Türkiye’de en önemli eksikliklerden biri de tarafların birbirini doğru anlamaması, herkesin veya her kurumun adeta dünyanın merkeziymiş gibi hareket etmesidir. Bu bazen o derece bariz görülür ki, bir kurumda üst yönetici olan birisi bir başka kuruma geçtiğinde bu defa yeni kurumu adına eskisiyle kolaylıkla çatışmaya girebilir. Üst yöneticiler bazen bu sakıncayı gidermek için eğitim seminerleri düzenleyerek mesafe almaya çalışırlar. Bazen bu sayede bir süre daha iyi ilişkiler ve birbirini doğru anlamaya gayret edilen dönemler olur. Ama bu da genelde o üst yöneticinin ayrılması ile yine kesintiye uğrayabilir.
* * *
Bu anlamda birbirine en uzak duruş içerisinde görülen kurumlar olarak yargı ve idare gösterilebilir. Özellikle yargı tarafının geleneksel olarak herhangi bir şekilde etkilenmemek gibi gerekçelerle idarelere uzak durmaya çalışma eğilimi gözlemlenebilir. Aslında bir yanda da tarafların birbirlerinin ne yapmaya çalıştıklarını kısıtlarını doğru anlamaları ve hatta gereksiz ısrar içerisinde bulundukları konularda bu ısrarlarını devam ettirmemeleri için yıllar yılları kovalayabilir.
Oysa, idarenin farklı baktığı bir konuda yargının idarenin bu işlemini iptal yoluna gitmesi bazen çok basit ve belki de şekilsel nedenlere de dayanabilir. Çünkü yargı açısında usul de son derece önemlidir. Usul yönünden uygun olmayan bir idari işlem özde çok ulvi amaç taşıyor bile olsa, yargı bu işleme uygunluk vermez. Bu anlamda yargı son derece de haklıdır. Çünkü idari yargının görevi işlemi kabul veya reddetmektir. Yoksa idarenin yerine geçip onun yerine işlem tesis etmek değildir. Zira, idari işlemlerde usule uygunluk son derece önemlidir. Ama idareler zaman zaman kendi eksiklerini gidermek yerine, yargı bizi doğru anlamıyor diye yargıyı eleştirerek işin içinden sıyrılmaya çalışma kolaycılığına kapılabilirler.
Bazı durumlarda yargının da idareyi hiç anlama gayretinde olmadığı hatta idareye, tabir yerindeyse, şekil veya format vermek gibi asli görevi olmayan bir tutum içerisinde olması da gözlemlenebilir. Aslında her iki durumun da nedeni kurumların asli görevini bir an göz ardı edip, kendilerini ana merkez olarak görme yaklaşımından kaynaklanır.
* * *
Geçen hafta Afyon NG Güral Otel’de Cuma günü başlayıp, üç gün devam eden ve Danıştay tarafından organize edilen “Vergi Uyuşmazlıklarını Değerlendirme Çalıştayı” bir dönüm noktası mahiyeti taşıyordu. Bunun en önemli tarafı, organizasyonun yargı tarafından yapılmasıydı. Bu anlamda daha dar kapsamlı bir organizasyon 1998 yılında Gelir İdaresi tarafından gerçekleştirilmişti.
Çalıştay, katılımcıları olan Gelir ve Gümrük İdareleri yanında işin tarafları olarak TÜRMOB, Barolar ve Noterler Birliği’nden de temsilcilerin katılımıyla tarafların birbirini anlamaya çalıştığı çok önemli bir adım oldu. Çalıştayda görüldü ki, bazı konular aslında kolaylıkla çözülebilecek; böylece hem yargının iş yükü hafifleyecek hem de taraflar boşuna efor sarf etmemiş olacak.
Her kurum kendi rolünü daha doğru konumlandırdığında işler otomatik olarak daha da kolaylaşacak. Elbette bunun yolu diyalogdan ve kurumların birbirini doğru anlama ve bakış açılarını ona göre düzenlemelerinden geçiyor.
Tüm emeği geçenleri ve katılımcıları kutluyor, devamını diliyoruz.
(Kaynak: İto Gazetesi | 11.03.2013)
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.