Türkiye birkaç haftadır özel sektörün dış borcuna getirilen 'Hazine garantisi'ni tartışıyor. Siyasi gündemin böylesine ateşli ve hareketli olduğu bir dönemde, bizi ve gelecek nesillerimizi yakından ilgilendiren ekonomiyle ilgili kritik sorunlara kafa yoruluyor olması sevindirici.
Bir taşla üç kuş
Kısaca hatırlatalım; Türkiye borçlanma politikasında radikal bir değişikliğe giderek özel sektörün dış borcuna Hazine garantisi getirdi. Garanti, en az 1 milyar dolarlık yap-işlet-devret ve en az 500 milyon dolarlık yap-işlet-kirala projeleri için özel sektörün yurtdışından getireceği kredilere verilecek. Düzenleme bundan sonra yapılacak ihalelerin yanı sıra daha önce ihalesi bitmiş dev projeleri de kapsıyor.
2002'de dış borcun 3'te 2'si devlete aitti, bugün 3'te 2'si özel sektörün. Borç yükü kamudan özel sektöre geçerken vade bozuldu, özel sektör devlet kadar güven veremediği için kısa vadeye razı olmak zorunda kaldı. Şimdi özel sektöre getirilen garantiyle bir taşla üç kuşun vurulacağı hesap ediliyor. Bir, özel sektör bozulan iç ve dış konjonktürde dış kredi bulabilecek. İki, dev projelerin yarım kalma ihtimali bitecek. Üç, özel sektör borcunun vadesi uzayacak. Tabi o kuşları vurmanın bir riski var; garantiler nedeniyle yükselecek kamu borç yükü Hazine'nin risk primi ve borçlanma maliyetini artıracak. Dolayısıyla 75 milyon vatandaş bütçe yoluyla her yıl daha fazla faiz ödemek zorunda kalacak.
Yükü kamuya binecek
Hazine garantisi kamuoyunda çokça tartışılınca Hazine Müsteşarlığı endişeleri gidermeye yönelik iki buçuk sayfalık bir açıklama yaptı. Ancak açıklama endişeleri gidermek bir yana kaygılarda ne kadar haklı olunduğunu kanıtlar nitelikteydi.
Özel sektörün borcuna Hazine, yani vergi mükellefi olarak 75 milyon vatandaş kefil olacak. Ancak vatandaş kimin ne kadar borcuna kefil olduğunu bilemeyecek. Çünkü borç garanti anlaşmaları kamuoyuna açıklanmayacak. Hazine Müsteşarlığı bunun gerekçesini açıklarken, "bu anlaşmaların imzalanmasını takip eden dönemde gündeme gelmesi muhtemel diğer borç üstlenim anlaşmalarında kamunun müzakere gücünün sınırlanmasına sebep olacağı" ifadesini kullandı. Bu ifade, özel sektör borcuna verilecek garantinin kamu borçlanma maliyetlerini artıracağının 'resmi' dille ilanıdır. Hazine özel sektör borcuna vereceği garantiyi gizleyerek hem özel sektör hem kendi yapacağı borçlanmaları riskten kurtarabileceğini düşünüyor.
Limitin limiti yok!
Hazine garantinin 3 milyar dolarla sınırlı kalacağını açıklıyor. Oysa birincisi, Bakanlar Kurulu bu rakamı iki katına kadar çıkarma yetkisine sahip. İkincisi, 40 ila 50 milyar doları bulan önceki projeler bu limite dahil değil. Üçüncüsü, bütçeye her yıl yazılacak limit rakamını sınırlayan bir mekanizma yok. Hükümet isterse 2015 bütçesine 10 milyar dolar garanti limiti yazabilir ve Bakanlar Kurulu kararıyla bu rakamı yıl içerisinde 20 milyar dolara kadar çıkarabilir.
Hazine diyor ki, "İhaleye teklif veren bütün şirketler, projede borç üstlenim taahhüdü verilip verilmeyeceğini ihale aşamasında bilmektedir. Dolayısıyla ihale aşamasında öngörülmemiş ve haksız rekabet yaratacak şekilde ihale koşullarını değiştirecek bir borç üstlenim taahhüdü verilmesi mümkün değildir." Demek ki Hazine garantisi ihale koşullarını değiştirecek nitelikte öneme sahiptir. O halde geçmiş ihalelere garanti verilmesi, ihaleyi kaybetmiş ya da hiç katılmamış firmalar açısından haksız rekabete yol açan bir durumdur.
Umarız kuşları vuracağız diye kendi ayağımızdan vurulmayız!
(Kaynak: Bugün Gazetesi | 30.04.2014)
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.