Ülkemizde sosyal sistemindeki çarpıklık ve emeklilik sistemindeki boşluklar nedeniyle yetim aylığı almak amacıyla boşanma yaygın bir vakıa haline geldiğinden Yasa Koyucu zecri tedbir almayı tercih ederek bu konunu önünü kapatmak amacıyla 5510 sayılı Kanunun 56 ncı maddesiyle 2008 yılından itibaren "Eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların, bağlanmış olan gelir ve aylıkları kesilir. Bu kişilere ödenmiş olan tutarlar, 96 ncı madde hükümlerine göre geri alınır" hükmü gereği bağlanan yetim aylıklarından bir kısmı muvazaa gerekçesiyle kesilmeye başlanmıştı.
5510 sayılı Kanunun geçici 4 üncü maddesi gereği "Bu madde kapsamına girenlerin aylıklarının bağlanması, artırılması, azaltılması, kesilmesi, yeniden bağlanması, toptan ödemeleri, ilgi devamı, ihya ve borçlanmaları, diğer ödemeler ve yardımlar ile emeklilik ikramiyeleri hakkında bu Kanunla yürürlükten kaldırılan hükümleri de dahil 5434 sayılı Kanun hükümlerine göre işlem yapılır ve bu maddenin uygulanmasında mülga 2829 sayılı Kanun hükümleri ayrıca dikkate alınır" dendiğinden Emekli Sandığı'ndan bağlanmış yetim aylıklarında 5510 sayılı Kanunun 56 ncı maddesinin uygulanarak yetim aylığının muvazaa iddiası ile de olsa kesilmesi mümkün bulunmuyordu.
Konunun Yargı Yeri
Ayrıca konunun yargı yeri de hukuki bir tartışmaya mahal bulunuyor. Öyle ki Danıştay 11. Dairesi 2012/1381 Esas ve 2012/5536 Karar sayılı kararı, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun E. 2013/10-1969 ve E. 2013/10-1660 Esas sayılı kararlarında 5434 sayılı Kanun kapsamında alınan Emekli sandığı yetim aylıklarının da muvazaalı boşanma gerekçesiyle kesilmesine ilişkin anlaşmazlığın çözüm yerinin idari yargı değil adli yargı olduğuna yönelik içtihatlarına karşın Uyuşmazlık Mahkemesi 2013/112 ve 2014/713 Esas sayılı kararlarında aynı konunun yargı yerinin idari yargı olduğuna hükmediyor.
Emekli Sandığı Yetimlerinde Yasa Dayanak Sorunu
Bununla birlikte Yargıtay Hukuk Genel Kurulu bu konuda yargı yeri olarak esasa da girmiş ve 5510 sayılı Kanunun 56 ncı maddesinin uygulanamayacağı belirtirken bu konuda 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun "Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz." hükmünü içeren 2 nci maddesine atıfta bulunarak aynı sonuca varıyor.
Yüksek Mahkeme söz konusu kararda;
"Anılan madde uyarınca, bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumayacağı gibi, hiç kimsenin kendi kusurundan yararlanamayacağı ilkesi de birlikte gözetilmek suretiyle, 5510 sayılı Kanunun 56.maddesi açısından 01.10.2008 tarihinden önce hakkın kazanıldığı durumlarda, anılan yasal düzenleme öncesinde, ilgililer her ne amaçla boşanmış olursa olsun, fiili birlikteliklerini 5510 sayılı Kanunla getirilen yeni düzenleme sonrasında da sürdürdüklerinin veya söz konusu düzenlemeden itibaren anılan tür ve nitelikte bir beraberliğe başladıklarının kanıtlanması durumunda, başka bir anlatımla fiili olarak birlikte yaşama olgusunun saptandığı durumlarda, anılan 2.madde kapsamında hakkın kötüye kullanımının varlığı kabul edilerek ilgililere gelir veya aylık tahsisi yapılmaması, bağlanan gelir veya aylığın kesilmesi gerekmektedir." hükmünü veriyor.
Birlikte Yaşamanın Saptanması
Yasal dayanakları farklı da olsa SSK veya Bağ-Kur kapsamında olarak 5510 sayılı Kanunun 56 ncı maddesi kapsamında olsun veya Emekli Sandığı kapsamında olsun eski eşlerin birlikte yaşamasına delil olarak ele alınan unsurlar aynı biçimde değerlendiriliyor.
Örneğin ilgili muhtarlıktan ikametgâh senetleri, ilgili Nüfus Müdürlüklerinden sağlanan nüfus kayıt örnekleriyle yerleşim yeri ve diğer adres belgeleri, adres değişiklik ve nakillerine dair bilgiler, özellikle ilgili Nüfus Müdürlüğünden tarihleriyle birlikte adres hareketleri, ilgililerin su, elektrik, telefon aboneliklerinin hangi adreste kimin adına tesis edildiği hususu, seçmen bilgi kayıtları varsa çalışmaları sebebiyle resmi/özel kurum ve kuruşlara verilen belgelerde yer alan adresler, boşanan eşler 4857 Sayılı Kanun hükümleri kapsamında yer almakta iseler adlarına ödeme yapılabilecek özel olarak açılan banka hesabı bulunup bulunmadığı, boşanan eşlerin kayıtlı oldukları bölge/bölgeler yönünden kapsamlı Emniyet Müdürlüğü / Jandarma Komutanlığı araştırması, anılan mahalle/köy muhtar ve azaların tanık sıfatıyla bilgi ve görgülerine dayalı tanıklıkları gibi hususlar değerlendirilerek "boşanılan eşle eylemli olarak birlikte yaşama" olgusunun gerçekleşip gerçekleşmediği saptanıyor.
(Kaynak: alitezel.com | 18.12.2014)
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.