Kamu borçları süresinde ödenmediği takdirde idare, "Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun"a göre cebri takibe geçer. Cebri takibi başlatan işlem, ödeme emridir. Bu işlem; borçlulara 7 gün içinde borçlarını ödemeleri veya mal bildiriminde bulunmaları gereğini içeren bir "ödeme emri"nin tebliğ olunmasıdır.
Kendisine ödeme emri tebliğ olunan şahıs, hiç şüphesiz bu idari işlem aleyhine idari yargıda (vergi mahkemelerinde) iptal davası açabilir.
Anılan kanunda anayasal açıdan gözden geçirilmesi gereken bir önemli konu, haksız çıkma tazminatı ile ilgilidir. Kanunun 58. maddesine göre “İtirazında tamamen veya kısmen haksız çıkan borçludan, hakkındaki itirazın reddolunduğu miktardaki amme alacağı yüzde 10 zamla tahsil edilir.” Bu zamma uygulamada verilen genel ad, “haksız çıkma tazminatı”dır.
Haksız çıkma tazminatı, ödeme emri aleyhine dava açan hemen herkese, idare tarafından davanın aleyhine sonuçlandığı tutar üzerinden uygulanmaktadır. Üstelik içtihatlara göre bu tazminatın istenebilmesi için vergi mahkemesi kararının kesinleşmesinin gerekmesine rağmen, idare bunu dahi beklememektedir.
Haksız çıkma tazminatı bu günkü hali ile ve kanaatimizce anayasaya aykırıdır. Zira gerek düzenleme gerekse uygulama haksız çıkma tazminatını, dava açmanın cezası haline getirmiş ve söz konusu tazminata kişileri yargı haklarını kullanmaktan caydırıcı bir işlev yüklemiştir. Yaptırımla karşılaşma riski ile kişilerin yargı haklarını kullanmamalarının özendirilmesi veya caydırılması ise hukuk devletinin gerçekleşme aracı olan “idari işlemlerin yargı denetimine tabi olması” ilkesini zedeler.
Haksız çıkma tazminatının özel hukuk ve alacaklardaki izdüşümü icra inkâr tazminatıdır. Ancak oradaki oran yüzde 10 değil, yüzde 40’tır. İcra hukukuna göre alacaklının yaptığı takibe borçlunun itirazı halinde, mahkeme (icra mahkemesi veya görevli adli mahkeme) tarafından borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, ret veya hükmolunan meblağın yüzde kırkından aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkûm edilir. (İcra İflas Kanunu'nun 67, 68). Görüldüğü gibi, borçlu itiraz eder ve haksız çıkarsa ayrıca tazminat öder ama haklı çıkarsa, alacaklıdan da tazminatını alır.
Kamu alacakları ile ilgili olarak 58. maddenin de benzeri şekilde olması gerekmektedir. Şöyle ki; bu tazminat, hak aramanın cezası olmadığına göre bu tazminata ancak, borçlunun kötü niyetli olduğu hallerde ve davasının haksız olduğu durumlarda, borçlunun durumuna göre kanunda belirtilen üst sınıra kadar olmak kaydı ile hâkim tarafından hükmedilmelidir.
Haksız çıkma zammı, madem ki kötüniyetin, kamu borcunu savsaklamanın yaptırımıdır, o halde, buna idare hükmedemez. Kişilerin niyetlerinin, kastının takdiri, sadece mahkemelere, tarafsız hâkime aittir. Bu yetki, borç ilişkisinin alacaklısına verilmesi, hakkaniyete de aykırıdır.
Hatta belki biraz da ileri giderek, hâkime, idarenin haksız çıkması halinde idareyi de borçlu lehine aynı ödemeyi yapmaya mahkûm etme yetkisinin de tanınması gerektiği söylenebilir. Hem böylece idare, yapacağı inceleme ve takiplerde daha dikkatli olur.
Kaldı ki, kamu borçlusunun davasında haklı çıkması halinde, idarenin bu zammı ödemeye mahkûm edilmemesi de bir başka eşitsizliktir. Zira, ödeme emrinin kısmen veya tamamen iptali, idarenin hukuka aykırı davrandığının kesin delilidir. Buradaki eşitsizlik de bir başka anayasaya aykırılık sebebidir.
Bu görüşüme, “idarenin yanlış işlem yapmasının, kişilere menfaat sağlama aracı mı olacağı” şeklinde bir eleştiri getirebilirsiniz.
Ancak, nasıl ki haksız çıkan taraf, borcu olmadığı, bir başka deyişle idarenin alacağı olmadığı halde, bu tutarı ayrıca ödemeye mahkûm ediliyorsa, idarenin de haksız çıkması halinde aynı tutarı kişilere ödemesi hakkaniyet gereğidir.
Haksız çıkma zammı, ihtilafın sadece bir tarafını (borçluyu) değil, her iki tarafını da hukuka uygun davranmaya zorlaması gerekir.
Dolayısıyla bu zamma ilişkin yasal düzenlemenin Anayasa Mahkemesi denetiminden geçmesinden yarar vardır. Bu denetim ise ancak, bu zamma maruz kalanların mahkemelerde anayasaya aykırılık iddialarında bulunmaları ile mümkündür.
Borçlular, borçlu sıfatı yapıştırılanlar, “vatandaş”tır. Hep, vatandaşın boynu, kıldan ince mi olacaktır?
(Kaynak: Referans Gazetesi | 04.06.2007)
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.