Geçen yıl bu zamanlar büyümede rekor kırılırken, cari açıkta da her ay yeni bir rekor kırılıyordu.
Bu nedenle aynı dönemde bütün yazarlar ve ekonomistler cari açıktaki artış trendine dikkat çekiyor. Artık ülke için risk oluşturmaya başladığına değiniyordu. Aslında başta Merkez Bankası olmak üzere ekonomi yönetiminde de cari açığın oluşturduğu risklere dikkat çekiliyor ve önlemler konusunda adımlar atılmaya başlanıyordu.
Elbette büyüme hızının bu denli yüksek seyrettiği bir ortamda ekonomiyi soğutmak biraz zaman alacaktı. Çünkü daha katı tedbir alınması treni raydan çıkarabilecek etki gösterebilirdi. İşte bu nedenle dikkatli davranılması gerekiyordu. Kaldı ki geçen yıl bu zamanlar dünya ekonomik krizinin etkisi ve özellikle de AB ülkelerindeki krizin boyutları tam belli olmamış, bir toz bulutu halinde daha karmaşık bir hava yaşanıyordu.
Geçen zaman içerisinde Türkiye makro dengeleri konusunda daha dikkatli davranmak, bir yandan cari açığa tedbir üretirken diğer yandan ihracatta pazar dönüşümü sağlarken, en önemlisi de sanayide dönüşümü yapmak üzere uzun vadeli ve kalıcı politikalara yönelmek durumundaydı.
Bunun için de ince elenip sık dokunması gerekiyordu. Zira açıklanacak teşviklerde aceleci davranılarak bir yandan zaten cari açık ve enflasyon hedefinde kayma yaşanırken diğer yandan da bütçe hedefini tehlikeye atmamak gerekiyordu. Kısaca ustalık gerektiren dikkatli bir politika yürütmek ve adımları ona göre atmak gerekliydi. Böyle riski fazla ve kritik bir yılı Türkiye tecrübesine yenilerini ekleyerek kapattı.
Nereden nereye gelindi?
Geçen yıl bu zamanlara kısaca vurgu yapmamızın nedeni, nereden geldiğimizi bir kez daha hatırlamaya yönelikti. Şimdi nispeten makro dengelerin daha yerinde olduğu, en önemli iki hastalığımız olan enflasyon ve cari açıkta birbiri ardınca olumlu gelişmelerin yaşandığı bir dönemdeyiz.
Cari açık geçen yılın ilk yarısına göre %44 daha düşük gerçekleşti. Geçen yıl ilk altı ayda 44,8 olan cari açık bu yıl ilk yarıda 31,1 milyar dolar olarak gerçekleşti. Haziran ayı bazında ise; geçen yıl 7,7 milyar dolar iken bu yıl haziran ayında 4,2 milyar dolar oldu.
Rakamlar iyileşmeyi net olarak gösteriyor. Zaten cari açık konusunda artık genel beklenti, yılın öngörülenin de altında kapatılabileceği yönünde. Gelinen bu noktada cari açığın Türkiye için gündemin birinci maddesi olmaktan çıktığını bu yöndeki beklentilerin tamamen olumluya döndüğünü belirtelim. Bunda, petrol fiyatlarında her ne kadar bugünlerde bir hareketlilik yaşansa da, bunun dünya ekonomisindeki yavaşlama nedeniyle kalıcı bir yükselme şeklinde olmayacağı beklentimizin de payı var.
Merkez'den faiz indirimi gelecek mi?
Şimdi en önemli konu ekonomide giderek belirginleşen durgunluk veya iç talep daralmasının 2012 yılı büyümesini öngörülenin de altına çekebileceği endişesidir. İşte bu noktada yılın ikinci yarısında uygulanacak politikalar önemli olacaktır. Geçen ay faiz indirimi yapmayıp beklemeyi tercih eden Merkez Bankası bu ay yine beklemeyi mi tercih edecek, yoksa yine proaktif davranma tavrına dönerek hem gösterge faizde hem de faiz koridoru üst bandında sembolik de olsa bir indirime mi gidecek? Genel beklenti Merkez Bankası'nın faiz oranlarında bir değişiklik yapmayacağı yönündedir. Bütün olumlu gelişmeler ve döviz girişine rağmen sepet kurun 2 TL civarında seyretmesi Merkez Bankası'nın bekleme marjı da olduğunu gösteriyor. Ama sembolik de olsa bir faiz indirimi, piyasada yaratacağı canlanma emaresi nedeniyle faydalı olabilecektir.
(Kaynak: Bugün Gazetesi | 15.08.2012)
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.