“Beni kategorize etme
Benle oynama
Yaftayı yapıştırıp
Bana isim koyma”
Dizeleriyle anımsadığımız Bülent Ortaçgil’e ait ünlü şarkının sözleri, görüyoruz ki, tam da KDV mükelleflerinin bugünkü durumunu yansıtan bir mesaj veriyor. Nasıl mı? Başlayalım…
Gelir İdaresi verilerine göre Nisan 2014 dönemi itibarıyla Türkiye’de faal “katma değer vergisi” mükellefi sayısı yaklaşık 2 milyon 364 bin. Katma Değer Vergisi Genel Uygulama Tebliği’ni detaylı incelemek bu açıdan önemli. Çünkü önümüzdeki dönemde bu mükelleflerin KDV uygulamaları, tebliğ çerçevesinde şekillenecek. Tebliğin olumlu ve olumsuz yönleri ne kadar iyi anlaşılırsa yürünecek yolda da engel çıkma olasılığı o derece azalacak.
‘Kod’ adı değişmişti!
Anımsanabileceği gibi “kod” uygulamasının adı zaten daha önce değişmişti. “Özel esaslara tabi mükellefler listesi” adıyla uygulanmaktaydı. Yeni dönemde de uygulama sürecek.
Öncelikle belirtmek gerekir ki yeni Tebliğ “kod”a girmeyi zorlaştırıp, “kod”dan çıkmayı kolaylaştırdı. Ancak öteden beri var olan bir başka sorun bu tebliğde devam ediyor.
Özel esaslara tabi tutulacak mükelleflerin KDV iade talebi olan mükellefler olması gerekir. Bu talebi olmayan mükellefin özel esaslara tabi tutulması mümkün olamaz. Çünkü “özel esaslar” bir KDV iade süreci yöntemini ifade eder. Herhangi bir olumsuzluğu bulunmayan mükelleflerin KDV iade talepleri “genel esaslara” göre yerine getirilir. Haklarında olumsuz rapor ya da olumsuz tespit bulunan mükelleflerin iade talepleri ise “özel esaslara” göre yerine getirilir. Yani KDV iade talebi olmayan mükelleflerin ne genel esaslarla ne de özel esaslarla bir ilgisi olamaz. Nitekim, Katma Değer Vergisi Genel Uygulama Tebliği de aslında bu mantık çerçevesinde düzenlemelerini yapar.
Özel esaslar neler?
Buna ilişkin düzenlemeler, tebliğin, “IV. KDV İadesinde Ortak Hususlar” başlığını taşıyan bölümünde var. Bölümün ilk paragrafı, “özel esaslara tabi mükelleflerin iade talepleri tebliğin (IV/E) bölümünde belirlenen esaslara göre sonuçlandırılır” cümlesi ile biter.
Tebliğin IV/E bölümü ise “özel esaslar”ı kapsar. Bu bölümün, 3065 sayılı kanunun 9, 11, 29, 32 ve iadeyi düzenleyen diğer maddelerinde yer alan yetkilere istinaden, gerçekte iadesi gereken KDV’nin tespitine yönelik olarak düzenlendiği, tebliğin IV/E-1.1. bölümünde belirtilir.
Yani yapılan bu belirlemelerin tamamı “özel esaslar” uygulamasının KDV iadesi talep eden mükelleflerle ilgili olduğunu teyid eder. Zaten, Maliye Bakanlığı’nın yetki aldığı maddeler de iadeyi düzenleyen maddelerdir. Tüm bunlara rağmen tebliğin örneğin IV/E-1.3 bölümünde, haklarında olumsuz rapor veya olumsuz tespit bulunan mükelleflerin, KDV iade talepleri bulunmasa bile özel esaslara tabi tutulabilecekleri belirtilir.
İşte karşı çıktığımız nokta budur. “Özel esaslar” iade uygulaması ile ilgili bir esastır. İade talebi olmayan mükelleflerin bu esasa tabi tutulması mümkün değildir. Maliye bu şekilde davranarak mükellefleri anayasamıza aykırı bir şekilde ve üstelik yargı kararları da ortadayken kategorize ediyor.
Maliye, sahte veya muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı belge düzenleme veya kullanma yönünde hakkında olumsuz rapor veya tespit bulunan mükellefleri elbette incelemeye alabilir. Bunlara vergi tarh edip ceza uygulayabilir. Ancak kesinlikle ve kesinlikle iade talebi olmayan mükellefleri kategorize edecek şekilde listeleyemez, onları özel esaslara alamaz. Buna kanunen de yetkisi yoktur.
Bu şekliyle tebliğin ilgili bölümlerinin de mükellefler veya hakkı ihlal olanlar tarafından iptal davasına konu edilmesi muhtemeldir.
SOSYAL GÜVENLİK
Soma’dan kimler ders çıkardı?
Soma faciasının ardından, yasal sorumluluktan öte, “vicdani sorumlulukla” dahi olsa tek bir istifa haberinin gelmemesi oldukça can sıkıcıydı. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, İş Teftiş Kurulu, İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü gibi kurumlar sanki hiçbir şey olmamış gibi bir sessizliğe büründüler ve böyle de devam ediyor.
Madalyonun diğer yüzünde ise görüyoruz ki Soma sonrası çok sayıda, özellikle de işletme sahibi okurumuz yükümlülüklerini soruyor. Anlıyoruz ki, birçok işletme belki bu kaza sonrası kendisine çekidüzen verecek. Bu niyette olanlar için bizce ilk atılması gereken hamle, 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ile diğer mevzuat çerçevesinde işverenlere getirilen yükümlülüklere uyulmasıdır. İşte madde madde o yükümlülükler:
İşyeri ve yükümlülükleri
- Risk değerlendirmesi yapmak veya yaptırmak
- Acil eylem planı yapmak
- Çalışanlara iş sağlığı ve güvenliği eğitimi verilmesi
- Tehlikeli ve çok tehlikeli işlerde çalışanlara mesleki eğitim verilmesi
- İlkyardım eğitimleri ve sertifikaları
- Yangın eğitimleri ve sertifikaları
- 50 ve daha fazla işçi çalışan işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliği kurulu kurulması
- Çalışan temsilcisi atanması/ seçilmesi
- İş güvenliği malzemelerinin temini ve kullandırılması
- Onaylı defter tutmak
- Kazan, basınçlı kaplar, elektrikli aletler, jeneratör kontrol ve belgelendirmeleri yapılması
- Ortam ölçümlerinin yaptırılması
- İşyeri hekimi ve İSG uzmanı çalıştırılması veya OSGB’lerden hizmet alınması.
Henüz 3-4 aylık işçiyken bir yakınım iş kazası sonucu sol elini kaybetti. Gün sayısının az olması aylık bağlanmasını engeller mi? Sevil Gül
SGK tarafından iş kazasında yüzde 10 ve daha fazla maluliyeti olanlara prim gün sayısı aranmadan sürekli iş göremezlik geliri bağlanır. Yakınınız yüzde 10’dan daha fazla çalışma gücü kaybı varsa SGK’ye başvurmalı.
(Kaynak: Cumhuriyet Gazetesi | 29.05.2014)
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.