Günün sözü:
"Suçluyu cezalandırmamak, masuma zulümdür."
Arap Atasöz
Öteki dünyadan vergi dairesine dilekçe hangi yolla gelir?
Değerli Dünya okurları, bugün sizinle bir üstadımın, yanlış hatırlamıyorsam Zonguldak turnesinde vergi dairesi teftişi sırasında karşılaştığı dilekçeyi paylaşmak istiyorum.
Üstat teftiş sırasında bir dosyada : "Öldüğüm için gelir vergisi beyannamemi veremeyeceğim. Arz ederim. imza falanca." mealinde bir dilekçe görür. Araştırır.
Hakikaten dilekçe sahibinin dilekçe tarihinden önce ölmüş olduğunu öğrenir.
Dosyadan sorumlu memuru çağırır sorar : "Bu dilekçe nasıl geldi".
İşin aslı yapılan araştırmadan sonra ortaya çıkar. Dilekçe bir arzuhalci (Genç arkadaşlarımız belki bilmez, arzuhalcilik bir meslek, genellikle adliye önlerinde, resmi dairelere verilecek dilekçeleri daktilo ile yazan, çoğu zaman danışmanlık da yapıp yol gösteren kişilerdi. Şimdilerde pek kalmadı) tarafından yazılmış ve ölenin eşi tarafından imzalanmış. Ama eş kendi adını yazıp imzalayacağına ölenin adı yazılıp imzalanmış.
Zaman zaman hepimizin içinden, öldük, bittik, artık yeter diye aynı tür dilekçeler vermek geçmiyor mu?
Değerli Dünya okurları, bana intikal eden sorularınızı gücüm yettiğince, bu köşeden tamamını yanıtlayamasam da sizlere elektronik posta yoluyla özel olarak yanıtlama gayreti içinde olacağım.
Bu köşeden yanıtlayacağım yanıtların bir kısmı da belki, araya giren daha genel ve güncel başka konular nedeniyle gecikebilir.
Öncelikle teveccühünüz için çok teşekkür ederim. Telefon ederek, elektronik posta göndererek gösterdiğiniz sıcak ilgi sürdükçe biz paylaşmaya, sizlerle tartışarak doğruyu bulmaya, yanlışlıkları önleme çabalarına katkıya büyük bir gönül rahatlığıyla, yorulmadan devam ederiz.
Bu köşe sizin köşeniz. Bizi izlemeye devam edin_
Serbest bölge şirketinin serbest bölge dışındaki bankadan elde ettiği faiz, repo vb. gelirleri beyana dahil edilecek mi?
Biliyorsunuz serbest bölgelerle ilgili olarak 3 Mart, 28 Mart ve 4 Nisan tarihli Dünya Gazetesi'nde, bu köşede, açıklamalar yapmıştık. Tüm bu yazılarımızı www.vergiportali.com adresinde makaleler bölümünde bulabilirsiniz.
Bize göre, 85 no.lu KVK Genel Tebliği ile ilgili olarak verilen Danıştay kararı da dikkate alındığında, serbest bölge dışındaki bankalardan elde edilen gelirler için de istisnadan yararlanılabilecektir.
Mali idare yargı kararı ile iptal edilen tebliğde, faiz ve repo gelirlerini ayrı bir faaliyet olarak değerlendiriyordu. 1 no.lu yeni KVK Genel Tebliği'nde yargı kararına kısmen uyulmuştur. Kısmen diyoruz çünkü tebliğde yer alan ifadeler birçok açıdan gereksiz tartışma yaratabilecektir.
Bu gereksiz tartışmalardan birinin de sorduğunuz soru doğrultusunda olmasını bekliyoruz. Tebliğde serbest bölgelerde mevduat hesaplarından elde edilen faiz ve repo gelirlerinden bahsedilmekte, adeta üstü kapalı olarak serbest bölgeler dışındaki bankalardan elde edilecek faiz ve repo kazançları için istisnadan yararlanılamayacağı intibaı yaratılmaktadır.
Oysa Serbest Bölgeler Kanunu'nun geçici 3. maddesine baktığımızda ,"Bu bölgelerde gerçekleştirdikleri faaliyetleri dolayısıyla elde ettikleri kazançlar, " ifadesi mevcuttur.
Dolayısıyla Bakanlığın başlangıçtaki yaklaşımının aksine, şayet bankalarda atıl kaynakları değerlendirmek suretiyle faiz ve repo gelirleri elde edilmesi ayrı bir faaliyet olarak değerlendirilemeyecekse ki yargı kararı dikkate alındığında değerlendirilebilmesi mümkün değildir, ille bu gelirin serbest bölgedeki bankalardan elde edilmesi beklenemez.
Aksi bir değerlendirme, bizi serbest bölge istisnasının ancak bölge içindeki şirketlerin birbirleriyle olan mal ve hizmet alışverişleriyle sınırlı olduğu noktasına getirir ki bu çok sıradışı bir yorum olur (Sayın N.A.'nın sorusu).
Kaçırdığımız yazıları nereden bulabiliriz?
