışacağını, bir sonraki işyerinde ne iş yapacağını bilmeden çalışacak. Kanı, canı ruhu olmayan bir üretim unsuru gibi. Günlük olarak en iyi çalışanlar çalışmaya devam edecek performansça en geri kalan için diğer bir işyeri, sonra başka bir işyeri, posası çıkana kadar çalışma ve sonra bir kenara atılıverme ile karşı karşıya kalacak.
Bu sistemde kiralık işçi, özel istihdam bürosu ve müşteri firma adlı üçlü sacayağı var ve işçi çalıştığı yerde kısa süre de uzun yıllar da çalışabilecek. İki işvereni olacak, ücretini istihdam bürosundan alacak, hizmetini kiralayan firmaya yapacak. Çalışma üzere gönderildiği işyerinden bir süre sonra geri gönderilirse işten çıkarılmış olmayacak.
Üretim yapan firmalar, işçinin ayrı ayrı ücretiydi, iş güvencesiydi, sendikasıydı diye uğraşmayacak.
Dünyada ve Türkiye’de Kiralık İşçilik
ILO, işçiyi “iş arayan”; özel istihdam bürolarını, istihdam için karşılıklı teklifleri bir araya getiren bir kuruluş olarak tanımlıyor ve özel istihdam bürolarının üçüncü bir tarafa hizmet etmek için işçi istihdam ettiğini açıklıyor. Maalesef kiralık işçi uygulaması Avrupa'da da ABD'de de Japonya'da da var. Kötü olan özü itibariyle istismar edilmeye çok uygun bu uygulamanın bizim gibi mevzuatı oturmamış ve işsizlik oranı yüksek, maaş oranı düşük bir ülkede nasıl uygulanacağı. Zira taşeron uygulamasında bunu gördük, görüyoruz, hileli muvazaalı şirketlerle çalışanın izin, kıdem tazminatı hakları törpülendi ve ancak uzun yıllar süren davalar olmadan bu haklarını alamıyorlar.
Üstelik kiralık işçi uygulaması çalışma hayatı ahlâkı bizden daha gelişmiş ülkelerde bile kazanılmış hakları gasp edici bir anaforla çalışanların hak kayıplarına yol açmış bulunuyor. Ülkemiz gibi kayıtdışı çalışmanın ve işsizliğin yüksek olduğu, ücretler genel düzeyinin de düşük olduğu bir ülkede nelere yol açacağı üzerinde kafa yorulmuyor.
Zaten OECD raporlarına göre gelir dağılımı en bozuk üç ülke arasında yer alan ülkemizde nüfusun yüzde 20’si yoksulluk sınırı altında. En zengin yüzde 10 en fakir yüzde 10’a nazaran 15 kattan daha fazla kazanıyor. Kiralık işçi uygulamasının toplumun alt kesimini oluşturan ücretli kesimin gelirlerinin daha da azalarak yoksullaştıracağı açık bulunuyor.
Bunun yerine sosyal açıdan son derece zararlı olacak bu uygulamanın olası zararlarına karşı iç güvenlik paketleriyle işçiler ve sigortalılar için çok olumsuz geçecek yarınlarda toplumsal olayların çıkabileceğini öngörülerek Valilere bu konuda sıkıyönetim ilan etme gibi geniş zecri yetkiler verilmekle yetiniliyor.
Kiralık işçiliği getirmek isteyenler, bu kararı vermeden evvel özellikle madenlerde Taşeron sisteminin nelere yol açtığına bakıp, çıkacak sonuçların sorumluluğunu göğüsleyebileceklerine inanıp inanmadıklarına bakarak karar vermeliler.
Torba Yasada Son Gün Bugün
Soru: 03/09/1955 doğumlu babamın Tarım Bağ-Kur sigortalılığına tescil tarihi 01/03/1988’dir. Günümüze kadar imkansızlıklardan dolayı herhangi bir prim ödemesi yapamadık. 01/05/2008 yılında sistem tarafından yeniden mecburi sigortalı olarak görünüyor ve 10/02/2012 tarihinde Tarım Bağ-Kur’undan terk yapmak durumunda kaldık. Maddi durumumuzda biraz düzelme olduğu için bu torba yasadan faydalanmak istiyoruz ve babamı emekli etmek istiyoruz. Bununla ilgili seçeneklerimiz nelerdir, nasıl babamı emekli ederiz? Tüm olanakları, ihtimalleri değerlendirirseniz çok müteşekkir kalırım. N.SEVER
Cevap: Babanız 01.05.2008 tarihi itibariyle beş yıl ve daha fazla prim borcu olduğu için o tarihe kadar olan borcu silinmiş. Fakat bu silinen süre isterseniz ihya edilip ödenebilir. Babanızı hemen emekli etmek istiyorsanız yapılandırma ile 1988-2008 arasını ihya edip yapılandırarak, 2008-2012 arası da yapılandırarak ödemeniz gerekiyor. Yapılandırma bu konuda bir fırsat ve bu fırsat bugün sona eriyor. Şayet 1988-2008 arasında kısa bir süre de olsa prim ödemesi varsa sadece 2008-2012 arasını borçlanıp bundan sonra 3,5 sene SSK'lı çalışırsa 3 bin 600 günle 3,5 sene sonra SSK'dan emekli olmayı da deneyebilir. 3 bin 600 günden eksik süreler için askerlik de borçlanılabilir.
(Kaynak: alitezel.com | 02.02.2015)
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.