Nüfus artış hızının yavaşlaması hükümeti endişeye sevk ediyor. Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan kaç yıldır, tehlikenin farkında olarak en az 3 çocuk konusunu uygun her platformda dile getiriyordu.
En son bu rakamı 5’e çıkardı. Başbakan Yardımcısı Ali Babacan da, Başbakan’ın bütün bakanlara nüfusu artırma yönünde çalışmalar yapmaları talimatı verdiğini ifade etti.
Yine bu paralelde Kalkınma Bakanı Cevdet Yıldız nüfus artış oranını eski seviyeye getirmek için vergi teşvikleri üzerinde çalışacaklarını kamuoyuna deklare etti. TÜİK Başkanı Birol Aydemir ise Türkiye’de aile başına çocuk sayısının 2,01 olduğunu belirterek bu sayının bir an önce 3’e çıkarılması gerektiğini, geç kalınması durumunda bu sayının istenilse de yakalanamayacağını söylüyor.
Çocuk sayısının üçe ve hatta daha yükseklere çıkarılması gerektiğini yetkili hemen herkes söylüyor. Ancak modern hayatta çok çocuklu aile olmak hiç de kolay değil. Ben de üç çocuk sahibi birisi olarak bu konuda söyleyecek şeylerim olduğunu düşünüyorum. Hekim eşimle beraber çocuklarımızı büyütmeye çalışıyoruz. Bu süreçte hep bakıcı teyzelerden destek aldık. Karşılaştığımız en büyük sorunun uygun bakıcı ve kreş bulmak olduğunu söyleyebilirim. Bu yüzden bakıcı ve kreş hizmetlerinin vergi teşviki ile desteklenmesi gerektiğini düşünüyorum.
Ülkemizde nüfus artış hızı doğudan batıya gittikçe azalıyor. En gelişmiş ve sanayileşmiş illerde artış dip seviyelere iniyor. Eğitim düzeyinin artması, kadınların ekonomik hayatta rol alması ve bunların sonucunda geç yaşlarda evlenme gibi etkenler ön plana çıkıyor. Gıdaların genetiği ile çokça oynanması da bunlara eklenince kadınların doğurganlık oranı ciddi manada düşüyor. Ayrıca Türkiye nüfusunun bugün itibarıyla yüzde 78’i şehirlerde yaşıyor. Bu şehirleşme oranının önümüzdeki dönemlerde yükseleceği ortada. Bu anlamda şehirleşme demek aile bireylerinin özellikle eşlerin çalışması anlamına geliyor. Eşlerin çalıştığı ailelerde de özellikle ilkokul çağına kadar çocuklara nasıl bakılacağı en önemli sorun olarak öne çıkıyor. Üç alternatifin söz konusu olduğunu düşünüyorum.
Birincisi; çalışan eşlerden herhangi birisinin annesinin çocuğa bakıp büyütmesi olabilir. Çocuklarını büyütmüş kendileri dinlenme ihtiyacında olan yaşlı annelerimizin çoğunun sağlık sorunlarının yanında bakımını yapacakları başka birilerinin de olması nedeniyle torunlarını büyütmeleri onlara bakmaları çoğu zaman imkânsız oluyor. Çalışan eşlerin memleketlerinden yani anne-babalarının yaşadığı illerden başka şehirlerde ikamet etmeleri halinde bu seçenek zaten ihtimal dışı kalıyor.
İkincisi; bakıcı teyze ya da ablanın çocuğu büyütmesi seçeneğidir. Evde çocuğun bakıcılarca büyütülmesi durumunda çocuk alıştığı kendi ev ortamından, kendi oyuncaklarından ve odasından kısacası kendi sıcak yuvasından ayrılmadan büyütülmüş oluyor. Ancak hemen belirtelim özellikle büyük şehirlerde uygun fiyatlara bakıcı bulmak hayli zor. Semtlere göre değişmekle beraber İstanbul’da bakıcı ücretleri 600 TL-bin 500 TL arasında değişiyor.
