Türkiye'ye geri dönüşlerinde gurbetçi işçilere, sosyal güvenceleri açısından bir imkan sağlamak üzere düşünülen yurtdışı borçlanma hakkı, zaman içerisinde içeride tepki çekmeye başladı.Bu konuda okurlarımızdan bize de zaman zaman sitem mailleri gelmekte...
Yurtdışı borçlanma hakkının verildiği ilk yıllarda, bu haktan daha çok yurtdışında emekli olmaya yeterli olmayacak kadar ve nispeten kısa sürelerle çalışıp primlerini iade alarak kesin dönüş yapan gurbetçiler yararlanmıştı. Ayrıca o yıllarda Türkiye'de sosyal güvenlik bilinci de bugünkü gibi gelişmemiş; insanımız henüz emekli olmanın önemini gereğince kavramamıştı. Zamanla bizde de anlayış değişmeye başladı. Bugün gurbetçi işçilere olduğu gibi, emeklilik için gereken eksik prim gün sayılarını bir defada borçlanıp ödeme hakkı verilse, bu haktan yararlanacak o kadar çok vatandaş çıkar ki... Yurtdışı borçlanmasında emeklilik için gereken hizmet süresinin primleri bir defada ve topluca ödenip, emekli maaşı da çoğu kez hemen ertesi ay başlamaktadır.
KESİN DÖNÜŞ
Bu konuda tepki çeken bir başka husus da zaman içerisinde gurbetçilerin yurtdışında çalışma süresinin uzayıp; kesin dönüş tarihlerinin gecikmeye başlamasıyla ortaya çıktı. Türkiye'de borçlanma yapıp emekli olanlardan ileride 62-65 yaşına geldiklerinde daha önce çalıştıkları yabancı ülkelerden de ikinci bir aylık almaya başlayanların sayısı gittikçe arttı. Fakat içerideki en büyük tepki, yurtdışında ev hanımı olarak bulunan bayanlara sağlanan ve Bağ-Kur'a yapılan yurt dışı borçlanma hakkına yöneliktir. Çünkü bu uygulama, sosyal güvenlik hukukunda borçlanma hakkının mantalitesine de büyük ölçüde ters düşmekte...
TELAFİ İMKANI
Şöyle ki, borçlanma elinde olmayan nedenlerle sigortalı olma hakkı elinden alınan kişilere sağlanan bir tür telefi imkanı niteliğindedir. Oysa yurtdışında ev hanımı olarak bulunan bayanların çok azı, eğer yurtdışına gitmeyip de burada kalsalardı sigortalı olarak çalışacaklardı. Kaldı ki yurtdışında kadınların iş bulma ve çalışma imkanları çok daha fazla olduğu halde bu kişiler orada çalışmamayı tercih etmişti. Bu da ister istemez içeride bir an önce emekli olmak isteyen vatandaşların tepkisini çekmekte... Üstelik de 1994 yılından bu yana sosyal güvenlik kurumlarının bütçe açıkları ve aktüaryal dengesiziliği kamuoyu gündemini meşgul eden bir bilgi durumuna geldi.
Sosyal güvenlik reformu
Bütün bunların yanında, 2008 yılında sosyal güvenlik reformu olarak bilinen yasal düzenlemeler sırasında yurtdışı borçlanması konusunda da çok önemli değişikliklere gidildi. Bunları başlıca dört grupta toplamak mümkün.
İlki dövizle borçlanma esasının terkedilmesi ve TL esasıyla borçlanmaya geçilmesidir. Buna göre borçlanma başvurusu yapan kişi, asgari ücret ile bunun altı buçuk katı arasındaki prime esas kazanç tutarları arasında, kendi tercih edeceği bir günlük kazanç üzerinden borçlanma yapma hakkına sahip oldu. Böylece yurtdışı borçlanmasında aynı süre için aynı tutarda prim yatırma esası ortadan kalktı. Bunun doğal sonucu olarak borçlanma yapanlara bağlanacak emekli aylıklarının miktarı da farklılaşmış oldu.
Zaten son dönemlerde doların TL karşısında değer kaybı ve TL'dan altı sıfırın atılması ile birlikte yurt dışı borçlanması yapıp emekli olanlara bağlanan emekli aylıkları eskiye nazaran çok düşmüştü. Bu nedenle TL esaslı kazanç tercihi değişikliği, aslında yurt dışı borçlanması yapanları koruyucu bir düzenleme oldu. Maddi imkı yeterli olup, daha yüksek borçlanma primini ödeyebilenler böylece emekli aylıklarını da yükseltebilme şansı yakalamış oldular.
SİGORTA KURUMU
Bu konudaki ikinci değişiklik de borçlanılan sürelerin 5510 sayılı Kanun'un 4. maddesine göre hangi sigortalılık statüsünden kabul edileceğine ilişkindir. Şöyle ki reform öncesinde borçlanma başvuru tarihi itibariyle en son tabi olunan sigorta kurumu önemliydi. Fakat Türkiye'de sigortası olmayan gurbetçi işçiler doğrudan SSK'ya, ev hanımları ise Bağ-Kur'a borçlanma yapıyordu.
Reform sonrası yine borçlanma tarihi öncesinde en son sigortalılık statüsüne bakılmakta... Fakat eğer kişinin borçlanma öncesinde 4/a statüsünden çalışması yoksa; yaptığı borçlanma süreleri 4/b (eski Bağ-Kur) statüsünden hizmet olarak kabul edilmektedir. Oysa bu durum işçi olarak çalışılan sürelerin Türkiye'de işveren gibi kabul edilmesi sonucunu doğurmaktadır. Kaldı ki 4/a statüsünden emeklilik koşulları, 4/b statüsüne göre daha avantajlı olduğu gibi, ayrıca aynı primi yatırdığı halde 4/b statüsünden emekli olanların nispeten daha az emekli aylığı alması sonucunu doğurmaktadır.
GEÇERSİZ BAŞVURU
Bu konudaki bir başka değişiklik ise borçlanma primlerinin ödenmesi için daha önceden bir süre öngörülmediği halde; artık borçlanmanın tebliğinden sonra bir ay içerisinde yatırılma zorunluluğunun getirilmesidir. Aksi halde yapılan borçlanma başvurusu geçersiz hale gelmekte; tekrar başvuru yapılıp borç yeniden hesaplanmaktadır. Önceki uygulamada zaten borcun yatırıldığı tarihteki dolar kuruna bakıldığı için borcun ödenmesi için bir süre öngörülmemekteydi.
ZORUNLU GÖÇLER
Ancak sosyal güvenlik reformunun bu alanda getirdiği en büyük değişiklik ise Bulgaristan'dan zorunlu göçe tabi olanlara getirilen borçlanma hakkı olmuştur. Bu konuya ve sosyal güvenlik sistemine etkilerine bir sonraki yazımızda değineceğiz.
Devam edecek...
(Kaynak: Yeni Asır | 13.11.2012)
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.