Yazdığımız yazılarda, yukarıda bir örneği görüldüğü gibi, Dünya'da daha önce yazdığımız kimi yazılarımıza atıfta bulunuyoruz. Hemen akabinde de atıfta bulunduğumuz önceki yazılarımıza nasıl ulaşabileceği konusunda çok sayıda elektronik mektup alıyoruz.Yazdığımız makalelerin tamamını Dünya'da yayınlandıktan bir süre sonra www.vergiportali.com adresinde makaleler bölümünde bulabilirsiniz.
Yurtdışındaki bir firmadan alınacak ithalat komisyonu KDV ye tabi midir?
Yurtdışındaki bir firmanın Türkiye'ye satacağı mala ilişkin olarak yaptığınız aracılık için hak ettiğiniz komisyon geliri KDV' ye tabi olacaktır. Dolayısıyla yurtdışındaki satıcı firmaya düzenlediğiniz faturada KDV'de olmalıdır. Bu konu uzun süredir tartışılmaktadır ancak yargıda da ne yazık ki KDV olması gerektiği yönünde kararlar mevcuttur (Sayın G.D.'nin sorusu).
Yurtdışına yapılan ihracatlarla ilgili yabancı şirketlere ödenecek komisyon ödemeleri SS sıfatıyla KDV ve stopaja tabi midir?
Türkiye'deki bir şirket yaptığı ihracatla ilgili olarak yurtdışındaki bir başka şirkete ihracat komisyonu öderse bu ödeme üzerinden sorumlu sıfatıyla KDV hesaplanmayacak ve bu ödeme üzerinden yine sorumlu sıfatıyla kesilip beyan edilecek bir stopaj söz konusu olmayacaktır.
Bu ödemenin stopaja ve sorumlu sıfatıyla KDV 'ye tabi tutulmamasının temel nedeni, yabancı firmanın Türkiye'den elde ettiği bu gelirin ticari kazanç olarak değerlendirilmesidir. Bilindiği üzere yabancı bir şirketin ticari mahiyetteki gelirlerinin Türkiye'de vergilenebilmesi için Türkiye'de bir iş- yeri veya daimi temsilcisi olması ve geliri bu işyeri veya daimi temsilci vasıtasıyla elde ediyor olması gerekmektedir (Sayın S.B.'nin sorusu).
Başkasının işlediği suçtan dolayı yargılanılır mı?
Kısaca özetlemek gerekirse, okurlarımızdan bazıları işletmelerinde gider veya maliyet diye kaydettikleri bir kısım harcamaları nedeniyle ilgili olarak yargılanmaktadır.
Şayet bir işletme, vergi vermemek için kayıtlarında bazı usulsüzlükler yapmışsa o işletmeden mal veya hizmet alan firmalar da suçlu veya sanık muamelesine tabi tutulmaktadır. İş sadece muamelede kalmamakta fiilen ceza davasında sanık sıfatıyla yargılanma aşamasına gelinebilmektedir.
Bir mükellef olarak bizlerin mal ve hizmet aldığımız firmaları denetleme, gözetim gibi bir görev, yetki ve yükümlülüğümüz yoktur, olamaz. Çok sayıda yargı kararı da bu durumu teyit etmektedir. Mali idare de yaptığı tebliğ açıklamaları ile (84 no.lu KDV Genel tebliği) aslında bu yaklaşımı benimsemiştir. Bahse konu tebliğde idare, ödemeler bankadan (çek tanzimi veya havale suretiyle doğrudan fatura lehtarı adına) yapılıyorsa karine olarak bu işlemin doğru olduğunu kabul edeceğini ifade etmiştir.
Ancak uygulamada bu tebliğe rağmen şirketlere müteselsil sorumluluk veya sahte / muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge kullanıldığından bahisle raporlar yazılmakta, savcılıklara suç duyurusunda bulunulmaktadır.
Mali idareden gelen suç duyuruları da savcılıklarca olduğu gibi iddianameye dönüştürülmekte ve hemen dava açılmaktadır. Sürecin sonunda bir ceza alınmasa bile uzun süre böyle bir suçla yargılanıyor olmak oldukça yıpratıcıdır.
Mali idare bizce mükellefini yargı önüne çıkarırken olabildiğince toptancı yaklaşımlardan kaçınmalı, kılı kırk yarmalı ve ön incelemelerde saplantı seviyesinde titizlik göstermelidir. Faturayı kesen şirketle, vergi kaçırma yönünde niyet bağlantısı tespit edilmemiş, kullanan işletme açısından iktisadi bir anlamı olmadığı açık olan konu ve miktarlar karine olarak suç işleme kastının olmadığı karinesi olarak değerlendirilmelidir. Bu yaklaşım gereksiz bir yük altında bırakılan yargıyı da rahatlatacaktır.
Bu konu çok uzun, ancak, her halde yargıya güvenin. Eninde sonunda yargı hakkı teslim edecektir. Eğer ortada bir suç işleme kastı yoksa, yargı bu kanaate varmamışsa bu konuda ceza verilemez (Sayın F.S.'nin sorusu).
(Kaynak: Dünya Gazetesi | 20.04.2007)
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.