BASINDAN YAZILAR
YMM Şaban ERDİKLER - Dernek ve vakıflara ait iktisadi işletmeler - MuhasebeTR

YMM Şaban ERDİKLER - Dernek ve vakıflara ait iktisadi işletmeler

Kurumlar Vergisi Genel Tebliği’nde önemli konu başlıklarından birisi de dernek ve vakıflara ait iktisadi işletmelerin vergilendirilmesi olmuştur. 5520 sayılı yasanın 2’nci maddesinde yer verilen tanım, faaliyeti devamlılık niteliği taşıyan ticari, sınai ve zirai işletmelerin dernek ve vakıflara ait veya bağlı olması halinde, bu kuruluşların iktisadi işletmeleri olarak vergilendirilmelerini gerekli kılmaktadır.

Genel Tebliğ’de söz konusu hükme ilişkin açıklamalar yapılırken “bir organizasyona bağlı olarak piyasa ekonomisi içerisinde bedel karşılığı mal alım-satımı, imalatı ya da hizmet ifaları gibi faaliyetlerdir” ibaresi kullanılmıştır.

Kanımızca, dernek ve vakıflara ait veya bağlı iktisadi işletmelerin oluşup oluşmadığının tayininde “piyasa ekonomisi içerisinde yürütülen ekonomik faaliyet ölçütü” sağlıklı, açık ve net bir sonuca ulaşmakta yeterli olmamaktadır. Nitekim bu yüzden bir kitabın telif hakkının satılması, iktisadi işletme için yeterli görülmezken aynı kitabın yayımlanarak satışa sunulması bir defaya mahsus olsa bile piyasaya sunularak birden fazla kişiye pazarlanması durumu iktisadi işletmeye örnek olarak kabul edilmektedir. Aynı şekilde bir derneğin likit varlıklarını menkul kıymetlere yatırarak nemalandırması hali iktisadi işletmenin oluştuğu bir hal olarak değerlendirilmezken aynı işlemin münhasıran bir eleman istihdam edilerek yürütülmesi durumunda iktisadi işletmenin doğduğuna karine teşkil edebilmektedir.

Yine tebliğ uyarınca bir derneğin yılda bir kereden fazla çay, yemek, tiyatro, kermes gibi faaliyetler içinde bulunması ya da yılda bir kere de olsa sayılan faaliyetlerin birbirini takip eden yıllarda gerçekleştirilmesi halinde, söz konusu faaliyetlerin ticari bir organizasyon içinde düzenlenmesi ve bu suretle gelir elde edilmesi Kurumlar Vergisi mükellefiyetinin tesisi için yeterli görülmektedir.

Takdir edilebileceği gibi, tebliğde kullanılan “ticari organizasyon”, “piyasa ekonomisi içerisinde faaliyet göstermek” kavramlarının vergi kanunlarında bulunması gereken netlik ve açıklığı sağlamakta yetersiz kalması, verilen örneklerin olaya açıklık kazandırmaktan çok, duraksamaları artırıcı niteliği yeni birtakım ölçütlerin mevcut ölçütleri tamamlayıcı bir şekilde kullanılması gereğini ortaya çıkarmaktadır.

Dernek ve vakıfların iki türlü faaliyet göstermeleri söz konusu olur. Bu faaliyetlerin bir kısmı varlıkların değer aşınmalara karşı korunması, bu amaçla varlıkların şekil değişikliklerine uğratılması şeklinde ortaya çıkabilir. Bir dernek veya vakfın gayrimenkullerini kiraya vermesi, alıp satması, varlıklarını menkul kıymetlerde değerlendirmesi, bilanço varlıklarını menkul kıymetlere yatırması bu tür faaliyetlere örnek olarak gösterilebilir. Sayılan faaliyetler servetin korunması amaçlı etkinlikler olup, bu faaliyetlerin hiçbir şekilde iktisadi işletme şeklinde yorumlanmaması gerektiği kanaatindeyiz. Her ekonomik organizma gibi, varlığını koruma, bu amaçla varlığının kompozisyonunu değiştirme ve bu faaliyetlerden doğan kaynakları vakıf veya derneğin amaçları doğrultusunda kullanmak, piyasa ekonomisi içerisinde faaliyet göstermek olarak yorumlanmamalıdır. Kaynakları dernek veya vakfın tüzüğünde yazılı gelirlerden sağlanmış, nemaları dernek veya vakfın amaçları doğrultusunda harcanmış veya harcanacak bu faaliyetlerin ticari bir organizasyon içinde gerçekleştirilmesinden söz edilmemeli, iktisadi işletmenin varlığı ileri sürülmemelidir.

Dolayısıyla bu faaliyetler ticaret siciline kayıt zorunluluğuna yol açmadıkça, servetin korunması amaca dönük faaliyetler olarak nitelendirilmelidir. Genel Tebliğ’de yer verildiği gibi amacından bağımsız olarak personel istihdamı halinde dahi iktisadi işletmenin oluşmuş sayılacağı yolundaki bir belirleme dernek ve vakıfların elini ayağını bağlayacak, suni ve gereksiz işlemlere yol açacak, idareye duyulması gereken güveni zedeleyici ihtilaflar yaratabilecektir.

Dernek ve vakıfların ikinci bir faaliyet türü de gelir sağlama amacına dönük olacaktır. Eğitim vakfının bir okul açması, bir sağlık vakfının hastane işletmesi bu türden faaliyetlerdir. Söz konusu faaliyetlerde ana amaç, gelir sağlamak olduğuna göre elbette piyasa ekonomisi içinde faaliyet göstermek gereği doğmakta, rekabet koşulları içerisinde çalışılmaya başlanmaktadır. Böyle bir durumda rekabet eşitsizliği yaratacak bir vergi istisnasını istemeye ve uygulamaya elbette gerek olmayacaktır.

Dolayısıyla bize göre piyasa ekonomisi içerisinde faaliyet göstermek ölçütünü, rekabet eşitsizliği yaratacak şekilde piyasa ekonomisi içerisinde faaliyet göstermek şeklinde yorumlamak icap etmektedir. Bu durumda bir vakıf veya dernek, bir mal veya kıymetin tek satıcısı konumunda ise ya da ürettiği mal veya hizmet yalnızca ya da çok büyük ağırlıkla üyelerine dönük ise malı veya hizmeti tanıtmak, pazarlamak için ticari faaliyetin gerekli kıldığı, tanıtım reklam gibi faaliyetlerle iş yürütülmüyorsa, iktisadi işletmenin varlığından söz edilmemelidir. Bu anlamda, genel tebliğde yer verilen örnekler kullanılarak çay, yemek, kermes gibi faaliyetlerin iktisadi işletme oluşturup oluşturmadığı hususu üzerinde durmaya gerek bile kalmayacaktır. Aynı şekilde bir kitabın yayımlanması, kitap yayımcılığını mutat bir faaliyet haline getirmedikçe ya da bir yayınevi faaliyeti haline dönüşmedikçe iktisadi işletme oluşturmayacaktır.

(Kaynak: Referans Gazetesi | 17.04.2007)

>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.

>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.

>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.

>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.

>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.


GÜNDEM