Kredi derecelendirme kuruluşları verdikleri, vermedikleri veya geciktirdikleri kararlarıyla ülkelerin kaderi üzerinde etkili olmaktadırlar.
Bunun temel nedeni, halen dünyada yabancı yatırımcıların önemli bir bölümü, özellikle de büyük emeklilik fonlarının kredi derecelendirme kuruluşlarının değerlendirmelerini dikkate alarak ülkelere yatırım kararı vermekte olmalarıdır.
Şu anda kredi notu veren başlıca üç kredi kuruluşunun verdikleri her not, özellikle de indirim yönünde olursa daha çok tartışma nedeni olmaktadır. Aslında kredi kuruluşlarının ülkelere yönelik notları genel olarak birbirine yakın seyretmektedir. Aralarında iki kademeden fazla fark olduğu durumlara nadiren rastlanmaktadır. Genellikle de bir kredi kuruluşu not verdikten birkaç ay ila bir yıl aralığındaki bir zaman dilimi içerisinde diğer kredi kuruluşları da aynı yönde not açıklamaları yapmaktadırlar.
Kredi kuruluşlarının bir anlamda bu tekelci konumları, özellikle not indirimi yapılan ülkelerin, yeni kredi derecelendirme kuruluşu kurma veya kredi kuruluşlarını tanımama yönünde açıklamalar yapmalarına neden olmaktadır.
Yeni kredi kuruluşu kurulabilir mi?
Elbette yeni bir kredi kuruluşu oluşturulması ve verdiği notların uluslararası kabule ulaşması kolay olmayacaktır. Üstelik yeni kredi kuruluşunun, belli bir kabul düzeyine ulaşana kadar, önemli bir finansal destek olmadan ayakta kalabilmesi de neredeyse mümkün değildir. Bu kuruluşlar alanlarında en yetkin uzmanları iyi ücretler vererek çalıştırmak ve birçok ülkede ülke temsilciliği kurmak durumunda olacaklardır. Bu da önemli bir maliyeti de beraberinde getirecektir. Böyle olunca ülkeler kızsa da söylense de daha uzunca bir süre bu mevcut kredi kuruluşlarının notlarına mahkum kalmaya devam edecekler gibi görünüyor.
Siyasi bakış ağırlıklı olabiliyor
Hal böyle olunca kredi kuruluşlarının A plus not verdiği bir ülke krize girebiliyor. İhracat-ithalat dengesi ihracat lehine olan bir ülkenin notu bir anda 5 kademe birden düşürülebiliyor. Hatırlanacağı üzere, birinci duruma örnek olarak Yunanistan'ı ikinci duruma örnek olarak da Arjantin'i gösterebiliriz.
Kredi kuruluşlarının not verme yaklaşımlarında ekonomik göstergeler yanında siyasi gerekçelerin de önemli bir yer tuttuğu açıktır. Aslında bu kuruluşlar bugün itibarıyla oynadıkları rol bakımından ülkelerin kaderlerinde son derece etkin olmaktadırlar. En son Fitch tarafından Arjantin'in kredi notunun beş kademe birden indirilerek kısa vadelide BB'den C'ye indirilmesi, yani neredeyse çöp seviyesine çekilmesinde de bu siyasi saikin öncelikli etken olduğu gözden kaçmamaktadır.
Aynı şekilde Türkiye'nin kredi notunu beklendiği şekilde yatırım yapılabilir seviyeye çekmekte isteksiz davranan Mody's'in yaptığı açıklamada da ekonomik göstergelerdeki olumlu yönlere rağmen siyasi riskler nedeniyle bekleme kararı alınmasını buna örnek olarak gösterebiliriz.
Şimdi hep beraber Yunanistan konusunu izleyeceğiz. Varılan son anlaşmanın AB ülkelerinden baştaAlmanya ve Fransa parlamentolarından geçmesinin ardından aralık ayında veya en geç ocak ayında hızlı bir not artışının geldiğini görebileceğiz. Elbette ülke gidişatında olumlu veya olumsuz yöndeki gidişlere objektif davranmaları beklenen kredi kuruluşlarının çabuk tepki vermesi doğaldır. Ama bunu yaparken bazı ülkeler için olumlu yöndeki kararların, bazı ülkeler için de olumsuz yöndeki kararların daha hızlı verildiği gözden kaçmamaktadır.
(Kaynak: Bugün Gazetesi | 30.11.2012)
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.