Kara taşımacılığında yolcu, yük ve bagaj taşıma ücretlerinin vergilendirilmesi için taşımacılığın bir bölümünün Türkiye'de gerçekleşmiş olması yeterli. Bükreş-İstanbul seferini yapan bir yolcu otobüsü Türkiye sınırını geçtiği an kazancı hasılat sayılarak ve vergilendiriliyor.
SORU: Ben bir yabancı taşıma kuruluşunun Türkiye temsilcisiyim. Yeni Kurumlar Vergisi Kanunu çerçevesinde yapmış olduğumuz işlerden dolayı herhangi bir hata yapmak istemiyorum.
Kara taşımacılığında yolcu, yük ve bagaj taşıma ücretlerinin vergilendirilmesinde herhangi bir değişiklik var mıdır?
YANIT: Kurumlar Vergisi Yasası’nın 23/3. maddesi uyarınca kara taşımacılığına ilişkin hasılat tanımı yapılmıştır. Buna göre “Türkiye sınırları içinde gerçekleşen kara taşımacılığında, bilet bedeli ile birlikte alınan gider karşılıkları dahil olmak üzere yolcu, yük ve bagaj taşıma ücreti olarak her ne adla olursa olsun aldıkları tutarlar” hasılat olarak kabul edilmektedir.
Kara ulaştırması; tren, otobüs, otomobil gibi kara ulaşım araçları ile yapılan yolcu ve yük taşımalarını ifade eder.
Taşıma işinde kalkış veya varış noktalarından sadece biri Türkiye’de olabilir veya her ikisi de dışarıda olmakla beraber, kara ulaşımının bir kısmı Türkiye sınırları içinde gerçekleşmiş olabilir.
Kara ulaşımının tamamen Türkiye’de gerçekleşmesi, yani başlangıç ile bitiş noktalarının Türkiye’de bulunması halinde Kurumlar Vergisi Yasası’nın 23. maddesi uygulanamaz.
Kara taşımacılığında hasılatın Türkiye’de elde edilebilmiş sayılabilmesi için taşımanın Türkiye sınırları içinde gerçekleşmiş olması yeterlidir.
Mevcut yasal düzenleme çerçevesinde kara ulaştırmalarının Türkiye sınırları içinde gerçekleşen kısmına ilişkin bilet bedeli ile birlikte alınan gider karşılıkları da dahil olmak üzere, yolcu yük ve bagaj ücretleri yanında alınan benzer nitelikteki diğer bedeller de hasılata dahil sayılmakta ve Türkiye’de elde edilmiş hasılat olarak işleme tabi tutulmaktadır.
Örneğin; kara taşımacılığı yapan ve kanuni iş merkezi Bükreş’te bulunan bir şirketin İstanbul-Bükreş arasındaki seferinin bedelinin Türkiye’deki yolculuğa isabet eden kısmı Türkiye’de elde edilmiş hasılat sayılır. Bu aşamada bilet bedeline ek olarak, aşırı bagaj bedeli ve benzeri gider karşılıkları da hasılata dahil edilir.
Kurumlar Vergisi Yasası’nın 23. maddesinin 2. fıkrasında ortalama emsal oranlarının Türkiye’de daimi veya arızi olarak çalışan bütün yabancı ulaştırma kurumları için geçerli olan oranlara göre kara taşımacılığında yüzde 12 oranı elde edilen hasılata uygulanmak suretiyle safi kurum kazancı belirlenir.
Vergi Usul Yasası’nın 207. maddesi uyarınca yabancı nakliyat kurumları ve bunları Türkiye’de temsil eden şube ve acenteleri noterden tasdikli bir “hasılat defteri” tutmakla yükümlüdürler.
Bu defterlere Türkiye’de elde edilen hasılat tarih sırasıyla kaydedilir. (V. Seviğ)
PERSONELE TATİL ÖDÜLÜ
SORU: İşyerimizde başarılı çalışan personelimizin 2005 yılında birer hafta anlaşmalı olduğumuz bir turistik tesiste ağırlanmalarını sağladık.