Üçüncüsü; çocuğun kreşe ve sonrasında anaokuluna devam etmesidir. Kreş ve anaokulları Türkiye’de çok yaygın değil, sadece büyük şehirlerin varlıklı semtlerinde bulunabiliyor. Buna ilaveten uygun kreş ya da anaokulu bulunsa da bunun servis ücreti ile birlikte aile bütçesine getireceği yük ortada.
Önereceğimiz vergi teşviki tam bu nokta ile ilgili. Çocuklar ilkokula başlayana kadar anne ve babadan gelir vergisi stopajı çocuk sayısına göre kısmen ya da tamamen alınmayacak. Mesela karı-koca toplam net geliri 4 bin TL olan bir ailenin yılda ödediği gelir stopaj vergisi 15 bin TL, aylık bin 250 TL. Bu ailenin karı-koca toplam net geliri 3 bin TL olsa bile yıllık ödenen vergi 10 bin 600 TL, aylık 883 TL oluyor.
Bu sistem şöyle çalışabilir: Bakıcıya ödeme banka yoluyla yapılır, ödeme sonrası alınan banka dekontu ve kreş ya da anaokulu faturası işverene teslim edilir. İşveren dekont ve faturadaki tutarı anne babanın Gelir Vergisi kesintisinden indirir, bu tutarı devlete ödemek yerine çalışan eşlere bakıcı, kreş veya anaokulu parası olarak öder. Devlet alacağı vergiden vazgeçerek ailenin çocuk yetiştirme masrafının bir kısmına katlanmış olur.
Aslında kamu bütçesinin mutlak bir kaybı yok. Çünkü kreş ya da anaokullarına yapılan ödemeler daha büyük oranda ve gerçek rakamlarla resmi yapılacak. Anaokulları ve kreşler mükellef oldukları için Kurumlar Vergisi, Katma Değer Vergisi ödeyecek. Devlet, bu kurumların çalışanlarından vergi ve sigorta primleri tahsil edecek.
Bu vergi teşviki nedeniyle bakıcı çalıştırılması durumunda da tüketim eğilimi yüksek, çocuğunu büyütmüş dar gelirli ev hanımlarına da istihdam kapısı açılacak. Şehirlerde yapacak bir iş bulamadıkları için sıkılan ev hanımları, ekonomiye kazandırılarak sigorta primi ve Gelir Vergisi ödeyen üretken vatandaşlar olacaklar. Bakıcılardan kesilecek vergi ve sigorta primlerinden bankalar sorumlu yapılabilir ve bunlar kendileri aracılığıyla yapılan havalelerden stopaj ve sigorta primlerini kesip ilgili vergi dairesine ve SGK’ya aktarabilirler.
Bu teşvik birinci çocuklar için uygulanmayabilir. İkinci çocuklar için bakıcı veya anaokulu/kreş masraflarının yarısı kadar ödenebilir. Üç ve üzeri çocuklarda bakıcı veya kreş masraflarının tamamının vergiden düşülmesi esası benimsenirse nüfus artış oranının artmasına ciddi katkı sağlanır. Bu teşvikle daha nitelikli çocuk büyütecek eğitimli insanların daha çok çocuk sahibi olmaya cesaretleneceğine inanıyorum. Diğer detayları ve bu önerinin farklı versiyonlarının üretilmesini de Maliye Bakanlığı Gelir Politikaları Genel Müdürlüğü’ndeki arkadaşlara havale ediyorum.
Çocuk başına doğrudan nakit para ödemek yerine bizim önerdiğimiz bakıcı ve kreş parası vergi kesintisi ile teşvik edilmesi elbette devlet için daha anlamlı ve daha ekonomik olacaktır. Çünkü bizim önerimiz kayıt dışını ortadan kaldırıp kayıtlı ve istihdam artırıcı bir nitelik arz etmektedir. Hepimiz biliyoruz ki uygulamada bakıcı paraları tamamen kayıt dışı ödeniyor. Bakıcıların sosyal güvenceleri yok. Anaokulu ve kreşlerle ilgili olarak düşük fatura ya da hiç fatura verilmemesinin önüne de geçilmiş olur.
(Kaynak: Zaman Gazetesi | 05.02.2013)
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.