Vergi cezası bildiriminden itibaren itiraz için 30 günlük dava açma süresi mali tatil boyunca işlemeyecek. Dava süresi mali tatil sonrasından itibaren geçerli olacak ve bu gün Adli Tatil ile çakışırsa süre yine uzayacak.
SORU: İçinde bulunduğumuz 2007 yılından itibaren ülkemizde "Mali Tatil" uygulaması başlamıştır. Mali tatil süresince dava açma hakkının kullanılması da uzatılmış oluyor mu?
Örneğin dava açma süresi 6 Temmuz’da dolan bir olayda, bu süre mali tatile denk gelmesi nedeniyle mali tatil süresi sonuna uzamış sayılacak mı?
Mali tatil böyle bir durumda vergi mahkemelerinde dava açma süresi açısından da geçerli oluyor mu?
YANIT: "Mali Tatil İhdas Edilmesi Hakkındaki 5604 Sayılı Yasa"nın birinci maddesinin (3) numaralı fıkrası uyarınca “... vergiyle ilgili işlemlere ilişkin dava açma süreleri mali tatil süresince” işlemeyecektir.
Bilindiği üzere ikmalen, re’sen veya idarece yapılmış olan tarhiyatlara karşı yükümlülerin dava açma süresi, tarhiyata ilişkin vergi/ceza ihbarnamesinin tebliğ tarihinden itibaren 30 gündür.
Dava açma süresinin mali tatile rastlaması halinde süre, mali tatil süresince işlemeyecek, bu bağlamda mali tatil nedeniyle uzayan dava açma süresinin son gününün İdari Yargılama Usulü Yasası uyarınca çalışmaya ara verme süresine rastlaması durumunda ise dava açma süresi, çalışmaya ara vermenin (Adli Tatil) sona erdiği günü izleyen günden itibaren yedi gün uzayacaktır.
Örneğin yapılan tarhiyat sonucunda düzenlenen vergi/ceza ihbarnamesinin 19 Haziran 2007 tarihinde mükellefe tebliğ edilmesi durumunda, söz konusu tarhiyata karşı dava açma süresi 19 Temmuz 2007 tarihinde sona erecektir. Ancak 2007 yılı için mali tatil 3 Temmuz 2007 tarihinde başladığından, söz konusu sürenin mali tatile rastlayan 17 günü işlemeyecek ve dava açma süresi mali tatilin sona erdiği tarihten itibaren 17 gün uzamak suretiyle 6 Ağustos 2007 tarihinde sona erecektir. Ancak 6 Ağustos 2007 tarihinin İdari Yargılama Usulü Kanunu uyarınca çalışmaya ara verme süresine rastlaması nedeniyle dava açma süresi, çalışmaya ara vermenin sona erdiği günü yani 5 Eylül 2007 tarihini izleyen günden itibaren yedi gün uzamış sayılacak ve söz konusu sürenin son günü 12 Eylül 2007 tarihi olacaktır.
İdari Yargılama Usulü Yasası’nın 61. maddesi uyarınca “Bölge İdare Mahkemeleri, idare mahkemeleri ve vergi mahkemeleri her yıl ağustosun birinden eylülün beşine kadar çalışmaya arar verirler.” Ancak yasal düzenleme gereği olarak, yargı çevresine dahil olduğu bölge idare mahkemesinin bulunduğu il merkezi dışında kalan idare ve vergi mahkemeleri çalışmaya ara vermeden yararlanamazlar. (V. Seviğ)
EVDE İMALATIN VERGİSİ
SORU: Gıda sektöründe faaliyet gösteren bir kuruluşuz. Bu nedenle güzel ülkemizin bir köyünde bazı ailelere hijyen kuralları devamlı denetlenmek suretiyle ev yapımı erişte ve tarhana imal ettirmekteyiz.
Tamamen denetimimiz altında üretilen bu malları satın alırken gider pusulası düzenlemekte olup, yapılan ödemeler üzerinden Gelir Vergisi stopajı yapmaktayız.
Yapmış olduğuz bu işlemler doğru mudur?
YANIT: Gelir Vergisi Yasası’nın 9. maddesinin (6) numaralı bendi hükmü gereği olarak “evlerde kullanılan dikiş, nakış, mutfak robotu, ütü ve benzeri makine ve aletler hariç olmak üzere, muharrik kuvvet kullanmamak ve dışardan işçi almamak şartıyla; oturdukları evlerde imal ettikleri havlu, örtü, çarşaf, çorap, halı, kilim, dokuma mamulleri, kırpıntı deriden üretilen mamuller, örgü, dantel, her nevi nakış işleri ve turistik eşya, hazır sepet, süpürge, paspas, fırça, yapma çiçek, pul, payet, boncuk, işleme tığ örgü işleri, ip ve urganları, tarhana, erişte mantı gibi ürünleri işyeri açmaksızın satanlar” esnaf muaflığından yararlanmaktadırlar.