Amacımız söz konusu personelin başarısını ödüllendirmekti. Ancak yapılan inceleme sonucunda personelimiz için yaptığımız bu harcamaların gerçekte ücret niteliğinde olduğu, ödemiş bulunduğumuz fatura bedelleri üzerinden hesaplanan Katma Değer Vergisi'ni de indirim konusu yapamayacağımız ileri sürülerek hakkımızda rapor düzenlenerek ikmalen vergi salındı. Bu konuda sizin de görüşünüzü almak isteriz.
YANIT: Gelir Vergisi Yasası’nın 61. maddesinde yer alan tanımlamaya göre “Ücret, işverene tabi ve belirli bir işyerine bağlı olarak çalışanlara hizmet karşılığı verilen para ve ayınlar ile sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaatlerdir.”
Şirket personelinin tatile gönderilmesi ile ilgili olarak yapılan harcamalar, kurum çalışanlarına sağlanan bir menfaat olarak kabul edilir. Bu bağlamda personelin tatile gönderilmesi için yapılan tüm harcamalar ücretin bir parçası sayılarak, vergiye tabi tutulur.
Şirket personeline yapılan ödeme, tatil yapılan işletme tarafından gönderilen fatura üzerinde yer alan Katma Değer Vergili tutardır.
Bu tür harcamaların ayrıca Gelir Vergisi Yasası’nın 94. maddesi kapsamında ücret matrahına dahil edilerek stopaja (tevkifata) tabi tutulması gerekmektedir.
Daha fazla bilgi için Recep Bıyık- Aydın Kıratlı tarafından 4. baskısı yapılan “Giderler ve İndirimler” başlıklı çalışmaya başvurabilirsiniz. Söz konusu çalışmanın 4. baskısı Yaklaşım Yayıncılık tarafından 2007 yılında yapılmıştır. (V. Seviğ)
DOĞAN KÂR İÇİN GİDER GÖSTERİLEBİLECEK KALEMLER:
SORU: Yeni kurulmuş olan yüzde 50'si yabancı ortağa ait işletmemizin (yabancı ortağımız gerçek kişidir ve yurtdışında kendine ait üretimi mevcuttur.) yapmış olduğu ithalata yönelik olarak, toptancılara satış şeklinde bir çalışmamız mevcuttur. Sizden öğrenmek istediğim konu, bu satışlardan doğacak bir kârın tespitinde ana gider gösterebileceğimiz kalemler neler olabilir. Özellikle toptan satış yapmamızdan dolayı, kısa vadede gösterilebilecek giderler hangileridir. Tesekkür eder, iyi çalışmalar dilerim. (E. Katırcıoğlu)
YANIT: Bu sorunuzun yanıtı, belki kalın bir kitap boyutundadır.
Gelir Vergisi Kanunu’nun 40. maddesi ile 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 8, 9 ve 10. maddelerinde nelerin gider olarak gösterilebileceği sayılmıştır. Bununla birlikte Gelir Vergisi Kanunu’nun 41. maddesi ile 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 11, 12 ve 13. maddelerinde ise nelerin gider yazılamayacağı ve kurum kazancından indirilemeyeceği belirtilmiştir.
Ticari işletmeyle ilgili olarak her türlü genel yönetim, pazarlama, finansman giderlerinin genel çerçevede gider yazılması esastır. İşletme ile ilgisi bulunmayan, şahsi ve özel nitelikteki harcamaların da gider kabul edilemeyeceği açıktır.
Bu konuda en en geniş bilgiyi, Recep Bıyık ve Aydın Kıratlı tarafından kaleme alınmış ve Yaklaşım Yayımları arasından çıkmış bulunan “Giderler ve İndirimler” adlı kitapta bulabilirsiniz. (B. Doğrusöz)
YARGI KARARLARINDA VERGİ İNCELEMESİ
Danıştay 4. Dairesi E: 2004/981 K: 2004/2188 T: 4.11.2004
Yapılan inceleme neticesinde, gider olarak kaydedilen bir kısım faturadaki yazılı işlerin yapılmadığı veya faturaların yapılması gereken işlerden daha yüksek bedel içerdiği hususu iddia edilmediği gibi söz konusu işlerin yapılmadığı tespit dahi edilmeden, sadece fatura düzenleyen şahısların durumundan hareketle bu fatura bedellerinin tamamının gider kabul edilmemesi suretiyle yapılan tarhiyatta yasal isabet yoktur.
