1 Mayıs'ın dünyada birlik, mücadele ve dayanışma günü olarak ilan edildiğinden bu yana 124 yıl geride kaldı.
Mücadele yeterince verilememiş, dayanışma bir türlü sağlanamamış olacak ki bugün hâlâ dünyanın hemen her köşesinde insanlık dışı çalışma şartları konuşuluyor.
Çalışma hayatındaki gelişmeler, ülkelerdeki demokrasi bilinciyle at başı gidiyor. Demokrasinin oturmadığı, demokrasi bilincinin yerleşmediği ülkelerde çalışma hayatı da gelişemiyor.
Dünya Ticaret Örgütü'nün ticareti kısıtlayıcı yaptırımları bile birçok ülkede çocuk işçi çalıştırılmasına, emeğin sömürülmesine, köle düzenine engel olamıyor.
İşsizlik, çalışma hayatının en büyük düşmanı. İşsizliğin yaygın olduğu ülkelerde ne yazık ki işveren el üstünde tutulurken, işçiden zor şartlarda çalışmayı kabul etmesi bekleniyor.
İşsiz yığınların feryadından bunalan hükümetler, büyük mücadelelerle elde edilmiş çalışma hayatını düzenleyen yasaları işveren lehine gevşetebiliyor. Haftanın 7 günü 12 saat çalıştırılıp mesai verilmeyen işçilerin sesi duyulmaz olabiliyor.
Sendikaları buluşturan sorunlar
Türkiye'deki işçi ve memur sendikaları, 2013'ün 1 Mayıs'ında çalışma hayatının hangi sorunlarını gündemine almış? Siyasi görüş ve yaklaşımları ne olursa olsun, tüm sendikalar "İnsan onuruna yakışır bir ücret" talebinde birleşiyor. "İş güvencesi" diyorlar, "İnsanlık dışı çalışma şartları düzeltilsin" istiyorlar, "Sendikal örgütlenmenin önündeki engeller kaldırılsın", "Taşeronlaşma bitsin" diyorlar.
Bugün Avrupa'nın gelişmiş birçok ülkesinde dahi işçi haklarında geriye gidiş alternatiflerinden bahsediliyor.
Ekonomisini büyütmeyi, dünyanın ucuz üretim üssü olmaya bağlayan birçok gelişmekte olan ülkede, işçinin kolay yoldan işten çıkarılmasını sağlayacak yeni düzenlemeler gündeme getiriliyor.
Rekabeti emek sömürüsüyle yakalayacağını düşünen kimi işverenler, aralarında gizli ittifaklar kurup işyerlerinde sendikaları yasaklıyor, işçilerini haftalık izinlerini bile vermeden çalıştırıp ailelerin dağılmasına yol açıyor.
Çalışma hayatının en ince ayrıntısına kadar tüm sorunları, sendikaların raporlarında da Çalışma Bakanlığı'nın kayıtlarında da mevcut.
Yasalar, yoğun ve yaygın denetimler işçinin mağduriyetini önlemeye yetmiyor. "Bin lira maaşla çalıştıracak işçi bulamıyorum" diyen işverenin fabrikasından işçilerin, "Mesai verilmeden gece gündüz köle gibi çalıştırılıyoruz" feryadı yükseliyor.
10 kişiye ekmek veriyorum!
Temel sorunları bir çırpıda çözmek elbette mümkün değil. Bu 1 Mayıs'ta hiç olmazsa emeği aşağılayan bir anlayışı, kötü bir ifadeyi ortadan kaldıralım. "Özürlü", "sakat", "çürük" gibi insan onuruna yakışmayan kelimeleri kafalardan silmeyi hedefleyen Türkiye, "ekmek veriyorum"cümlesini de işverenlere yasaklayamaz mı?
Çalıştırdığı işçi sayısı sorulan işveren, sanki hiçbir karşılık almadan, lütufta bulunup para dağıtıyormuş gibi, "Şu kadar işçiye ekmek veriyorum!" diyememeli.
İşçi çalıştırmayı 'ekmek vermek' zanneden, emeği üretimin en önemli unsuru olarak görmeyen anlayış devam ettiği sürece, denetim ordusu da kursak boş...
(Kaynak: Bugün Gazetesi | 01.05.2013)
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.