Geçen hafta başında 19-22 Mart tarihleri arasında Paris’te yapılan iki ayrı uluslararası toplantıya davetli olarak katıldık. Her iki toplantının da ortak özelliği vergilendirme ile ilgili olmasıydı.
Dünyada yaşanan ekonomik olaylar ve değişim nedeniyle özellikle gelişmiş ülkelerle Avrupa Birliği ülkelerinin vergi olaylarına bakış açısı da değişmiş bulunmaktadır. OECD ve AB temsilcilerinin de yer aldığı toplantılar sırasında zaman zaman Türkiye’nin son yıllarda vergisel alanda yapmaya çalıştığı değişim de gündeme gelmiştir. Yapmış bulunduğumuz ikili görüşmelerde de üzerinde ısrarla durulan bazı hususlar gerçekten önem arz etmektedir. Şöyle ki;
* Dünyada artık Gelir Vergisi'nin yüzde 92’sini stopaj (tevkifat) yoluyla toplayan hiçbir ülke mevcut değildir. Buna rağmen ülkemizin 2007 Yılı Bütçe Yasası’nda öngörüldüğü üzere Gelir Vergisi'nin yüzde 92’si tevkifat yoluyla sağlanacaktır.
Gelir Vergisi şahsi nitelikteki gelir ve kazançlar üzerinden alınmaktadır. Bu nedenle Gelir Vergisi; vergi adaletinin oluşumu açısından gösterge özelliği olan bir vergi türüdür.
Oysa tevkifat yolu ile vergilendirme kişilere ait olan vergi görevinin başkası tarafından yerine getirilmesini ifade etmektedir. Böyle bir vergilendirme zaman içersinde vergi yükü hesaplamalarının da anlamsız hale gelmesine neden olmaktadır.
Bir başka anlatımla stopaj (tevkifat) yolu ile yapılan vergilendirmede, kendisine hak ettiği bedel ödenirken kesinti suretiyle vergisinin alınması nedeniyle, böyle bir vergilendirmeye muhatap olan kişiyi zaman içinde net pazarlığa (anlaşmaya) sürüklemekte, bu durumda vergiden sorumlu kişi ödemeyi yapan olduğundan, vergi sorunu tevkifat yapan kişinin üzerinde kalmaktadır.
Örneğin net aylığı 750 YTL ücretle işe başlayan bir kişi, kendisinden kesinti suretiyle alınan verginin hesaplamasını yapma gereğini duymamaktadır. O sadece eline geçen kısımla, yani net ücretiyle ilgilenmektedir. Bu durum kendisinden kesinti suretiyle vergi alınan kişinin vergiye karşı duyarlılığını olumsuz etkilemektedir.
Tevkifat suretiyle vergilendirme konusunda farklı oranların uygulanması halinde düşük oranlı vergilendirilen alanlara ilgi yoğunlaşmaktadır. Bu durumda teknik olarak vergi avantajı olan alanlara doğru olayların kaydırılması gündeme gelmektedir.
* Türkiye gibi ülkelerde vergi mükelleflerinin “af” beklentisi süregelen bir alışkanlık haline gelmiştir. Bu konuda oluşan baskı unsurları zaman zaman idare üzerinde de etkili olmaktadır.
* Bazı ülkelerde gerek inceleme aşamasında ve gerekse inceleme sonucunda re’sen veya ikmalen tarh edilen vergiler ve hesaplanan cezalar konusunda idare ile “uzlaşmak” mümkündür.
Türkiye ortamında hukuki açıdan uzlaşma, çoğu kez objektif ilkeler dışında sübjektif değerlendirmeler çerçevesinde gerçekleşmektedir. Birçok ülke “uzlaşma” sistemini terk etme çalışmalarını sonuçlandırma aşamasına gelmiştir.
AB ülkelerinde giderek yoğunlaşan bir görüşe göre “uzlaşma” ve benzeri kurumlar vergilendirmede olması gereken ciddiyeti sulandırmaktadır.
* Türkiye’de Özel Tüketim Vergisi uygulaması kendisine özgü bir özellik göstermektedir. Bilindiği üzere ülkemizde Özel Tüketim Vergisi;
- Petrol, Petrol Ürünleri ve Yağlar,
- Motorlu Taşıtlar,
- Kolalı, alkollü içkiler, tütün ve tütün mamulleri,
- Lüks tüketim maddesi olarak kabul edilen bazı malların
İthali ve imalatı aşamasında alınmaktadır.
Ülkemizde Özel Tüketim Vergisi'nin toplam vergi gelirleri içindeki payı yüzde 23,66’dır. Bu oran AB normlarına göre yüksektir.
* Türkiye 2006 yılında Kurumlar Vergisi'ni yeni şekli ile uygulamaya koymuştur. Ancak yeni yasa ile ilgili ek mevzuat oluşturulamamıştır. Özellikle Avrupa Birliği’nin en sıkıntılı konusu olan “Transfer Fiyatlandırması”yla ilgili yapılması gereken düzenlenmeler yapılamamıştır.
Transfer fiyatlandırması konusu halihazırda Avrupa Birliği ülkeleri açısından da sorun yaratmaktadır.
* Yabancı ülke kuruluşları ile yapılan ticari işlerden ortaya çıkan vergisel sorunların yerel mahkemelerce sonuçlandırılması yerine “tahkim” (arbitration) kararlarının esas alınması artık bir zorunluluk haline gelmiştir. Kalıcı yabancı sermaye yatırımlarında da artış sağlanabilmesi için vergi uyuşmazlıklarında “tahkim” esasının geçerli olması tercih edilmelidir.
* Türkiye’de vergi mevzuatı hem sık değiştirilmekte ve hem de idarenin yönlendirmelerinde belli bir tutarlılık sağlanamamaktadır.
Yukarıdaki konular uluslararası deneyim ve saygınlığa sahip olan vergi uzmanları tarafından yaklaşık 15 yılı aşkın bir dostluk çerçevesinde bizlere aktarılmıştır.
(Kaynak: Referans Gazetesi | 24.03.2007)
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.