Sanayinin gelişerek ivme kazandığı yirminci yüz yıl başlarından günümüze, üretim araç gereçlerin çeşitliliği ve miktarlarının artması, ayrıca bunlara paralel teknolojilerin de büyük bir hızla gelişmesi, üretime etken olan insanın, sağlığını ve iş güvenliğini olumsuz bir şekilde etkilemektedir. Bu gerekçeyle daha kaliteli bir yaşam için gereksinim duyulan teknolojinin gelişmesi amacıyla, başta çalışanlar olmak üzere dünya insanının sağlığı ve iş güvenliğinin korunması ilkeleri, gelişmiş ve gelişmekte olan toplumların asgari şartı haline gelmiştir.
Nitekim eski 1475 sayılı İş Kanunu ve bu kanun nedeniyle 11.01.1974 tarihli, 14765 sayılı resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren İşçi Sağlığı İş Güvenliği Tüzüğü (İSİGT) ülkemizde çalışanların sağlıkları ve güvenirlilikleri yönünde gereksinim duyulan hukuksal düzenlemeleri kısmen de olsa sağlamıştı.
Avrupa Birliğine geçiş süreci içersinde son yıllarda yaşama geçirilen yeni uyum yasalarımız arasında yer alan, 22.05.2003 tarihinde kabul edilen ve 10 Haziran 2003 tarihinde yürürlüğe giren 4857 sayılı İş Kanunumuz, çalışan ve işverenlerimize gereğinden çok fazla yükümlülükler getirerek, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Sosyal Sigortalar Kurumu (SSK) adına, koruyucu ve bir anlamda taraf olma özelliğini taşımaktadır. Bu nedenledir ki 4857 sayılı İş Kanunu'nun, 09.12.2003 tarih ve 25311 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe giren İSİGT kuralları işverenlerimizin korkulu rüyası haline gelmektedir.
Yeni tüzük hükümleri, işçilerin sağlığını ve güvenliğini korumak amacıyla mesleki risklerin önlenmesinde, eğitim ve bilgi verilmesi dahil her türlü önlemlerin alınması için gerekli organizasyonların yapılabilmesi işlemlerini işverenlerimize delege etmekle kalmamış, ayrıca iş kazalarıyla ilgili tüm güvenlik önlemlerinin alınmasını, değişen şartlara uygun hale getirilmesini,mevcut durumun sürekli iyileştirilmesini, işçilerinin sağlık ve güvenliğinin korunması ile ilgili önlemlerin sağlanmasını, olası dahilindeki risklerin minimize edilmesini, işverenin kendi işyeri binalarının mimari tasarımlarında kusursuz olmalarını, iş ekipmanları, çalışma şekli ve üretim metotlarının seçiminde özen göstermeye zorunlu kılınmasını, özellikle de monoton çalışma ve önceden belirlenmiş üretim temposunun hafifletilerek bunların sağlığa olumsuz etkilerinin en aza indirilmesini gerekli kılacak tedbirlerin alınması gibi, daha da bu yazı kapsamına sığmayacak boyutta, bir çok yaptırımların tamamen işverenin yükümlüğüne bırakılmış olmaları, hiçbir iyi niyet ve hakkaniyet ölçüleriyle bağdaşmamaktadır. Böylesine bir yaklaşım olsa olsa SSK kurumumuzun bir olumsuzluk karşısında kendine dönen birtakım maddi zararlarını işverenlerimize karşılatma anlayışından başkaca bir amaç taşımamaktadır.
