Türkiye'de yapılacak seçimlere hazırlık yapan partilerin seçimi kazanmaları halinde uygulayacakları programlar yeterince açıklığa kavuşmamıştır. Özellikle ekonomi ve maliye politikaları açısından var olan belirsizlik bir anlamda seçime katılacak siyasi partilerin bu konularda yetersiz olduklarını daha doğrusu hazırlıksız yakalandıklarını göstermektedir.
Türkiye’de 2007 yılında uygulanan bütçe yasası verileri ve beş aylık uygulama rakamları dikkate alındığında bütçeden kişi başına yapılacak harcama tutarı 2900 YTL, buna karşılık sağlanacak vergi geliri yine kişi başına 2000 YTL civarındadır. Buna göre 2007 yılında kamu harcamalarının yapılabilmesi için ortaya çıkan açığın (farkın) ya özelleştirme gelirleri ile veya borçlanma ile karşılanması gerekmektedir. Ancak ilk beş aylık uygulamadan da anlaşılacağı üzere ülkemiz maliye politikasından sorumlu olanlar bu konuda karma bir uygulamayı sürdürmeyi tercih etmiş görünmektedirler.
Üzerinde yapılan tartışmalardan ve gelişmiş ülkelerin uygulamalarından da anlaşılacağı üzere vergi gelirlerinin gelir ve kazançlar üzerinden alınması ve bu bağlamda da vergi ödeyenlerin sayıca artırılması halinde vergi gelirlerinin de artırılması daha kolay olabilmektedir.
Bir başka anlatımla gelir ve kazançların vergilendirilmesi halinde vergi gelirlerinin dağılımında adaletin sağlanması daha kolaydır. Ülkemizde bu bağlamda önemli bir zafiyet vardır. Çünkü bu konuda hem yasal düzenlemeler yetersiz kalmaktadır hem de bilinçli olarak bazı yüksek gelir grupları yine yasal paravana ile korunmaya alınmaktadır.
Özellikle kişilerin mali gücünde ortaya çıkan artışların izlenememesi ya da izlenmek istenmemesi nedeniyle ortaya çıkan bu durum gerçekten üzerinde durulması gereken bir olgudur.
Geçen günlerde yaşanan bir trafik kazasında bir cipten çıkan senet miktarları gazete sütunlarında yer alırken söz konusu çek ve senetlerin kimlere ait olduğu, hangi ticari ilişkilerden kaynaklandığı konusunda hiçbir bilginin bulunmaması ülkemizde halihazırda bazı ekonomik olayların bilinmezlik zırhı içerisinde olduğunu göstermektedir. Bu durum kişilerin mali gücünde ortaya çıkan değişimleri izlemeyi zorlaştırmaktadır.
Ayrıca borç-alacak ilişkisi nedeniyle yargıya intikal eden olayların ne kadarının kayıt içi ve ne kadarının da kayıtdışı olduğu konusunda herhangi bir açıklama yapılmadığı gibi, herhangi bir bilgiye de ulaşmak mümkün değildir.
Herkesçe bilinmesine rağmen, yine ülkemizde henüz gayrimenkul alım-satımında tapu tescillerinin düşük gösterilmesi olgusuna yönelik herhangi bir önlem alınamamıştır.
Vergi incelemelerinde yapılan tespitler genellikle gerek uyuşmazlık aşamasında ve gerekse yargı süreci içersinde değişik şekillerde değerlendirilmekte ve sonuçlanmaktadır.
Ancak yine ülkemizde bilinen bir gerçek vardır. O da gayrimenkulde gerçek alım satım değeri ile tapuda beyan edilen değeri arasında mutlak biçimde fark olmasıdır.
Gelir ve kazançlar üzerinden alınan vergilerde yaşanan başarısızlık nedeniyle dolaylı vergilere ağırlık veren uygulamacılar bu tutumlarını bütçe rakamlarına da yansıtmak suretiyle mevcut eksikliği nispeten kapatmaya çalışmışlardır. Buna karşılık özellikle 2007 yılında dolaylı vergilerde de beklenen hasılata ulaşmak zor gibi gözükmektedir.
Özel Tüketim Vergisi ile Katma Değer Vergisi ikilisi üzerine oturtulan dolaylı vergiler yanında diğer dolaylı vergilerin yeterince verimli olduğunu söylemek de mümkün değildir.
Bu nedenle vergi gelirlerimizde ortaya çıkan değişimlerin ekonomik olaylarla paralelliğini kurmak giderek zorlaşmaktadır.
Türkiye’de yapılan vergi denetimlerinde tespit edilen vergi kayıp ve kaçaklarının toplam vergi gelirlerine oranı gelişmiş ülkeler ortalamasının üzerindedir. Dolayısıyla ülkemizde mükelleflerin vergi yasalarına uygun bir davranış içerisinde olma konusunda zorlandıkları görülmektedir.
Tüm bu olumsuzluklara karşılık seçim sonrası oluşacak hükümetlerin uygulayacakları vergi, daha açıkçası maliye politikası konusunda bilgi sahibi olmak mümkün değildir.
Oysa müteşebbislerin davranışlarını etkileyen en önemli unsurlardan birisi de uygulanan ya da uygulanması öngörülen vergi ve daha doğrusu maliye politikasıdır.
Konuya karşı duyarsız kalmak mümkün değildir. Ancak bu konuda ses çıkarması gerekenlerin susması ise çok daha önemlidir.
Geçmişte yaşanan ekonomik sorunların gerisinde konuya olan ilgisizlik yanında rastgele uygulanan ve herhangi bir hazırlığı içermeyen maliye ve ekonomi politikalarının olduğunu unutmamamız gerekmektedir.
(Kaynak: Referans Gazetesi | 30.06.2007)
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.