Türkiye'nin 2023'de dünyanın en büyük 10 ekonomisi içinde yer alma hedefini gerçekleştirebilmesi için kadınların işgücüne katılım oranının, yüzde 50’nin üzerine çıkarılması olmazsa olmaz..
Yıldız Taşdelen ERLİ / Kadın İşgücü - Yazı Dizisi
Türkiye, Cumhuriyet'in 100. yılında GSYH büyüklüğü bakımından dünyanın ilk 10 ekonomisi içinde yer almayı, kişi başına milli gelirini 25 bin dolara çıkarmayı, en az 2 trilyon dolarlık bir ekonomi büyüklüğüne ulaşmayı ve işsizlik oranını yüzde 5'e düşürmeyi hedefliyor. İstihdama katılımı artırmanın büyük önem taşıdığı “10 büyük ekonomi içinde yer alma hedefi” için çeşitli gerekçelerle işgücü piyasasının dışına itilen kadınları da ekonomide daha etkin kılmak gerekiyor.
Kadın istihdamında gelinen noktaya bakıldığında, bugüne kıyasla 1980'li yıllarda tablonun daha parlak olduğu dikkati çekiyor. 1989'de yüzde 36.1 olan işgücüne katılım oranının, sonraki yıllarda düşüşe geçtiği, 2000'de yüzde 26.6, 2005'te 23.3 ve 2010'da yüzde 27.6 olduğu görülüyor. 2008'den bu yana artış gösteren işgücüne katılım oranına karşın Türkiye, 2012 sonunda ulaştığı yüzde 29.5'luk (TÜİK'e göre) oran (OECD'ye göre yüzde 32.3) ile hala OECD ülkeleri içinde son sırada yer alıyor. Türkiye'ye en yakın ülke yüzde 47.8 ile Meksika olurken, OECD ülkelerinin ortalaması yüzde 62.3. Türkiye'de sosyal hayatta olduğu gibi işgücüne katılımda da kadınlar, doğurganlık ve anne özelliklerinden dolayı hep erkeklerden sonra geliyor.
Çalışma hayatının yanında aile hayatlarına ilişkin sorumlulukları nedeniyle kadınlar, işverenler açısından tercih edilmeyebiliyor. Asıl görevi çocuk bakımı ve ev işleri olarak görülen kadınların istihdamını artırmak üzere çocuk teşvikini de içeren paketin, önümüzdeki ayın başında yasallaştırılması planlanıyor. Doğum iznini uzatacak düzenleme kapsamında, kadınların doğum izninde olduğu dönemde işverene, geçici eleman verilmesi de gündemde. Çocuk sahibi kadınların çalışma hayatına dönebilmesi için pakette yer alması planlanan kreş desteği de heyecanla bekleniyor. Kadınların çalışma hayatında daha çok yer almaları ve kariyer açısından desteklenmeleri Türkiye'nin ekonomik gelişimi açısından büyük önem taşıyor. Türkiye'de işgücüne katılım oranının düşük olmasının, kadınların çalışma hayatında daha az yer almasından kaynaklandığı ifade ediliyor. TÜİK verilerine göre, 2012'de Türkiye genelinde işgücüne katılım oranı yüzde 50 olarak gerçekleşirken, bu oran erkeklerde yüzde 71, kadınlarda ise yüzde 29.5 oldu. İstihdam edilen kadın nüfus oranı yüzde 26.3'te kalırken, erkek nüfus oranı yüzde 65'e çıktı. İşgücüne katılımı az olduğu gibi kadınlardaki işsizlik oranı daha yüksek. Erkeklerde yüzde 8.5 olan oran, kadınlarda yüzde 10.8'e çıkıyor. İşgücü piyasasına katılımın düşük olması kadının erkeğe bağımlı olması sonucunu doğuruyor.
İşgücü piyasasındaki toplumsal cinsiyet temelli eşitsizlikleri gidermek üzere "Kadın İstihdamının Artırılması ve Fırsat Eşitliğinin Sağlanması" ile "İşyerlerinde Psikolojik Tacizin Önlenmesi" hakkında Başbakanlık genelgeleri ileson yıllarda kadın istihdamında artış yaşanmasına karşın gelinen nokta hala istenilen seviyede değil. Rakamlar; son yıllarda daha çok kadının çalışma hayatına girdiğini gösterse de kadın istihdamının sadece 3'te 2'sinin gerçek anlamda ve fiilen iş hayatında bulunan kadınlardan oluştuğu görülüyor.
