Vergi Usul Kanunu'nun vergi ziyaına yol açan fiillere uygulanacak cezayı “kayba uğratılan verginin bir katı ile gecikme faizinin yarısının toplamı” şeklinde düzenleyen 344/2. maddesinin Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmesinden sonra ceza, 5479 sayılı kanunla yeniden ve şu şekilde düzenlenmiştir: “Vergi ziyaı suçu işleyenlere, ziya uğrattıkları verginin bir katı tutarında vergi ziyaı cezası kesilir.”
Bu ceza da önceki ceza gibi, kasten vergi ziyaına yol açanla, basit bir kusur ile vergi ziyaına yol açanı aynı kefeye koyması ve aynı cezayı öngörmesi, suç failine yaptırımı farklılaştırmayı engellemesi ile hem anayasaya hem de İnsan Hakları Sözleşmesi'ne aykırıdır. Bu yeni ceza, 1.1.2006 tarihinden sonra işlenen fiiller için öngörülmüştür.
Ancak bizim üzerinde durmak istediğimiz asıl madde, Vergi Usul Kanunu'na aynı kanunla eklenen geçici 27. maddedir. Söz konusu madde, aynen şu şekildedir:
“1.1.2006 tarihinden önceki dönemlere ilişkin olarak bu tarihten sonra ortaya çıkan ve vergi ziyaı cezası kesilmesini gerektiren fiiller için ziyaa uğratılan verginin bir katı tutarında vergi ziyaı cezası kesilir. Bu ceza; vergi ziyaına 359. maddede yazılı fiillerle sebebiyet verenlere 3 kat, bu fiillere iştirak edenlere bir kat, vergi incelemesine veya takdir komisyonuna sevk edilmesinden sonra verilenler hariç olmak üzere, kanuni süresi geçtikten sonra verilen vergi beyannameleri için de % 50 oranında uygulanır.”
Bu madde görüldüğü gibi, kanunlaşmasından sonra, geçmiş dönemlerle ilgili olarak kesilecek cezaları düzenlemektedir.
Vergi cezaları, Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulu'nun E.1977/1 K.1980/2 sayı ve 12.6.1980 tarihli kararında da belirtildiği gibi bir mali yükümlülük değildir. Mali yükümlülüklerde amaç kamu giderlerinin karşılanmasını sağlama iken, cezalarda amaç kişilerin vergi kanunlarına uymasını temindir.
Suç ve cezaların temel ilkeleri anayasanın 38. maddesinde, herhangi bir ayırıma tabi tutulmaksızın genel olarak gösterilmiştir. Dolayısıyla diğer tüm suç ve cezaların olduğu gibi, vergi suç ve cezalarının dayanağı ve ilkeleri anayasanın 38. maddesinde yer almıştır. Bu nedenle idari cezalar da ceza hukuku ilkelerine bağımlıdır.
Anayasa Mahkemesi'nin E.1992/45 K.1993/51 sayı ve 3.12.1992 tarihli kararında da belirttiği gibi, “Anayasanın birkaç ceza ilkesini belirtmekle yetinerek, bunların dışında kalan ceza konuları ve (…) ne çeşit ceza verileceğini ve (…) ne yolda uygulanacağını saptama yetkisini bıraktığı kanunkoyucu bu konuda başta anayasanın buyurucu ve yasaklayıcı kuralları ile koyduğu güvenceler olmak üzere ceza hukukunun ilkeleri (…) ile bağlı kalarak takdirini kullanabilir.
Ceza hukukunun anayasa ile teminat altına alınmış temel ilkelerinden birisi, “geçmişe etkili ceza getirilememesidir.” Hiç kimse, fiili işlediği zaman yürürlükte olmayan bir cezaya muhatap tutulamaz.
Bir fiilin suç sayılması ve yasada gösterilen cezanın verilebilmesi, suç ve cezaları kapsayan yasanın fiil işlenmeden önce yürürlüğe girmiş olması şartına bağlıdır. Önceki bir yasa olmadan suç ve ceza olmaz. Herkes suçu işlediği tarihte yürürlükte bulunan kurala göre cezalandırılır.
Bu nedenlerle irdeleme konumuzu oluşturan yasa maddesi, bizce, anayasaya açıkça aykırıdır. Çünkü madde, “kanunlaşma tarihinden sonra”, “1.1.2006 tarihinden önce işlenmiş fillere” verilecek cezayı düzenlemektedir. Bir başka anlatımla madde, geçmişe cezayı düzenlemektedir.
Burada, söz konusu maddenin, önceki yasa maddesi ile öngörülene nazaran suç faili lehine daha hafif cezayı öngörmesi nedeniyle fail lehine olduğu ve sonraki kanun olarak uygulanabileceğini söylemek de mümkün değildir. Çünkü önceki ve daha ağır cezayı öngören kural, anayasaya aykırı bulunmuştur. Dolayısıyla anayasaya aykırı bir ceza kıyaslamaya esas alınamaz.
Öte yandan burada, Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararındaki gerekçesine bakarak, cezanın faiz üzerinden hesaplanan kısmının anayasaya aykırı bulunduğu, cezanın “kayba uğratılan vergi aslının bir katı” kısmına ilişkin bir anayasaya aykırılıktan gerekçede söz edilmediği şeklinde bir sav da ileri sürülemez. Çünkü “ceza bir bütündür”. Cezanın kısımlara ayrılması, bir kısmının anayasaya aykırı, diğer kısmının anayasaya uygun olmasından söz edilemez. Bu nedenle önceki ceza bir bütün olarak anayasaya aykırı görülmüş ve yüksek mahkemece bir bütün olarak iptal edilmiştir.
Düzenleme bahsettiğimiz açıdan anayasaya aykırı görülmeyecek olsa bile, bu defa eşitlik ilkesi yönünden de anayasaya aykırı düşecektir. Zira madde, geçmişte vergi ziyaı suçunu işleyenlere 1.1.2006 tarihinden önce kesilen ve kesinleşmemiş cezalar için bir düzenleme içermemekte, onlar için bir düzeltme getirmemektedir. Geçmişe ceza öngören bu hükmün Anayasa Mahkemesi'ne taşınabilmesi ise 1.1.2006’dan sonra bu tarihten öncesi için ceza kesilenlerin açacakları vergi davalarında anayasaya aykırılık iddiasında bulunmalarına bağlıdır.
(Kaynak: Referans Gazetesi | 19.04.2007)
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.