Söz konusu ürünlerin, pazar takibi suretiyle satılması ile ticari, zirai veya mesleki faaliyetleri dolayısıyla Gelir veya Kurumlar Vergisi mükellefi olanların düzenledikleri hariç olmak üzere; düzenlenen kermes, festival, panayır ile kamu kurum ve kuruluşlarınca geçici olarak belirlenen yerlerde satılması muaflıktan faydalanmaya engel teşkil etmemektedir.
Ayrıca muafiyet kapsamındaki ürünler, yukarıda sayılanlarla sınırlı olmayıp bu ürünlere benzerlik gösteren ürünleri aynı koşullarla üretip satanlar da esnaf muaflığından yararlanabilmektedirler.
Ancak esnaf muaflığından yararlananlara yapılan ödemeler, ödemeyi yapanların hukuki durumları dikkate alınarak Gelir Vergisi tevkifatına tabi tutulmaktadır. Örneğin esnaf muaflığından yararlananlardan mal ve hizmet satın alan ticaret şirketleri, gelirlerini beyan etmeye mecbur olan ticaret ve serbest meslek erbabının yapacağı bu tür ödemeler Gelir Vergisi Yasası’nın 94. maddesinin 13 numaralı bendi uyarınca Gelir Vergisi tevkifatına tabi tutulacaktır. (V. Seviğ)
İRSALİYELİ FATURA
SORU: Toptan oyuncak ve çocuk süs eşyası pazarlaması ve satışı ile uğraşan bir firmayız. Bu nedenle irsaliyeli fatura kullanıyoruz. Ancak zaman zaman kargo yoluyla da mal gönderebiliyoruz. Böyle bir durumda ayrıca sevk irsaliyesi düzenlemek zorunda mıyız?
YANIT: Konuya ilişkin olarak 232 sıra numaralı Vergi Usul Yasası Genel Tebliği ile yapılan açıklama ve yönlendirme uyarınca “Mükellefler, faaliyetleri ile ilgili olarak irsaliyeli fatura kullanmalarının yanı sıra bundan böyle fatura ve sevk irsaliyesini ayrı ayrı da kullanabileceklerdir.
Satılan malın alıcıya teslim edilmek üzere satıcı tarafından taşındığı veya taşıttırıldığı hallerde, satıcı tarafından irsaliyeli fatura düzenlenebileceği gibi ayrı ayrı fatura ve sevk irsaliyesi de düzenlenebilecektir. İrsaliyeli fatura düzenlenmesi halinde ayrıca sevk irsaliyesi aranmayacaktır.”
Buna göre toptan pazarlama ve satışı yapılan ürünlerin kargo aracılığı ile gönderilmesi halinde irsaliyeli fatura düzenlenmesi halinde ayrıca bir sevk irsaliyesinin düzenlenmesine gerek bulunmamaktadır.
Ancak, sevk irsaliyesi düzenlemek suretiyle şehir dışına yapılacak mal sevkıyatında yedi gün içinde fatura düzenlenmesi gerekmektedir. Bu durumda irsaliyeli fatura düzenlenmesine gerek yoktur. (V. Seviğ)
YARGI KARARLARINDA
GECİKME FAİZİ
Danıştay 4. Dairesi E: 2004/912 K: 2005/223 T: 15.02.2005
Geçici vergi beyannamesini kanuni süresinde veren, süre geçtikten sonra ek olarak verdiği düzeltme beyannamesinde gösterdiği matrah üzerinden re’sen tarhiyata tabi tutulan davacı hakkında, ilgili bulunduğu döneme ilişkin olarak normal vade tarihinden itibaren hesaplanan gecikme faizi, geçici verginin yasal beyanname verme süresinden sonra tahakkuk ettirilmesi nedeniyle yasaldır.
Danıştay 7. Dairesi E: 2001/1208 K: 2005/239 T: 24.2.2005
Olayda davacının ihtirazi kaydı, davalı idarece benzer davalarda istikrarlı biçimde verilen Danıştay kararlarının aksine kabul edilmemiş, yapılan tahakkuk işleminin kanuna aykırılığı, yerel mahkemenin vergi aslının iptaline ilişkin hüküm fıkrasıyla kesinlik kazanmış ancak davacı kurumun yasal faiz istemi reddedilmiştir. Oysa ki, Danıştay’ın süregelen içtihadına göre idarenin hukuka aykırı işlem ve eylemlerinden doğan zararların idare tarafından kusurlu sorumluluk esasına göre tazmin edilecek olması, hizmet kusuru oluşturacak vergilendirme işlemlerinden vergi mükellefleri için doğan zararın, işlemi yapan vergi dairesince karşılanmasının anayasa ve hukuk devleti ilkesinin gereği olması ve VUK 112. maddesine uyarınca gecikme faizi ile ilgili dönemlerde miktarı belirlenen zararın, hukuka aykırı tahsilatlarda aynen mükellef için de söz konusu olması sebepleriyle mükellefe faiz ödenmesi gerekmekte olup, hükmolunacak faiz oranının verginin tahsil edildiği tarih ile karar tarihi arasındaki süre için VUK 112. maddesi uyarınca belirlenen gecikme faizi oranına eşit olması anayasanın eşitlik ve adalet ilkeleri gereğidir.