Araştırmalar; çocuk ve yaşlıların bakımıyla ilgili hizmetlerin yetersizliği, kadınların çalışmasıyla ilgili ön yargılar ve bu ön yargı nedeniyle kariyer imkanlarının daha düşük olması, kadınların eğitim düzeyinin yetersizliği ve toplumsal cinsiyete dayalı iş bölümünün kadınların işgücüne katılımının düşük olmasının en önemli nedenlerini oluşturduğunu ortaya koyuyor. Bu engeller sadece istihdamda değil, girişimcilikte, toplumsal ve siyasi yaşamda da kadının önüne çıkıyor. Eğitim düzeyinin düşüklüğü ve kayıtlı sektördeki istihdam imkanlarının sınırlı olması, kadın işgücünün kayıtdışı sektörde düşük sektörle, sosyal güvenceden yoksun şekilde istihdam edilmesine de yol açıyor.
Çocuk bakımının kadın tarafından üstleniyor ve aldığı ücretin çocuk bakım maliyetini karşılamıyor olması da yine kadın istihdamının önündeki en önemli engellerden birini oluşturuyor. Eğitimi ve dolayısıyla maaşı daha düşük olan kadınlarda, çalışmanın getirisi çocuk bakımının maliyetine oranla daha düşük olabildiği için, işgücüne katılım kararı, çalışma ya da çocuk bakma kararı ile aynı anlama gelebiliyor.
2023 Hedefi için kadın istihdamı şart
Verilere göre, Türkiye'de 2 milyon 300 bin kadın okuma yazma bilmiyor. 83 bin olan kadın girişimci sayısı geçen yıl 93 bine çıkmasına karşın Türkiye'de her 100 girişimciden sadece yüzde 7'si kadın. Kadınların eğitim aracılığıyla iş hayatına ve sosyal yaşama katılım seviyesinin yükselmesinin ülkelerin gelişimini etkileyecek önemli faktörlerden biri olması nedeniyle kadın işgücü; Türkiye'nin 2023 hedefleri için de büyük önem taşıyor. 18 yaşın üzerindeki kadınların işveren primlerini son 5 yıldır Hazine tarafından karşılayan Türkiye, 2023'e kadar kadınların işgücüne katılımını yüzde 38’e çıkarmayı planlıyor. Yüzde 38'lik hedefi iddiasız görenler de, düşük bulanlar da var. 2023'te dünyanın 10 büyük ekonomisi arasında yer almayı hedefleyen Türkiye'nin, son verilere göre yüzde 51.9 olarak açıklanan işgücüne katılım oranı ile bunu başarmasının "mümkün olmadığı" belirtilirken, nüfusun çok daha büyük bir bölümünün çalışma hayatına katılması gerektiği ifade ediliyor. Bu süreçte kadınların iş hayatına daha fazla katılımı büyük önem taşıyor. AB'nin 20-64 yaş arasındaki kadınlarda 2020 yılı için belirlediği istihdam hedefi ise yüzde 75 olarak erkekler ile aynı orana sahip. Bu arada, 10. Kalkınma Planı'na göre, 2012'de yüzde 29.5 olan işgücüne katılım oranının bu yılın sonunda yüzde 30.9 ve 2018'de de yüzde 34.9'a yükseleceği tahmin ediliyor. Kadın istihdamında 10. Kalkınma Planı ve 2023 hedefleri tatmin edici gözükmüyor, yetersiz görülüyor.
Araştırmalar da; kadın istihdamının Türkiye'nin 2023 hedefleri için önemini ortaya koyuyor. TEPAV'dan Güneş Aşık'ın yaptığı araştırmaya göre, kadınların işgücüne katılımında bir değişiklik olmaması, erkeklerin katılımının yüzde 71'den yüzde 100'e çıkması halinde dahi 2023 hedefi olan kişi başı 25 bin dolarlık milli gelire ulaşmak mümkün değil. Erkeklerin katılımının yüzde 71'den yüzde 100'e yükselmesi, kadınların katılımının ise yüzde 61'e çıkması halinde 25 bin dolarlık hedefe ulaşılabilecek. Nüfus içinde çeşitli nedenlerle çalışmayan bir kesimin olacağı düşünüldüğünde ise yüzde 100 katılım, pratikte mümkün gözükmüyor.
