Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), her üç ayda bir yayınladığı işgücü maliyet endeksleriyle, ücretli
çalışan istihdam etmenin bir işverene maliyetini ölçüyor. Bu ölçümü saat başına maliyet değişimi yoluyla ortaya koyuyor.
İşgücü maliyetleri saat başına maliyetler olarak ölçülüyor
TÜİK bu ölçümü yaparken maliyetin temel bileşenleri olarak kazanç ve kazanç dışı tüm ödemeleri dikkate alıyor. Yani bu maliyet hesabının içine, işverenin yaptığı sosyal güvenlik, ihbar ve kıdem tazminatı ödemeleri de dahil.
Geçen senenin bu dönemine göre ücret maliyetleri yüzde 10.3 oranında artış gösterdi
Bu hafta başında açıklanan endeks değerlerine göre, Türkiye’de geçen senenin bu dönemine göre ücret maliyetleri yüzde 10.3 oranında artış gösterdi. Bu değerler 2008 yılı temel alınarak oluşturulan 2012 yılı ikinci dönemi sonuçları. Bu sonuçlar ayrıca ülkedeki tüm sektörleri de içeriyor. Yani sadece imalat sanayi ya da inşaat sektörü sonuçları değil.
En yüksek artışlar sanayi ve hizmetler sektöründe
Ancak bu genel sonuç sektör ayrımında da ele alınıyor. Açıklanan endeks değerleri buna imkan veriyor. Sektör ayrımına gidildiğinde endeks değerlerindeki yıllık artış oranları; sanayi sektöründe %10.8, inşaat sektöründe %5.7 ve hizmet sektöründe %10.8. Yani en yüksek artışlar sanayi ve hizmetler sektöründe. İnşaat sektöründeki saat başına işgücü maliyeti ise bu sektörlerin neredeyse yarısı kadar.
Diğer yandan, sektörel faaliyetler alt dalları itibariyle incelendiğinde, saatlik işgücü maliyeti endeksinde 2012 yılı II. döneminde, bir önceki yılın aynı dönemine göre en yüksek artış %21 ile mesleki, bilimsel ve teknik faaliyetler sektöründe gerçekleşti.
Bu veriler de gösteriyor ki, katma değerin yüksek olduğu alanlarda ücret faktörü de olumlu olarak etkileniyor. Ayrıca, yine ücret artışlarının yüksek olduğu alt faaliyet dallarında bilimsel ve teknik faaliyetlerin ön plana çıkması gelişmişliğe katkısı açısından son derece önemli. İşgücü maliyet endeksini, TÜİK’in tasnifiyle, saatlik kazanç endeksi ve saatlik kazanç dışı işgücü maliyeti olarak ikiye ayırdığımızda da ortaya şu sonuç çıkıyor;
Ücretli çalışana yapılan düzenli ve düzensiz ödemelerdeki saatlik değişimin göstergesi olan saatlik kazanç endeksi, 2012 yılı II. döneminde, kapsanan tüm sektörlerde bir önceki yılın aynı dönemine göre %10.6 arttı. Sektörel ayrıma bakıldığında, endeks değerlerindeki yıllık artış oranlarının; sanayi sektöründe %10.7, inşaat sektöründe %5.6 hizmet sektöründe ise %12.2 olarak gerçekleştiği görüldü. Yani sadece ücret olarak ele alındığında en çok ücret artışları hizmetler sektöründe gerçekleşti.
İhbar ve kıdem tazminatı ödemelerinde artış var
Bununla beraber, işverenin yaptığı sosyal güvenlik, ihbar ve kıdem tazminatı ödemelerindeki saat başı değişimin göstergesi olan saatlik kazanç dışı işgücü maliyeti endeksi 2012 yılı II. döneminde kapsanan tüm sektörlerde, bir önceki yılın aynı dönemine göre %8.8 arttı. Yine endeks değerleri sektörel ayrımda ve kazanç dışı işgücü maliyetleri açısından, yani kıdem tazminatı ve ihbar tazminatı ödemeleri açısından incelendiğinde; sanayi sektöründe %11.6, inşaat sektöründe %6.2 ve hizmet sektöründe %4.4 oranında yıllık artış ortaya çıktı.
İşgücü maliyetine ilişkin bu sonuçlar gösteriyore ki, işverenin toplam maliyetleri içerisinde işgücü maliyetleri yükselişte.
İşverenin cebinden çıkan her 100 liranın sadece 57 lirası işçinin
Türkiye’de, 2010 yılında işverenin işçi çalıştırmak için ödediği her 100 liradan sadece 54.4 lirası işçinin cebine girdi. 2011 ve 2012 yıllarında ise bu rakam 57 - 58 lira seviyelerine ulaşsa da hala daha düşük seviyelerde bulunuyor.
Devletin istihdam üzerinden aldığı vergi ve primlerin yükü işçi ve işveren açısından oldukça ağır. Her ne kadar 2008 ekonomik krizi sonrasında alınan tedbirler çerçevesinde işveren prim paylarının azaltılmasına yönelik teşvikler devreye girmişse de (yüzde 5’lik indirim, kadın ve gençlerin prim yükü vb.), sonuç çok fazla değişmedi. İstihdam vergilerinin yükü özellikle işveren açısından hala çok ağır.
OECD ülkeleri arasında istihdam vergileri en yüksek olan ülkeler arasındayız
OECD verilerine göre Türkiye, istihdam vergilerinin ağırlığı bakımından 30 OECD ülkesi içinde 2007’de ikinci iken, 2008 yılında altıncılığa, 2009 yılında sekizinciliğe, 2010 yılında ise dokuzunculuğa indi. 2011 ve 2012 yıllarında da bu sıralama değişmedi. 2010 yılında işletmelerin sosyal güvenlik prim yükünün net ücrete oranı yüzde 49.2 olarak gerçekleşti. İşletmelerin sosyal güvenlik prim yükü 1999 yılında yüzde 22.8 iken, 2005’te yüzde 54.5’e çıkarak en üst seviyeye ulaştı. Ancak, bu tarihten sonra özellikle ekonomik krizin etkilerini önlemeye yönelik prim teşvikleri ile bu yüklerde bir azalış trendi ortaya çıktı.
2010 yılında bu yüklerin oranı yüzde 49.2 olarak gerçekleşti. 2012 yılında da çok değişmeyerek yine yüzde 48 - 49 seviyelerinde kaldı. Bütün bu rakam ve oranlar, bugün halen işverenin işçiye ödediği ücretin yarısına yakınını SGK’ya prim olarak vermek durumunda bırakıldığını gösteriyor. Ancak yüksek vergi ve prim yükleri, işsizlikle mücadeleyi zorlaştırıyor, işçiyi de işvereni de kayıtdışı kalmaya özendiriyor.
(Kaynak: Dünya Gazetesi | 13.09.2012)
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.