Türkiye ekonomisi hem dış hem de iç konjonktürel, ekonomik ve siyasi belirsizliklerin, çalkantıların etki alanına doğru hızla ilerliyor. Risk tehdidi altında görünen büyüme, üretim, istihdam, ihracat, cari açık, borçlanma, enflasyon, faizler ve bütçeye her zamankinden daha fazla dikkat edilmesi gereken bir döneme giriyoruz.
Dış pazar ve faiz risk
Dış konjonktürde Türkiye’yi olumsuz etkileyecek iki kritik gelişme var. Birincisi İsrail, IŞİD etkisi altındaki komşular, Suriye ve Ukrayna merkezli sıcak gelişmeler; ikincisi de ABD’nin faizi erken artırma olasılığı…
Türkiye cari açığı düşürmek için iç piyasada tüketimi kısmış, ihracatı ön plana çıkarmıştı. Üretim ve istihdam daha çok ihracat yoluyla sürdürülmeye çalışılıyordu. Yukarıda saydığımız bölgelerde yaşanan çalkantılar yarıya yakını ihracat olmak üzere 50-60 milyar dolarlık dış ticareti riske atmış durumda. Bu düzeyde bir ihracatta yaşanabilecek gerileme üretim ve istihdamı dolayısıyla da büyümeyi olumsuz etkileyecektir.
Bu sıcak gelişmelerin cari açığa olası etkisi ise ihracatta azalma ve petrol fiyatlarındaki artış olarak iki koldan geliyor. İsrail ve IŞİD kaynaklı çalkantılar nedeniyle Orta Doğu petrolünün sevkiyatında yaşanan aksamalar petrol fiyatlarını yükseltip enerji bağımlısı ekonomimizin yumuşak karnı olan cari açığı daha da azdırabilir.
ABD faiz artırırsa
2008 küresel krizi ve sonrasındaki kurtarma operasyonlarına kadar para bollu yaşayan gelişmekte olan ülkeler bugünlerde ABD’nin faizi erken artırma ihtimalinin kabusunu yaşıyor. Türkiye, gelişmekte olan ülkeler grubu içerisinde Rusya ile birlikte biraz daha fazla tedirgin. Çünkü her iki ülke de ABD faizinin yanı sıra yukarıda ifade ettiğimiz bölgesel sorunun yıkıcı etkileriyle de başa çıkmak zorunda. ABD’nin faizleri beklenenden daha kısa süre önce yükseltmesi demek, Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerden hızla sıcak para çıkması, dış borçlanmayla çarkı döndüren ülkelerin ciddi biçimde borç krizine sürüklenmesi demek. Böyle bir durumun ekonomide yol açacağı tahribat cari açık, faiz ve enflasyondan başlayarak her alanda kendini hissettirecektir. Merkez Bankası’nın faizleri daha hızlı indirmesi gerektiğini düşünenlerin öncelikle bu risklerin gerçekleşme ihtimalini daha yakından analiz etmelerinde fayda var.
Ali Babacan ne yapacak?
İç ve dış konjonktürün böylesine çalkantılı ve belirsiz olduğu bu tür dönemlerde ekonomik dengelerde ve ekonomi yönetiminde istikrar kritik önem taşır. Hazine Müsteşarı İbrahim Halil Çanakçı’nın ekonominin kalbinden alınıp uzak ara IMF’ye gönderilmesi biraz “yukarı tekmeleme” denilen terfi yoluyla kurtulmayı çağrıştırıyor. Ekonomide etkili kimi siyasetçi ve bürokratın Çanakçı’nın devleti ön planda tutan tavrından rahatsız olduğu kulislerde alenen söylenir hale gelmişti.
Çanakçı operasyonu Babacan’a atılmış bir gol mü, yoksa Babacan’ın giderayak bürokratını güvenli bölgeye çekme politikası mı, bilemiyoruz. Ancak Babacan’ın önümüzdeki dönemde ekonominin dümeninde olup olmayacağı kritik önem taşıyor. Babacan eğer söylendiği gibi cumhurbaşkanlığı seçimi sonrası dümeni bırakırsa, geride nispeten durgun suda elde edilmiş bir başarı hikayesi bırakacak. Ancak kalırsa hem iç ekonomide bir belirsizlik ortadan kalkacak hem de daha zorlu bir konjonktürde kendi başarısını gerçekten test edebileceği en uygun fırsatı yakalayacak.
(Kaynak: Bugün Gazetesi | 23.07.2014)
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.