Cumhurbaşkanı Erdoğan, kredi derecelendirme kuruluşlarını eleştirip, “Bunlar tavırlarını böyle sürdürürlerse Başbakan’a söylerim, ‘bunlarla ilişkiyi kes’ derim. Bize bunlar bir şey kazandırmış değil” dedi, rating (derecelendirme) tartışması yeniden başladı.
Bu açıklamanın yeni Türkiye idaresindeki hiyerarşiye ilişkin mesaj vurgusu bir yana, ekonomimizin geleceği açısından kritik önem taşıdığı açık. Küresel kriz döneminde ciddi hatalar yaptıkları için sert eleştirilere maruz kalan, bugün de Türkiye’nin üzerinde kara kuş gibi dolaşmaya başlayan kredi derecelendirme kuruluşlarını kapı dışarı etmek ekonomiye katkı sağlar mı?
Borçlanma ihtiyacı arttı
Bu sorunun yanıtını Maliye Bakanı Mehmet Şimşek dün verdi. Şimşek’in Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı eleştirmesi kuşkusuz beklenemezdi. Şimşek nazik bir üslupla dedi ki, “Biz uluslararası piyasalardan borç alan bir ülkeyiz. Kredi derecelendirme kuruluşlarının görüşleri bizim için önemli.” Şimşek, uluslararası finans piyasalarında çalıştı. Büyük hataların altına imza atmış da olsalar kredi derecelendirme kuruluşlarına bugün Türkiye’nin ihtiyacı olduğunu biliyor. Üstelik bu ihtiyaç eskiye göre çok daha fazla artmış durumda. Bugün gelinen noktada doğrudan yabancı sermaye girişi ve azalan ihracat pazarlarındaki açığın borçlanmayla karşılanması gerekiyor. Borçlanma ise kredi notunu zorunlu kılıyor.
Manifaturacının icadı
Derecelendirmenin tarihi 1837 yılına kadar gidiyor. New Yorklu bir manifaturacının o dönemde yaşanan ekonomik krizde müşterilerinin durumunu belirlemek için geliştirdiği sistem bugünkü rating şirketlerinin temelini oluşturuyor. Derecelendirme bir devletin, bir kuruluşun ya da bir kişinin finansal borçlarını zamanında ödeyip ödeyemeyeceğini tahmin etmekte kullanılan bir sistemi ifade ediyor. Not verilirken devlet, şirket ya da bireyin geçmiş ve bugünkü nitel ve nicel verileri esas alınıp sınıflandırma yapılıyor. Rating, borçlunun kredibilitesini, borcunu zamanında ve düzenli geri ödeme kapasitesini ölçmeye yarıyor. Kredi notu düşük olan riskli, yüksek olan düşük risk grubunda değerlendiriliyor. Düşük risk düşük faiz, yüksek risk yüksek faiz demek. Düşük not yüksek maliyet üstlenmeyi gerektiriyor.
Günahları büyük
Rating teknik anlatımda masum görünse de aslında gizli bir silaha dönüşebiliyor. ABD ve AB ülkeleri gibi büyük ekonomiler rating şirketlerinin hatalarını 2008 küresel krizi sonrasında anlayabildiler. Batmış şirketlere yüksek not verdiği anlaşılan sistem dünya genelinde ciddi kredibilite kaybına uğradı. Hatalardan ders çıkarılıp uluslararası düzeyde yeni düzenlemeler yapıldı.
Türkiye ise bu kuruluşların kuşkulu açıklama ve notları nedeniyle ciddi maliyetler ödemek durumunda kaldı. Ülkemize not verirken cimri davrandıklarından olacak, adları “Sıfırcı Hoca”ya çıktı. Objektif olup olmadıkları konusunda her dönem kuşku vardı. Onların verdiği düşük notlar, Türkiye’nin yurtdışından yüksek faizlerle borçlanmasına neden oldu. “Acaba kredi kuruluşları, Türkiye’den uluslararası piyasalara doğru net kaynak transferi sağlayan bir araç mı?” Bu soru her dönem kafalarda soru işareti olarak kaldı.
Kritik dönemdeyiz
Kredi kuruluşlarını savunacak halimiz yok. Ancak, yukarıda da ifade ettiğimiz gibi, Türkiye bugün cari açığını finanse etmek zorunda. Finansman araçları sınırlı; ihracat, dış borçlanma, işçi dövizleri ve doğrudan yabancı yatırım girişinden başka çare yok. Komşu ülkeler karıştı, ihracatımız düşüyor. AB ekonomisi zayıf, ithalatı kısıyor. Doğrudan yatırım gelmiyor. Mecburen borçlanacağız. Bu saydıklarımız aynı zamanda bir ülkenin kredi notu görünümünü bozan durumlar. Keşke kredi kuruluşlarına hadlerini bildirebilecek bir ekonomik güce sahip olabilseydik.
(Kaynak: Bugün Gazetesi | 17.09.2014)
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.