BASINDAN YAZILAR
Soma Faciasında Sorumlular Nasıl Saptanmalı? / Şevket Tezel - MuhasebeTR

Soma Faciasında Sorumlular Nasıl Saptanmalı? / Şevket Tezel

 ir haftadır gündemimize bir bomba düştü, Soma bombası. Evet orada evlerin direği yıkıldı, ocaklara ateş düştü, yürekle yandı. Kimi kardeşini, kimi evlâdını kimi babasını ama sonuçta asla telafisi olmayacak bir varlığını kaybetti. Babasını 14 yaşında iken kaybeden ben, biraz anlayabileceğimi, umuyorum o çocukların durumunu. Şimdi acı sıcak iken herkes iyidir, dosttur, sırt sıvazlar ama ne zaman gerçek, somut bir ihtiyaç duyarsan babaya o zaman, anlarsın yeniden bir kere daha bir kere daha öldüğünü. Sen büyüyünceye ayakların üzerinde duruncaya kadar baban defalarca yeniden ölür. O babalar da daha çok ölür o çocuklar için ve eğer devlet “Sosyal Devlet” olursa gerçekten o zaman bir nebze bu yokluk hafifletir etkisini.

Konumuz bu değil elbette, şimdi sorumluluk ve cürüm pazarı zamanı. Herkes “Yakan top” gibi, “Papaz kaçtı” gibi kabahati bir başkasına yükleme telâşesinde. Bu konuya bir de biz el atalım istedik, mevzuata bakan yönüyle. Bizi sorumlulara götürecek doğru sorıları soralım öncelikle.  

 

Yönetim suçlu

 

Yönetim kâr amacını güden işverenin idare sistemi, kâr amacını mevzuat çerçevesinde dengeleyip iş güvenliği önlemlerine, iş güvenliği tatbikatlarına zaman ayırmalıydı parasına, karına kıyarak. Mesela şu sorulara cevap vermeli yetkililer.

 

Konuyla ilgili olarak 19 Eylül 2013 tarihinde RG'de yayımlanarak yürülüğe giren Yönetmelik gereği;

 

  • İşveren, bir tehlike anında çalışanların çalışma yerlerini en kısa zamanda ve güvenli bir şekilde terk edebilmeleri için uygun kaçış ve kurtarma araçlarını sağlamış ve kullanıma hazır bulundurmuş mudur?

  • İşveren, işyerinin bütününde gerekli haberleşme ve iletişim sistemini kurmuş ve ihtiyaç halinde yardım, kaçış ve kurtarma işlemlerinin derhal uygulamaya konulabilmesi için gerekli uyarı ve diğer iletişim sistemlerini hazır bulundurmuş mudur?

  • İşveren, patlama ve yangın çıkmasını ve bunların olumsuz etkilerini önlemek üzere, patlayıcı ve sağlığa zararlı ortam havasının oluşmasını önlemek, yapılan işlemlerin doğası gereği patlayıcı ortam oluşmasının önlenmesi mümkün değilse patlayıcı ortamın tutuşmasını önlemek, patlama ve yangın başlangıçlarını tespit etmek, yayılmasını önlemek ve mücadele etmek için yapılan işe uygun tedbirler almış mıdır?

  • İşveren çalışanlar veya temsilcilerini, işyerinde sağlık ve güvenlikle ilgili alınması gereken tüm tedbirler ve yukarıdaki hususların uygulanması hakkında bilgilendirmiş midir? Bu bilgiler çalışanlar tarafından erişilebilir ve anlaşılır mıdır?

  • İşveren acil durumlarda uygulanmak ve kullanılmak üzere yeterli ilk yardım donanımı sağlamış ve yılda en az bir defa olmak üzere düzenli olarak acil durumlarda çıkış konusunda gerekli tatbikatlar yapılmış mıdır?

 

Bu soruların cevabı hayırsa işverenin kusuru sabit olmakla beraber, o zaman iş güvenliği uzmanı neden uyarmadı, denetimlerde neden bu eksikler çıkmadı diye sorgulamak hakkımız, kamunun hakkı.

 

 

 

İş güvenliği uzmanı ve diğer yetkililer

 

İş güvenliği uzmanı baştan sakat kurgulanmış bir unvan, parasını işverenden alarak işi durdurmaya kadar yetkili kılınmış bir unvandı ve 24.10.2013 tarihli yazımızda bu garabete dikkat çekmiş ve "İş kazalarını önlemeye yönelik olarak işverenlere önemli yükümlülükler getiren bu kanunun yasalaşması sürecinde önemli esnetmeler yapılmıştı. Yasa henüz tüm işyerleri bakımından ve tam olarak yürürlüğe girmeden önce yine işverenler yönünden esnetilmeye devam ediliyor. İş güvenliği uzmanları Yasanın öngördüğü biçimde doğrudan işverenden ücretini alırken işverenin faaliyetlerini iş güvenliği yönünden kontrol edip, gerektiğinde işi durdurabilecek kadar yetkili ve sorumlu kılınması zaten başlı başına bir çelişki idi" demiştik.