İş kazası oluşumunda hukukta üç sorumlu taraf vardır. Bunlardan birincisi çalışan (İşçi), ikincisi çalışana iş temin eden çalıştırıcı (işveren), üçüncüsü ise çalışanın sağlığını ve güvenliğini koruma görevini üstlenen sosyal sigortalar kurumudur. İş kazalarının önlenmesinde üç sorumlu tarafa önemli görev ve yükümlülüklerin dağıtılması konularında yeni İSİGT hükümleri adil anlayıştan uzak kalmaktadır. Kazalarının önlemesinde ve iş güvenliklerinin sağlanmasında SSK, sigortalısı konumundaki işçilerimizi ve işverenlerimizi işçi sağlığı iş güvenliği konularında eğitmesi, kendisine ait sağlık kuruluş tesislerini teknolojilerden de yararlanarak modernleştirilmesi, çalışan işçilerimizin yıllık periyodik sağlık taramalarını ciddi bir şekilde üstlenmesini, bir doktora düşen hasta sayısını standartlar seviyesine getirilmesini, laboratuar cihazlarının TÜRKAK hükümlerine uygun kalibrasyonlarının sağlanması gibi yükümlülüklerde kendini sorumlu görmediği müddetçe, işçi sağlığı ve iş güvenliğinin sağlanmasında arzu edilir seviyelerde başarı elde edilemeyecektir. Kaldı ki SSK, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği'nin (TOBB) varlığına rağmen bu gibi yükümlülükleri işveren sorumluluğuna yönlendirilmesi konusunda başarılı olduğu izlenmektedir. Nitekim yeni İSİGT işverenlerimizin, işyerinde çalıştırdıkları işçilerinin eğitilmeleri amacıyla dışarıdan uzman kişi veya kuruluşlardan hizmet almış olsalar dahi, yeni getirilen yasa gereği işverenlerimizin sorumluluğunu ortadan kaldırmadığı gerekçesiyle SSK, bu nedene dayalı tazminatların tahsilini işverenlerimize yönlendirmektedir.
SSK iş kazası, meslek hastalıkları, analık, hastalık, malullük, yaşlılık, ölüm, sosyal güvenlik destekleme ve işsizlik sigorta primi gibi işverenlerimiz ve işçilerimizden sağladıkları gelirlerine ilaveten, 4857 sayılı İş Kanunu'nda yer alan idari para cezaları gelirleriyle de önemli bir kaynağa sahip bulunmaktadır. Var olan gelirlerinden, asıl amaç olan işçi sağlığı ve iş güvenliğinin sağlanması ile ilgili eğitimlere bir bütçe ayırmaması, bu gibi harcamaları istihdam sağlayan işverenlerimizin yükümlülüğünde bırakması, hakkaniyet ölçüleriyle bağdaşmamaktadır.
İş kazası olayının hemen sonrası başlatılan tedavi sürecinde, SSK tarafından tedavi uygulanış şekilleri ülkemizin pek çok yerlerinde farklı ve de yetersiz yapıldığı sık rastlanılan olaylar arasında yer almaktadır. Teşhis ve tedavi aşamalarındaki yetersiz veya yanlış uygulamaların sonucunda meydana gelen uzun sureli iş görmezlik, maluliyet veya ölümle sonuçlanan olayların maddi zarar sorumluluğu SSK tarafından işverenlerimize yansıtılmaktadır. Örneğin kent merkezlerine yakın işletmelerde uzuv kopmalı bir iş kazasında maluliyet olasılığı çok düşük iken, kent merkezine uzak taşra bölgelerimizde ise maluliyet oranları büyük boyutlara ulaşmaktadır. SSK tarafından, iş kazaları veya meslek hastalıkları sonucunda işverenlerimiz veya işçilerimiz aleyhine dava konusu edilen tazminat talepleri hakkaniyet ölçüleriyle bağdaşır yönü bulunmamakla birlikte, yasanın verdiği avantaj sonucu kazanan genellikle SSK olmaktadır. İşçi ve İşverenlerimiz ise SSK'ya sürekli tazminat ödeyen taraf haline getirilmektedir.
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği yönetimi işverenlerimiz, işçi sendikalarımızda işçilerimiz adına iş kazaları ve meslek hastalıklarına karşı oluşacak maddi kayıpların minimize edilmesi amacıyla, İSİGT hükümlerinin uygulamalarında, SSK kurumuna karşı taraflılıklarını ön plana çıkarmaları çalışma barışına katkı sağlayacaktır.
(Kaynak: Dünya Gazetesi | 08.06.2007)
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.