Danıştay 4. Dairesi. E: 2003/1537 K: 2004/873 T: 21.4.2004
Kurs hizmeti veren kurumun banka hesaplarına yatırılan paralarının; kimler tarafından yatırıldığı tespit edilmeden, kişilerin ifadelerine başvurulmadan, ne amaçla para yatırıldığı saptanmadan, somut ve yeterli inceleme yapılmaksızın, bankadaki paraların işle ilgili olduğu ve bu paralar için belge düzenlemediği iddiasıyla yapılan tarhiyat yasal değildir.
Danıştay 3. Dairesi E: 2000/4292 K: 2003/3080 T: 15.5.2003
Ticari geçmişi, ticari organizasyonu, sermayesi olmayan bir kişiden mal alışının gerçek olduğunun iddia edilmesi ticari icaplara; yüksek tutarlara varan ödemelerin peşin ve nakit olarak elden yapılması ekonomik icaplara; belge konusu malların depolama, ambar giriş-çıkış ve nakliyesinin belgelendirilememesi, bu hizmetleri verdiği belirtilenlerin mükellefiyetlerinin olmaması ya da sona ermesi gibi sebepler teknik icaplara aykırı olup, bu aykırılığı iddia eden tarafın, iddiasını ispatla mükellef olması sebebiyle yapılan incelemeler sonucunda tüm alış faturalarının sahte olduğu sabit olan davacının satışlarının gerçek olduğu iddiasını ispatlaması gerektiğinden, satışlarını ispatlayamaması neticesinde bu faturaların komisyon karşılığı düzenlendiğinin kabulü gerekir.
Danıştay Vergi Dava Daireleri Genel Kurulu E: 1999/332 K: 2000/95 T: 25.2.2000
VUK’nın 134. maddesine göre vergi incelemesinde amacın, ödenmesi gereken vergilerin doğruluğunu araştırmak, tespit etmek ve sağlamak olduğundan; yalnızca yükümlü şirket yetkilisinin ifadesine dayanarak, herhangi bir karşıt inceleme veya emsal müesseselerin hasılatlarıyla karşılaştırma yapılmaksızın, kayıt ve beyan dışı bırakılan hasılat bulunduğu iddiasıyla yapılan tarhiyatta yasal isabet bulunmamaktadır.
Danıştay 11. Dairesi E: 1999/3481 K: 1999/4332 T: 18.11.1999
Yeterli bir vergi incelemesi yapıldığından söz edebilmek için, vergileme ile ilgili olaylarla hesap durumlarının ve bu arada ilgililerin tutanağa geçirilen itiraz veya mülahazalarının inandırıcı bir biçimde araştırılması, eleştirilecek hususlarla ilgili saptamaların sağlıklı yapılması ve saptanan hususların isabetli bir biçimde değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu sebeple başkaca açık ve inandırıcı tespitler yapılmadan, hukuken geçerli deliller ortaya konmadan, tutanakta belirtilen ifadeler araştırılmadan, ticaret hayatında çeşitli nedenlerle düşük bedelle, borsa veya piyasa değerinin altında mal satılabileceği hususu göz ardı edilerek, söz konusu emtianın gerçek satış bedeli belirlenmeden yapılan ve sadece yükümlü şirketin yaptığı satış işleminin borsa rayiç bedelinin altında olduğu iddiasına dayanan tarhiyat yasal isabetten yoksundur.