 

Şimdi sorumluluğun üzerine yıkılmaya çalışıldığı bir görevli de bunlar. Zaten “Günah keçisi adayı” idi şimdi gerçek bir sınav verecek bu madende bu gömleği giyenler.

 

Eğer gerçekten dokuz ay önce Enerji Bakanının yere göğe sığdıramadığı gibi denetmenler de bir kusur görmemişse onlar da bu işte kusurlu kuşkusuz.

 

Yönetimde özellikle sahada ve bilhassa emniyet işlerinde katkısı olan diğer görevliler de yetkileri çerçevesinde sorumlu olmalıdırlar ama bunların sorumluluğunu toplasan işverenin paçasına yapışmaz. İşveren ancak yukarıdaki tüm sorumluluğunu yerine getirmiş de görevliler üzerine düşeni yapmadıysa o zaman soruşturma bunları merkeze oturtarak yönelmelidir.

 

İş güvenliği toplantılarında gerekli önlemleri takip etmek ve önermek hakkına sahip sendikalar da sorumluluk payına sahip, ama onları "Sarı sendika" ya dönüştüren güç odakları da onlar kadar sorumlu. Bu güç odaklarının arasında iktidarlar da yok olduklarını söyleyemezler.  

 

İktidar suçlu mu?

 

Peki yönetim, profesyonel yöneticiler, iş güvenliği uzmanları, müfettişler kusurlu bu yönüyle de insanlar neden İktidara kızıyor?

 

Haksızlar mı?

 

Görelim.

 

Rödovans sistemi kurarak kâr amaçlı bir işleyiş kurmak suç mu? Değil, önlemlerini tam olarak alınmasını sağlamak şartıyla tabii. Tamamen Allah'a emanet bir önlem mekanizmasına bırakırsanız bu tür son derece olumsuz sonuçların ortaya çıkması kaçınılmaz olur.

 

"Beş misli kârlı çalıştırılıyor", örnek işletme diye sırtı sıvazlanan bu işyeri yukarıda belirttiğimiz zorunlu tedbirleri tam olarak almamışsa denetimler zayıf demekle kurtulunamaz. "Olaydan iki ay önce 3-4 defa denetlendi her şey tamamdı" demekse hiç yakışmaz.

 

Ekip başı denen, çavuş denen ve benzerlerini sadece tarım arazilerinde gündelikçi tarım işçisi bulan dayıbaşılık sisteminde gördüğümüz, madencileri düşünmeden mütemadiyen çalışmaları yönünde baskı unsuru gibi duran, iş güvenceleri iki dudakları arasında tutan sorumsuz “Taşeron ötesi” varlıklar kimin ürünüdür? Buna ben bilmiyordum diyebilirim de bizi yönetenler diyebilir mi?

 

Anayasa ne diyor?

 

Anayasamızın 49 uncu maddesi "Devlet, çalışanların hayat seviyesini yükseltmek, çalışma hayatını geliştirmek için çalışanları ve işsizleri korumak, çalışmayı desteklemek, işsizliği önlemeye elverişli ekonomik bir ortam yaratmak ve çalışma barışını sağlamak için gerekli tedbirleri alır" deyip Devleti çalışanların korunması için görevlendirirken,

 

55 inci maddesi "Devlet, çalışanların yaptıkları işe uygun adaletli bir ücret elde etmeleri ve diğer sosyal yardımlardan yararlanmaları için gerekli tedbirleri alır." deyip Devleti yaptıkları işe uygun adaletli ücret elde etmeleri için görevlendirmişken,

 

48 inci maddesi "Devlet, özel teşebbüslerin millî ekonominin gereklerine ve sosyal amaçlara uygun yürümesini, güvenlik ve kararlılık içinde çalışmasını sağlayacak tedbirleri alır" hükmüyle sosyal amaçlara uygun çalışma ortamını oluşturma görevi vermişken

 

Devlet kim diye sormak ve bu görevi mevcut Hükümetten beklemek kamunun hakkı değil midir? Yukarıda altını çizdiğim hususlar gerçekleştirilebilmiş midir? Gerçekleşmemişse kim gerçekleştirmemiştir? Uzaylılar mı? 

Tütün başta olmak üzere tarımın Kınık, Savaştepe, Kırkağaç ve Soma yöresinde durma noktasına gelmesinin ve kaçınılmaz olarak maden işçiliğinin tüm olumsuzluğuna rağmen birincil geçim aracı olmasının bu alanda bir ücret anomalisine neden olmasının sorumlusunu ise daha sormuyorum bile. 

(Kaynak: Alitezel.com | 21.05.2014)

>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.

>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.

>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.

>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.

>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.


GÜNDEM