Maliye Bakanlığı Vergi Konseyi tarafından hazırlanan tasarı taslağından hareketle Maliye Bakanlığı'nca son şekli verilen ve 5520 numara ile kabul edilen Kurumlar Vergisi Kanunu (KVK), bilindiği gibi 21.6.2006 tarih ve 26205 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.
Bu yeni kanunla 1949’dan bu yana uygulanan 5422 sayılı KVK yürürlükten kaldırılmıştır. Böylece Kurumlar Vergisi alanında yeni bir sayfa açılmıştır. Açılmıştır da ne olmuştur? Bir bakalım: Yeni Kurumlar Vergisi dört önemli yenilik getirmiştir.
Örtülü sermaye konusu
Daha önce "sübjektif unsurlara dayanıyor" diye eleştirilen ve objektif ölçütlerle düzenlenmesi gerektiği savunulan örtülü sermaye faizi müessesesi yeniden düzenlenmiştir. Bilindiği gibi bu müessese, şirket pay sahiplerinin şirkete sermaye olarak koymaları gereken tutarları, doğrudan veya dolaylı yollarla şirkete borç maskesi altında aktararak, sermayeye faiz ödenmesi yasağının delinmesini önleme amacını güden bir otokontrol müessesesidir. Ancak yapılan düzenleme, örtülü sermaye müessesesini objektif koşullara bağlamaktan ziyade, pay sahiplerine şirkete sermaye olarak girmesi gereken parayı borç olarak verme ve faiz işletme yolunu açmıştır. Dolayısıyla bu müessese bugün artık şirketlerin yasal (yani faiz, kur farkı gibi maliyetlerini gider yazarak) borçlanma sınırını belirleyen bir madde haline gelmiştir. Hiç bu yolları düşünmeyen şirketler dahi artık, ortaklarından özsermayesinin 3 katına kadar dövizle borç almakta, kur farkını gider yazmakta, eğer ortağın Gelir Vergisi karşısındaki durumu uygunsa bu borca bir de faiz işletmektedirler. Madde büyük ölçüde, kanuna karşı dolanmayı önleme amacından sapmış ve sermayeye faiz yürütülmesi yasağını sınırlandırarak özsermayenin 3 katına kadar borçlanmayı teşvik eder hale gelmiştir. Yani, kanunu dolanmak isteyenlerin istedikleri olmuştur.
Örtülü kazanç dağıtımı
Eski kanundaki örtülü kazanç dağıtımını önlemeye yönelik hükümler de objektif ölçütler taşımaması ve pek çok ihtilafa yol açması dolayısıyla eleştirilirdi. Maddeyi bu eleştiriler ve yol açtığı sorunlara bakarak revize etmek yerine, ne olduğu hâlâ pek anlaşılamamış “transfer fiyatlandırması” düzenlemesini getirdik. Ne olduğu pek anlaşılamayan diyoruz; çünkü neredeyse yıl bitiyor, bu düzenlemenin yaşama geçmesi için gerekli bakanlar kurulu kararı ve genel tebliğ ortada yok. Dolayısıyla düzenlemeler tam olarak yaşama geçmediği için hiç kimse ne yapacağını bilmiyor, madde de uygulanamaz halde duruyor. Hiçbir YMM, sorulara net cevap veremiyor. Şimdi bu metinler yıl sonuna doğru yayımlanacak ve 1 Ocak 2007’den geçerli kılınacak. Bu konuda da yeni bir tartışma yaşanacak.
Üstelik genel tebliğ taslağına bakarsanız, transfer fiyatlandırması raporunu kaç kişi hazırlayabilir, büyük denetim şirketlerinin bu konuda uzmanlaşmış elemanlarının dışında kaç YMM bu raporu yazabilir, bilmiyorum. Tabii böyle bir raporun hazırlanması maliyetine de kaç firma katlanacak, o da belli değil. Herhalde bu raporun ayrı bir ücreti olacaktır. Göreceksiniz transfer fiyatlandırması müessesesini de birkaç yıla kadar bize özgü hale getiririz, OECD de hayretler içinde seyreder. Zaten aksi halde bu müessese, çok büyük ve içinden çıkılmaz ihtilaflara yol açacaktır. İzlediğimiz kadarı ile bu müesseseyi yabancı adlı birkaç büyük denetim şirketinin dışında savunan ve benimseyen de yoktur.
KEYK kazançları
Kurumların yurtdışı ortaklıklarından sağladıkları kazançların, belli şartlarla elde edilsin edilmesin, Türkiye’de kurum kazancına eklenerek vergilendirilmesini öngören, “kontrol edilen kurum” kazancı müessesesi yeni kanunla ihdas olunmuştur.
Ancak bir kurumun yurtdışında kontrol ettiği kurumun kazancının nasıl denetleneceği ve bu konunun tasdik raporlarında nasıl delillendirilerek işleneceği bir muammadır. Bu konudaki incelemelerin nasıl yapılacağına dair sorularımızın da tatmin edici bir cevabı yoktur.
Cennetlere stopaj
Yeni kanunla (md. 30/7), vergi cenneti olarak adlandırılan yani Türk vergi sisteminin yarattığı vergilendirme kapasitesi ile aynı düzeyde bir vergilendirme imkânı sağlamayan ve bilgi değişimini kabul etmeyen (listesi bakanlar kurulu kararı ile belirlenecek) ülkelere yapılan ödemelere yüzde 30 oranında stopaj getirilmiştir. Ancak bu ülkelerin hangileri olduğu uygulamada belli değildir. Çünkü kanunun çıkmasından bu yana bir yıl geçmesine rağmen, henüz bu ülkeler belirlenmemiştir. Dolayısıyla kanun koyucunun bu stopajı öngören iradesi, bir yıldır yok sayılmaktadır.
Yani, verginin yasallığı ilkesi içerisinde yasama organınca konulan ve yürütme organına “belirle ve al” denilen ve oran dışında başkaca bir takdir hakkı tanınmayan stopaj, yürütme organınca belirleme yapılmamak suretiyle fiilen kaldırılmıştır. Bu husus, parlamenter demokrasilerde, yürütmenin sorumluluğunu gerektiren bir konudur.
Netice olarak; KVK'nın sorunlu noktalarını revize etmek yerine yeni ve iddialı bir kanun yapılmıştır. Yeni kanun, eskisine nazaran yukarıdaki dört önemli konuyu düzenlemiştir. Ancak bu dört noktada da neticede sorunlu hale gelmiştir. Kanun üç noktada hâlâ yaşama geçirilememiştir. O halde sormak gerekir. Bu kanun niye yapıldı.
Boş verin, cevap aramakla hiç uğraşmayın. Nasıl olsa bir kılıf bulunacak ve bu müesseseler, çok değil, en fazla iki-üç yıl içerisinde yeniden düzenlenecektir. Belki de “Yeni bir KVK'nın zamanı geldi” denilecektir.
(Kaynak: Referans Gazetesi | 06.08.2007)
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.