Nüfusun yarısını oluşturuyorlar ama...
TÜİK'in "İstatistiklerle Kadın 2012" araştırmasına göre, Türkiye'nin 75.6 milyonluk nüfusunun yüzde 49.8'ini kadınlar oluşturuyor. Türkiye'de çalışan kadın sayısı yaklaşık 8 milyon. 2004'den bu yana 2.3 milyondan fazla kadın istihdamı gerçekleşti.15-64 yaş grubu baz alınarak OECD ülkeleri arasında yapılan karşılaştırmada, kadın işgücüne katılım oranının en düşük olduğu ülke Türkiye. Türkiye'de yüzde 32.3 olan orana karşın, kadın işgücüne katılımın en yüksek olduğu ülke yüzde 83.3 ile İzlanda.
Kalkınma Planı'ndaki hedef aşıldı
Son yıllarda uygulanan kadın istihdam teşvik programlarının verdiği olumlu sonuçlara karşın kadın istihdamında istenilen noktaya bir türlü ulaşılamıyor. TÜİK Hanehalkı İşgücü Araştırması'na göre, Haziran 2013 döneminde işgücüne katılma oranı bir önceki yılın aynı dönemine kıyasla 1.1 puan artarak yüzde 51.9 oldu. Bu dönemde işgücüne katılma oranı erkeklerde 0.8 puan artarak yüzde 72.5 olarak gerçekleşirken, kadınlarda 1.3 puan artışla yüzde 31.9’a yükseldi. Bu arada, 10. Kalkınma Planı'nda bu yıl sonu için öngörülen hedef de birkaç ay önce aşıldı.
3'te biri ücretsiz aile işçisi durumunda
TÜİK'in "İstatistiklerle Kadın 2012" araştırmasına göre, çalışan kadınların yaklaşık 3'te biri ücretsiz aile işçisi durumunda. Ücretli veya yevmiyeli olarak çalışan kadınların oranı yüzde 54.3 iken, kendi hesabına çalışan kadınların oranı yüzde 10.8. TEPAV İstihdam İzleme Bülteni’nde, Mart 2009-Mart 2013 döneminde tarım dışı kadın istihdamının 3.4 milyondan 4 milyon 847 bine ulaştığı belirtiliyor. Bunun yüzde 27’sini oluşturan 1.3 milyonu “kaçak”, kayıtdışı çalışan kadınlardan oluştu. Tarım dışı istihdamda kadın payı yüzde 20’den yüzde 25’e çıktı. Çalışmada, küresel krizin etkisinin 2008 ile birlikte hanelerde ağır biçimde hissedilmesiyle eve gelir getirmek için kadınların da işgücü piyasasına çıktığına işaret edildi. Bültene göre, Mart 2012-2013 döneminde 603 bin artan kadın istihdamının yüzde 20’si tarım dışında, yüzde 24’ü imalat sanayinde sağlanan işlerden oluşurken; ancak asıl olarak kadına iş sağlayan sektör eğitim, sağlık ve turizm ile hizmetler sektörü oldu. Mart 2012’de 12.2 milyon olan ev kadını sayısı 12 ay sonra 11.4 milyona indi. 2004'te yüzde 23.3 olan, 2011'de 28.8'e yükselen devlette kadının istihdam oranı da Temmuz 2012'de 30.2'ye çıktı. BETAM, yaptığı araştırmada, çalışabilir nüfusunun yarısını oluşturan kadınların kentlerde işgücüne katılım oranının yüzde 25 civarında olduğunu belirledi. Başbakan Yardımcısı Ali Babacan da, 2012'nin ilk 3 ayından bu yılın birinci çeyreğine kadar Türkiye'de 1 milyon 208 bin istihdam artışı olduğunu ve bu artışın yüzde 46.4'ünün kadın istihdamında yaşandığını belirterek, kadınların işgücüne katılımının ilk defa bu kadar yükseklerde olduğunu, yeni oluşan istihdamın neredeyse yarısının kadınlardan geldiğini söylemişti.
(Kaynak: Dünya Gazetesi | 01.10.2013)
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.