ÖZELGELERDE E-BEYANNAME
1. İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 1.2.2007 tarih ve 844 sayılı özelgesi:
Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı’nın 24.1.2007 tarih ve 5402 sayılı yazısında, "...elektronik ortamda beyanname kabulü uygulamasında, 1.10.2004 tarihinden itibaren süresinde verilen beyannameler ile 13.10.2005 tarihinden itibaren de pişmanlık talepli ve süresinden sonra kendiliğinden verilen beyannameler kabul edilmektedir. Ancak, kıst dönem beyannamelerinin e-beyanname sisteminde kabulü için çalışmalar devam etmekte olup, mükellefler tarafından tasfiye işlemleri nedeniyle veya devir ve bölünme işlemleri nedeniyle verilecek kıst dönem beyannamelerinin şu an itibariyle elektronik ortamda verilmesi mümkün bulunmamaktadır. Buna göre mükelleflerin kıst döneme ilişkin vermeleri gereken devir beyannamelerinin kâğıt ortamında kabul edilmesi gerekmektedir" denilmektedir. Bu durumda, şirketlerin nev’i değişiklikleri de devir hükmünde olup, ilgili hesap döneminin başlangıcından devir (nev’i değişikliği) tarihine kadar olan dönem faaliyetleri sonuçlarına ilişkin olarak verilecek kıst dönem beyannamelerinin kâğıt ortamında bağlı bulunulan vergi dairesine verilmesi gerekir.
2. İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 13.6.2006 tarih ve 4539 sayılı özelgesi:
“30.9.2004 tarih ve 46081 sayılı 2004/11 seri no’lu Uygulama İç Genelgesi’nin, E-Beyannameye ilişkin II. Bölümü'nde yer alan düzenlemeler gereğince, 3568 sayılı kanuna tabi meslek mensubunca, elektronik beyanname gönderme aracılık yetkisinin talep edilmesi halinde, ilgili vergi dairesince ilk olarak müracaat sahibinin 3568 sayılı kanun kapsamında yetki belgesi almış bir meslek mensubu olup olmadığının tetkik edilmesi gerekir. Kişinin dosyasından bu bilgi tespit edilemez ise müracaat sahibinden 3568 sayılı kanuna göre yetki belgesi sahibi olduğunu bağlı olduğu meslek odasından alacağı bir yazı ile ibraz etmesi istenir. Bu yazı ibraz edilmediği sürece, meslek mensubuna kullanıcı kodu, parola ve şifre verilmez.”
3. İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 14.7.2006 tarih ve 5513 sayılı özelgesi:
“346 Sıra No’lu Vergi Usul Kanunu Tebliği’nde, aktif ve ciro toplamları belirtilen hadleri aşan ve bu nedenle beyannamelerini elektronik ortamda gönderme zorunluluğu getirilen mükelleflerin, tebliğde belirtilen beyannamelerini elektronik ortamda göndermelerinin zorunlu olduğu ve bu zorunluluğa beyannamenin verilmesi gereken kanuni sürenin sonuna kadar riayet etmeyen mükelleflere her halükârda Vergi Usul Kanunu’nun mükerrer 355. maddede düzenlenen özel usulsüzlük cezası kesileceği düzenlenmiştir. Buna göre elektronik ortamda gönderilme zorunluluğu getirilen beyannamelerin, bu zorunluluğa uyulmaksızın elden veya posta yolu ile verilmesi halinde (beyannamenin süresinde verilmiş olup olmadığına bakılmaksızın) VUK mükerrer 355. maddede öngörülen özel usulsüzlük cezası kesilir.”
4. Adana Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 16.2.2005 tarih ve 849 sayılı özelgesi:
“340 sayılı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği’nin VI. Bölümü'nün 4. maddesinde, vergi idaresine gönderilen beyannamelerin geçerliliği ve matematiksel hata içermediğinin sistem tarafından saptandıktan sonra beyannameyi gönderen mükellef veya meslek mensubunun ekranından onay vermesi isteneceği, onaylama işleminin gerçekleşmesiyle de birlikte beyannamenin idareye verilmiş sayılacağı düzenlenmiştir. Beyannamenin kanuni süresinde verilmiş beyanname olarak kabul edilebilmesi için onaylama işleminin en geç beyannamenin verilmesi gereken son gün saat 24.00’ten önce tamamlanmış olması gerekmektedir.”