Danıştay 4. Dairesi E: 2003/980 K: 2004/501 T: 17.3.2004
Davacının, geçici vergi beyannamesinde eksik beyan edilen matrah için verdiği düzeltme beyannamesi üzerine gecikme faizi hesaplanmışsa da VUK 112. maddesi, gecikme faizinin uygulanabileceği vergilerin, yükümlüler adına ikmalen, re’sen veya idarece tarh edilmiş vergiler olduğunu hükme bağladığından, davacının düzeltme hükümleri uyarınca verdiği beyanname üzerinden tahakkuk ettirilen vergilere gecikme faizi uygulanamaz.
Danıştay 7. Dairesi E: 2000/5601 K: 2002/3486 T: 7.11.2002
Vergi Usul Kanunu'nun 341. maddesinde, şahsi ve medeni haller veya aile durumu hakkında gerçeğe aykırı beyanlar ile veya sair suretlerle verginin noksan tahakkuk ettirilmesi veya haksız yere geri verilmesine sebebiyet verilmesi vergi ziyaı hükmünde kabul edilmiştir. Alınan Katma Değer Vergisi iadesinin haksızlığı defter, kayıt ve belgelere dayanılarak tespit edilmiş olan davacı şirket hakkında, bu tespite dayanılarak haksız alınmak suretiyle zıyaına neden olunan vergi miktarının düzeltme fişi ile hesaplanması işlemi, ikmalen tarhiyat olarak kabul edileceğinden, VUK’nın 112. maddesi uyarınca hesaplanan gecikme faizinde yasaya aykırılık yoktur.
ÖZELGELERDE
KURUMLAR VERGİSİ İSTİSNALARI
1. İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 9.5.2007 tarih ve 9661 sayılı özelgesi:
“Şirketin yat limanı işi ile ilgili olarak yurtdışında verdiği proje ve teknik danışmanlık hizmetlerinden elde ettiği döviz kazancı, söz konusu işin işyeri veya daimi temsilci vasıtasıyla yapılması halinde Kurumlar Vergisi istinasından yararlanması mümkündür. Bu hizmetlerin işyeri veya daimi temsilci bulundurulmaksızın yapılması halinde ise bu hizmetin yine KVK’nın ilgili tebliğ düzenlemesi gereğince hizmet ihracatı olarak değerlendirilmesi gerekir.”
2. İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 30.5.2007 tarih ve 11043 sayılı özelgesi:
“5520 sayılı KVK’nın 5/1-e maddesi düzenlemesi uyarınca söz konusu maddede öngörülen diğer koşullarında yerine getirilmesi şartıyla kurumların en az iki tam yıl süreyle aktiflerinde yer alan taşınmazların, iştirak hisselerinin, kurucu senetlerin, intifa senetlerinin ve rüçhan haklarının satışından doğan kazançların %75’lik kısmının Kurumlar Vergisi'nden istisna olduğu hükme bağlanmıştır. Taşınmazların satışından elde edilen kazancın istisna kapsamında nitelendirilebilmesi için ise söz konusu taşınmazın Türk Medeni Kanunu'nun 705'inci maddesi gereğince kurum adına tapuya tescil edilmiş olması gerekmektedir. Bununla beraber, fiiliyatta cins tashihinin söz konusu olduğu hallerde, tapuya tescilin yapılması çeşitli nedenlerle gecikebilmektedir. Bu gibi durumlarda, taşınmazın işletme aktifinde iki yıl süreyle bulunup bulunmadığının tespitinde, işletmede iki yıldan fazla süreyle sahip olunarak fiilen kullanıldığının, yapı inşaatı ruhsatı, vergi dairesi tespiti veya resmi kurum kayıtlarından birisi ile tevsiki mümkündür. Ayrıca, daha öncesinde farklı tarihlerde satın alınan parsellerin, daha sonrasında bir kısmının kamuya terk edilerek birleştirilmesi sonrasında oluşan tek parselin satışının istisna kapsamında olup olmadığının tespitinde, satışa konu taşınmazların iki tam yıl aktifte yer alma koşulunun her bir parsel için ayrı ayrı aranması gerekir.”
3. İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 2.5.2007 tarih ve 8964 sayılı özelgesi:
“5520 sayılı kurumların; tam mükellefiyete tabi başka bir kurumun sermayesine katılmaları nedeniyle elde ettikleri kazançları (Fonların katılma belgeleri ile yatırım ortaklıklarının hisse senetlerinden elde edilen kâr payları hariç) ve tam mükellefiyete tabi başka bir kurumun kârına katılma imkânı veren kurucu senetleri ile diğer intifa senetlerinden elde ettikleri kazançları vergiden istisnadır. Bu maddedeki düzenleme kurumlarca, yalnızca tam mükellefiyete tabi kurumların sermayelerine iştirak edilmesi suretiyle elde edilen kâr paylarını kapsamaktadır. Kâr payını elde eden kurumun ise tam veya dar mükellef olmasının istisnanın uygulamasında bir önemi bulunmamaktadır. Bu açıklamalar gereğince, tam mükellef kurum statüsünde olan (...) Serbest Bölgesi Kurucu ve İşleticisi AŞ’den elde edilen iştirak kazancı Kurumlar Vergisi'nden istisna olacaktır.”
4. İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 30.4.2007 tarih ve 8725 sayılı özelgesi:
“5520 sayılı kanunda kurumların, kanuni ve iş merkezi Türkiye’de bulunmayan anonim ve limited şirket niteliğindeki iştiraklerinden elde ettikleri kazançları, söz konusu bentte belirtilen bütün şartları taşımaları koşulu ile vergiden istisna edilmiştir. İstisnadan yararlanma koşullarından biri de iştirak kazancının, elde edildiği hesap dönemine ilişkin Kurumlar Vergisi beyannamesinin verilmesi gereken tarihe kadar Türkiye’ye transfer edilmiş olmasıdır. Süresi içinde Türkiye’ye transfer edilmeyen yurtdışı iştirak kazançları, daha sonraki yıllarda transfer edilse dahi anılan istisnadan yaralanamaz. Bu düzenlemeler gereğince, yurtdışındaki iştirakin 2006 yılında elde ettiği ve sermaye artırımında kullandığı kazanç, söz konusu şirket bünyesinde kaldığı sürece iştirak eden kurum tarafından elde edilmiş olmayacağından, iştirak eden kurum tarafından beyan edilmesi gerekmemektedir.”
5. İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 3.4.2007 tarih ve 6330 sayılı özelgesi:
“5520 sayılı KVK’nın 5/h maddesi uyarınca, yurtdışında yapılan inşaat, onarım, montaj işleri ile teknik hizmetlerden sağlanarak Türkiye’de genel sonuç hesaplarına intikal ettirilen kazançlar, Kurumlar Vergisi'nden istisnadır. Bu faaliyetlerin, Türkiye’de bir kamu kurum veya kuruluşuna veya Türkiye’de mukim bir firmanın yurtdışındaki bir şubesine ya da herhangi bir yabancı ülke firmasına taahhüt edilmiş olması, ödemelerin Türkiye’de yapılması, faaliyet neticesinde elde edilen kazancın istisna kapsamında tutulmasına bir engel teşkil etmemektedir. Ancak düzenlenecek faturalarda, faturanın yurtdışında yapılan bir proje için düzenlendiğine ilişkin şerh konulması ve bu faturanın da faaliyeti gerçekleştiren şirketin ana merkez kayıtlarında izlenmemesi, yurtdışında da bahse konu işin şirketçe (...) Genel Müdürlüğü (...) Dairesi Başkanlığı adına yapıldığının ilgili makamlardan alınacak belgelerle tevsik edilmesi gerekir.”
6. İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 18.9.2006 tarih ve 17684 sayılı özelgesi:
“Bir işyeri aracılığıyla yurtdışında gerçekleştirilecek inşaat, onarma ve montaj işleri ile yurtdışındaki firmalara fiilen yurtdışında verilecek teknik hizmetlerden sağlanacak kazançlar, Kurumlar Vergisi'nden istisnadır. Yurtiçinde mukim firmalara verilen hizmetler yanında, yurtdışında işyeri veya temsilci bulundurmadan, yurtdışındaki inşaat firmalarına statik proje çizimi ve bu projenin uygulamalarını yurtdışında inşaat alanında hizmetlerin verilmesi suretiyle elde edilen kazancın, hizmete ilişkin faturanın yurtdışında kesilmesi ve fatura bedelinin banka kanalı ile döviz olarak Türkiye’deki hesaplara intikali halinde dahi KVK md.5/1-h istinasından yararlanılması mümkün değildir.”
SÖZÜN ÖZÜ
Bu dünyada kesin olarak hiçbir şey söylenemez, ölüm ve vergilerden başka.
Benjamin FRANKLİN
(Kaynak: Referans Gazetesi | 27.06.2007)
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.