Önümüzdeki birkaç gün içerisinde cumhurbaşkanı değişecek, başbakan değişecek, bakanlar değişecek ancak ekonomiyle uzaktan yakından ilgisi olan hemen herkesin kafasında bir tek soru var: “Babacan kalacak mı?” Bu soru, bir ülke ekonomisi için çok ciddi bir sendromu işaret etmektedir. Türkiye gibi dünyanın 10’uncu büyük ekonomisi olmayı hedeflemiş bir ülkede isimlerin böylesine kritik eşiğe yükselmesi sağlıklı olabilir mi? 12 yıl önce Kemal Derviş’ten kopma sendromunu yaşayan ekonomimiz bugün Babacan’dan kopma endişesiyle karşı karşıya. “Babacan giderse faizler yükselir, döviz çıkar, kredi notu düşer, risk primi tavan yapar, sermaye girişi durur, borç ödeme sıkıntısı başlar, yatırımlar askıya alınır, işsizlik artar…”
Ekonomiyi devirmeden
Görünen o ki, ABD ve AB ekonomilerinin 2008 krizi sonrasında uyguladıkları genişleyici para politikalarından etrafa zarar vermeden kademeli olarak kurtulabilmek için geliştirdikleri “çıkış stratejisi”nin bir benzerini Türkiye’nin de “Babacan’dan çıkış” için uygulaması gerekiyor. Ekonomiye zarar vermeden, yönetim krizine yol açmadan, ‘Babacan boşluğu’nu hissettirmeden kademeli yumuşak geçişli bir çıkış stratejisi, ekonominin geleceği açısından kritik düzeyde önemli hale geldi. Babacan,Kemal Derviş’ten çıkışı nasıl başarılı bir stratejiyle gerçekleştirdiyse, Babacan’dan kopuşun da aynı şekilde ekonomiyi devirmeden başarılması kaçınılmazdır. Öncelikle belirtmeliyiz ki, bugün içine düşülen Babacan sendromunu ne Babacan’ın kendisi ne de ekonomiye zarar vermek isteyen iç ve dış güçler üretti. Babacan’a bir anda ‘vazgeçilmez’ ve ‘olmazsa olmaz’ kimliği kazandıran güç bizzat hükümet üyelerinin kendisidir. Kabine üyelerinin ekonominin gerçekleriyle örtüşmeyen beyanları, literatürde rastlanmayan ekonomi yorumları, Merkez Bankası’na yapılan agresif eleştirilerin yaygınlaşması ve kabine revizyonlarında Merkez’e yeni cepheler açabilecek isimlerin tercih edilmesi, sonuçta Babacan’ı 2001 krizi sonrasının Derviş’ine dönüştürdü. Babacan’dan çıkış strateji nasıl olmalı? Bu konuda kulislerde konuşulan çeşitli alternatifler var. Yumuşak geçişi sağlayabileceği düşünülen iki yöntem şöyle:
Vitrin formülü
Birinci yönteme göre, Babacan yeni kabinede kalacak ancak ekonominin koordinasyonu Genel Başkan Yardımcısı Numan Kurtulmuş ya da belirlenecek başka bir bakan eliyle yürütülecek. Vitrinde Babacan göründüğü için ekonomide çalkantı olmayacak. Babacan’la uyumlu çalışma sergileyen yeni bakanın piyasalarca tanınması ve ona alışması bu yöntemle sağlanacak. Bir süre sonra Babacan kabineden ayrılsa dahi, piyasalara yabancı olmayan “tanıdık, bildik” bakan yoluna aynen devam edecek. Bu formülün başarısı için Babacan’ın en azından yıl sonuna kadar hatta mümkünse 2015 seçimlerine kadar vitrinde kalması gerekiyor. Yıl sonuna kadar 3 kredi derecelendirme kuruluşunun kredi notunu açıklayacak olması, bu yumuşak geçişi kaçınılmaz kılıyor.
Alternatif Şimşek
Babacan’ın yer almayacağı bir kabinede tek alternatif Mehmet Şimşek görünüyor. Maliye’den Hazine’ye kaydırılacak Şimşek’in, piyasalarda rahatsızlığa ya da belirsizliğe yol açmayacağı gibi yumuşak geçişi sorunsuz tamamlayacağı düşünülüyor. En uzak senaryo ise hem Babacan hem de Şimşek’in birlikte kabine dışı bırakılıp ekonomiye yeni bir kaptanla yeni rotanın çizilmesi ki, bu imkansız olmamakla birlikte zorunlu senaryolar arasında kenarda tutuluyor.
(Kaynak: Bugün Gazetesi | 27.08.2014)
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.