5. Bursa Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 2.5.2006 tarih ve 2073 sayılı özelgesi:
3.1.1990 gün ve 20391 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 'Serbest Muhasebesi, Serbest Muhasebeci Mali Müşavir ve Yeminli Mali Müşavirlerin Çalışma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik’in 43. maddesinde; "Meslek mensupları, Türk Ticaret Kanunu’na göre tacir veya esnaf sayılmalarını gerektirecek bir faaliyette bulunamazlar. Meslek mensupları kendi mesleki faaliyetleri dışında serbest meslek faaliyetinde bulunamazlar. Ticari mümessil, ticari vekillik, acentelik yapamazlar. Adi ve kolektif şirketlerde ortak veya komandit şirketlerde komandite ortak olamazlar. Limited ve anonim şirketlerin yönetim kurulu üyeliği ve başkanlığı görevinde bulunamazlar" hükmü yer almaktadır. Buna göre şirket müdür veya ortağı olan serbest muhasebeci mali müşavirin mesleki faaliyetlerde bulunması mümkün bulunmadığından, bu kişinin şirkete bağımlı çalışan olarak nitelendirilerek, şirket adına e-beyanname şifresi alması mümkün değildir.
YENİ YAYINLAR
Dokuz Eylül Üniversitesi öğretim üyelerinden ve Vergi Konseyi Üyesi Prof. Dr. Yusuf Karakoç’un, Genel Vergi Hukuku adlı ders kitabının 4. basısı geçen günlerde yayımlandı. Vergi hukukunun genel teorisini konu alan bu kitapta, vergi ilişkisi, bu ilişkinin tarafları, boyutları, mükelleflerin hakları ve ödevleri, vergi ceza hukuku, vergi icra hukuku, vergi yargısı gibi konularda geniş ve ayrıca her bölümün başında o bölümle ilgili ayrıntılı kaynakça listesi bulmak mümkün. Kitapta, hukukçu bir yazar tarafından kaleme alınmış olması dolayısıyla konulara hukuk bilimi açısından yaklaşımlar bulmak mümkün. Önceki basısına göre kitap, oldukça genişletilmiş ve konular daha ayrıntılanmış. Bu kitabı sadece öğrencilere değil, aynı zamanda 3568 sayılı kanun uyarınca yapılan sınavlara hazırlananlara ve faaliyetlerinin hukuksal temellerini de bilme isteyen bütün meslek mensuplarına da öneriyorum. Hukuk kitapları satan bütün kitapçılara dağıtılmış bulunan bu kitabı edinmek isteyenler, Yetkin Yayınevi'nin
(0312. 231 42 34-35 numaralı telefonlarına da müracaat edebilirler.
ÜLKELERARASI KARA TAŞIMACILIĞI NASIL VERGİLENDİRİLİR
* Türkiye sınırları içinde gerçekleşen kara taşımacılığında, yolcu, yük ve bagaj taşıma ücreti olarak alınan tutarlar hasılat sayılır.
* Taşımada kalkış veya varıştan sadece biri Türkiye’de olabilir, her ikisi dışarıda olmakla beraber, ulaşımın bir kısmı Türkiye sınırları içinde gerçekleşebilir.
* Kara ulaşımının tamamen Türkiye’de gerçekleşmesi, yani başlangıç ile bitiş noktalarının Türkiye’de bulunması halinde Kurumlar Vergisi Yasası’nın 23. maddesi uygulanamaz.
* Kara taşımacılığında hasılatın Türkiye’de elde edilebilmiş sayılabilmesi için, taşımanın Türkiye sınırları içinde gerçekleşmiş olması yeterlidir.
* Mevcut yasal düzenleme çerçevesinde taşımanın Türkiye sınırları içinde gerçekleşen kısmına ilişkin bilet bedeli ile tüm gelirler hasılata dahil sayılarak, işleme tabi tutulur.
* Merkezi Bükreş’te bulunan şirketin İstanbul-Bükreş arasındaki seferinin bedelinin Türkiye’deki yolculuğa isabet eden kısmı Türkiye’de elde edilmiş hasılat sayılır.
* Bütün yabancı ulaştırma kurumları için geçerli olan oranlara göre kara taşımacılığında yüzde 12 oranı elde edilen hasılata uygulanmak suretiyle safi kurum kazancı belirlenir.
* Yabancı nakliyat kurumları ve bunları Türkiye’de temsil eden şube ve acenteleri noterden tasdikli bir “Hasılat Defteri” tutmakla yükümlü.
(Kaynak: Referans Gazetesi | 16.05.2007)
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.